Hangi listedeyim acaba ve nerede kesecekler annemi, çocuklarımı?

Maskara bir kadınla, soytarı bir medya zülüflüsünün tehditlerini ciddiye almak değil ama patavatsızlıklarının ve ağızlarından kaçırdıklarının dayandığı nesnel temele istinaden ciddiye, hem de çok ciddiye almak gerekiyor.

Kardeşler…
Bunların elinde katliam listeleri var kardeşler. Bu son derece net.

Haldun ÇUBUKÇU
halduncubukcuhotmail.com

Yahudi halkının bütününün sloganı halini almış bir kararlılığı vardır: “Bir daha asla!”
Tarih boyunca Yahudiler uğradıkları sayısız suçlanma, sürgün/ tehcir, pogrom, kırım ve nihayet soykırımdan sonra “bir daha asla!” belgisiyle benzer zulümlere izin vermeyeceklerini, en azından bütün güçleriyle karşı koyacaklarını toplumsal karara bağlayıp dünyaya ve özellikle de düşmanlarına beyan etmişlerdir. İzrael devleti de bu kararlılığın ürünlerinin en önemlisidir. ( Bu kez de onların Filistinlilere zulmü; mazlum zalim konum değiştirmesi ayrı bir konu)

TERÖRİSTE GÖZ YUMAN REJİM

Şu son günlerde yaşananları tersinlemeyle yeniden kurgulayalım mı?

Beresi kızılyıldızlı bir kadın tv’de diyor ki: “İstediklerimizi yapamadık. Boş bulunduk… Doğru anlaşılsın; bizim aile 50 kişiyi götürür. Bu konuda çok donanımlıyız maddi ve moral olarak. Önderliğimizin yanındayız ve asla yedirmeyiz bu ülkede, onu söyleyeyim. Ayaklarını denk alsınlar. Bizim sitede hâlâ 3-5 var, benim listem hazır.”

Programın sunucusu, diğer beresi yıldızlı kadın da der ki: “’Ayak’ az kalır bence, 4 ayaklarını denk alsınlar!” 
Sonra neler olur?
Hiçbir şey olmaz, beresi kızılyıldızlı kadın medyadan ve sosyal medyadan tehdidi sürdürür:.

Aslında geleneğe göre olması beklenen nedir?
Evlerinin üzerinde polis helikopterleri uçmaya başlar, sokakların girişleri kesilir, terör timleri zırhlı araçlarıyla gelir, iki dakika yalandan megafonla ihtar, yarım saat içinde toz duman ve cesetler dışarı taşınır.

Ama böyle olmuyor! Bu kez başka biri, medyada kışkırtıcı, ölçüsüz meydan okuyuşlarıyla tanınan biri kızıl bayraklı fonda Youtube üzerinden özel yayınını yapmayı mesela şu ifadeyle sürdürür:
“Genel başkanınızı devireceğiz, idam edeceğiz diyorsunuz. Karınızı, çocuklarınızı nasıl koruyacaksınız bizden? Başkanın bir damla kanına milyonlarca kan dökülür bu ülkede. Biz bir daha sokağa çıkarsak eğer kimleri toplayacağız, listelerden haberiniz var mı sizin? Yiyorsa çıksanıza. Başkan orada. Öldürün onu, niye yapmıyorsunuz hadi… Yer mi gözünüz? Ailenizi kendinizi nasıl koruyacaksınız? Bir intikam faslı başlar ki bu ülkenin vatanseverlerini, yiğitlerini durduramazsınız. Başkanın bir damla kanına milyonlarca kan dökülür!”

Ne beklenir?

Gümmm, stüdyonun kapısı toz duman içinde kırılır, maskeli timler öfkeli arkadaşı alnından delmedilerse üzerine çıkarak, kafasına postallarıyla basarak yere yatırır, tersten kelepçe takarlar. Yayın oracıkta sonlanır.
Ama böyle olmuyor; “İleri demokrasi”de hoşgörü, tahammül, esneklik, içselleştirme, özümseme dereceleri sonsuzdur.
Sonra daha da bir şeyler oluyor…
Bir videoda kar maskeli, ellerinde otomatik silahlar, kamuflaj elbiseli ve silahlı eğitim aldıklarını özellikle gözlere sokan arkalarındaki “savaş bayrağı”ndan Suriye’de de bulundukları olasılık dahilindeki ve  ama iki çift laf etmekten aciz “gerillalar” yani teröristler görüntüye giriyor ve telefondan okuyarak şu açıklamayı yapıyor:

