Hem en ucuz, hem paha biçilmez

Bir de yaşadığınız şehirdeki meydan saatlerine bakın. Kaç tane saat kulesi ya da sokak saatleri var? Yok mu? Öyleyse üzgünüm. Siz zamanı bol, aklı kıt bir ülkenin vatandaşısınız, tıpkı benim gibi

 

EMİNE SUPÇİN

 

Ah, dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç
Bu son fasıldır, ey ömrüm, nasıl geçersen geç

Dünya üzerinde yaşamın başlangıcından bu yana kimilerine göre sudan ucuz, kimilerine göre paha biçilmez bir olgudur o. Çağlar geçtikçe ve insanlığın entelektüel gelişimi artıkça paha biçilmez olduğu anlaşılır. İşin komik yanı gelişmiş ülkelerde paha biçilmez olan bu nesne (nesne demek ne kadar doğru bilmiyorum) geri kalmış ülkelerde sudan ucuz. Öyle bol, öyle çok ki kimsenin umurunda değil.

Kilo ile satılmaz, metreyle ölçülmez, akışkan ama yapışkan değil. Bilmece gibi oldu değil mi? 🙂 (Amma uzattım ha!)  Konumuz, zaman.

Bu sözcüğü duyunca aklıma saat kuleleri gelir. Kulelere layık, süslemelerle taçlandırılacak kadar değerli bir buluştur saat. Tamam tamam,  saatler kendini ölçer zamanı değil, filan denir, ben de derim arada ama gerçekliğe bakalım. Zamanı nitelikli kullanmak ve gerektiği şekilde değerlendirmek önemlidir. Eğer geleceğe dair planlarınız varsa ki planlama da nitelikli insan işidir, öyleyse saatlerden yardım alman gerekir. Mesele saatlerin neyi ölçtüğü değil, senin o ölçüye kattığın anlam.

Fakirin para etmeyen zenginliği

Hani girişte geri kalmış, fakir ülkelerde hem çok bol bulunur hem de sudan ucuzdur demiştim ya, işte o gariplerin planlamayla yakın uzak ilgileri olmadığı için boldur. Oralarda her şey gelişine yaşanır. Örneğin belediye yolları kazar, çukurlara insanlar düşer, yaz-kış geçer ama bir türlü tamirat bitmez. Üstelik buna dair bir planlama yoktur, varsa bile müteahhit dolandırıp sıvışır, iş ortada kalır; çileyi çeken halk olur.

Yolları kazmaya dair ülkemizde herkesin bildiği, yaşadığı, gülünç durumlardan biri ise elektrik, su, doğalgaz işletmelerinin birlikte plan yapamamasıdır. Biri gelir kazar (hem öyle kazar ve yolları öyle kapatır ki sabah çıktığın evi akşam bulamazsın). Toz, toprak, yağmur çamur içinde aylar geçer, nihayet  boruları döşer, kazılan yerler kapatılır, asfaltlanır tam bir “Ohhh” diyeceksindir; bu kez de öteki gelir yeniden kazar. Cehennem iblisleri bile böylesi işkence yöntemi bulamaz bence. Len o’lum, üçünüz de aynı yeri kazacaksınız, aynı dili konuşuyorsunuz, aynı halka hizmet ediyorsunuz (güya); toplanıp işleri planlasanız, hem zamandan ve kamu giderlerinden tasarruf etseniz hem de kendiniz başta olmak üzere insanı eziyetten kurtarsanıza! Olmaz işte. Çünkü geri kalmışlıkta zaman bol ama zeka sıfır!

Yine örneğin oralarda eğitim de gelişine verilir. (“Oralar” dediğime bakmayın, söz konusu yerler “buralar.”) Sistem zaten kökten bozuktur, kendi insanlarına uygun ve kendi ihtiyaçlarına yönelik insan yetiştirme projeleri ve planları olmadığı için bazı yıllar ortalıkta ziraat mühendisinden geçilmez, bazı yıllar işletmeciden. İstihdam fazlası yetişmiş eleman olan o zavallı gençler, devlette çaycı kadrosu bulabilmek için sınavlara girerler. Bitirdiğin okul ne, yaptığın iş ne durumu yaşanır. (Bitirilen okulların dünya ölçeğindeki yeri tartışmasına hiç girmiyoruz bile.)

Kısaca fakir ülke en büyük zenginliği olan zamanı (özellikle gençlerinin zamanını) planlayamadığı için fakirdir. Zengin ülke ise her saniyesinin kıymetini iyi bildiği zamanı doğru değerlendirdiği için zengindir.

Küçük bir test

Küçük bir test yapalım. Bakalım zamanı iyi değerlendiren bir ülkede mi yaşıyorsunuz?  Diyelim bir arkadaşınızla akşamüstü saat sekizde bir yerde buluşmaya karar verdiniz. 1-Bu kararı verirken kişisel hazırlığınızı, trafiğin durumunu dikkate almışsanız ilk alkış sizin. 2-Buluşma yerine tam saatinde varmışsanız (beş kala- beş geçe de olur) ikinci alkış da sizin. Peki ya arkadaşınız? O da dakik mi? Yoksa belediye çukuruna mı düşmüş? 🙂

Randevu saatine sadakat, kişilik testi gibi iş görür vallahi. Ya nitelikli yaşıyorsundur her anı; ya da vur şeyine, rahvan gitsin usulü.

Bir de yaşadığınız şehirdeki meydan saatlerine bakın. Kaç tane saat kulesi ya da sokak saatleri var? Yok mu? Öyleyse üzgünüm. Siz zamanı bol, aklı kıt bir ülkenin vatandaşısınız, tıpkı benim gibi. 🙁 Yazık bize…

Zamanı doğru kullanamayan ülkenin çocukları, gençleri ve geleceği çarçur oluyor. Ömürlerinin hiçbir faslı nitelikli geçmiyor ki son faslı iyi geçsin. Bu yüzden şarkılarda gösteriyor kendini ve bu yüzden “Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç,” diyor artık.

PAYLAŞMANIZ İÇİN