“Topluma halk ozanı diye süslendirilen faşist bilmem kimin halk düşmanı leşini kutsal vatan toprağı olan kurtarılmış bölgemize gömülmesine izin vermeyeceğiz. Halk düşmanı kansız güruh bilsin ki; ülkemizin Kızıl Ordusu olan Devrimci Kurtuluşun Sosyalist Halkın Birliği örgütünün ve onun herhangi bir savaşçısının kılına zarar gelirse sizde pompalı olan namlular bizde Kalaşnikoflar karşısında hava gazı kalır. Bir gece gelir; Kayseri’de, Yozgat’ta, Erzurum’da Tello Şıhlığında, Amerikanızda yani  her neredeyseniz orada hesap sorarız.”

Sonra ne olur?

Mit, Cia, Gladyo, Mossad vs. hepsi ortak operasyonla iz sürer, zaten bilmiyorlarsa bilmek için bütün teknolojiyi kullanır ve bu militanlar kısa zamanda etkisiz hale getirilir, örgüt bağlantıları araştırılır, yüzlerce tutuklama yapılır falan filan…
Bildiğimiz hikaye.

AMA BÖYLE OLMUYOR ÇÜNKÜ ONLAR REJİMİN UNSURLARI

Her nedense, son günlerde bu tür beyanlar, tehditler saçılıyor ortalığa, tehdidi yapanlar dinci rejimin bağlıları, ilginç olan ise Fethullah Gülen’in eski sevdalıları ve ırkçı – dinci terörist Gladyo örgütlerinin elemanları.

Bütün bunlar rejim medyasına asla yer bulmuyor, saklanıyor ve duygu ortaklığı hepsinin kirli yüzüne sinmiş
Rejimin göstermelik soruşturmasından ve bir iki adli numarasından başka bir şey olmasını bekleyen var mı?
Beklemiyoruz.
Ama başka şeyleri bekleyelim…
Maskara bir kadınla, soytarı bir medya zülüflüsünün tehditlerini ciddiye almak değil ama patavatsızlıklarının ve ağızlarından kaçırdıklarının dayandığı nesnel temele istinaden ciddiye, hem de çok ciddiye almak gerekiyor.

Kardeşler…
Bunların elinde katliam listeleri var kardeşler. Bu son derece net.

Asla ve asla hafife alınacak bir tehdit karşısında değiliz.
Ve rejim bunların ellerinde değilken bile yaptıkları katliamlara bakın, anımsayın kardeşler:
Asteğmen Kubilay’ın başını bağ bıçağıyla kesen bunlardı.
Şeriat bayrağını kaldırıp Diyarbekir’de, Konya’da emperyalistlerin namı hesabına ayaklanan bunlardı.

Kahramanmaraş’ta 90 yaşındaki İstiklal Savaşı gazisini güneşlenirken kesen, hamile kadınların karnını deşen, beş altı yaşındaki çocukları mermilerle kalbura çeviren bunlardı. Çorum’u mezbahaya döndüren bunlardı.
Madımak Oteli’nde insan yakan işte bunlardı.

Şimdi rejim büyük ölçüde kendilerinin belirlediği bir rejim haline gelmişken devlete; şeyhinin ayağı dibine çökmüş mürid bir içişleri bakanına, Cumhuriyet’ten, laiklikten ve laiklerden yani kendisine biat etmediğimiz için hepimizden nefret ettiği kadar hiçbir şeyden nefret etmeyen bir reise mi güveneceğiz?

Cumhuriyet’ten ne kaldı?
Rejimin polisine güveniyor musunuz?
Ya ordu?
Eskiden herkesin hemfikir olduğu bir TSK vardı.
TSK iş öyle bir noktaya gelir ya da getirilir; “kardeş kanının dökülmesine” izin vermemek için müdahil olur, sola üç vuruyorsa bir de sağa vurur; ama vurur ve iç savaşa da izin vermezdi.
Şimdi TSK ne durumda?
“Şeriat isteriz– Aya Sofya’da namaz kıalacağız” diye sokaklara dökülecek, ellerinde listeler ev ev, kapı kapı dolaşıp insan kesecek güruhlara anında müdahale edip ezecek, “Cumhuriyeti koruma ve kollama görevini” icra edecek bir Türk Silahlı Kuvvetleri kaldı mı?
Bunu gerçekten merak ediyorum ama doğrusu beni ya da seni kesmeye gelirlerken “TSK bizi koruyacak mı korumayacak mı dur bi bekleyelim hele!” demeyeceğim!
Çünkü AKP rejimine okyanuslarda damla kadar güvenmiyorum.

Peki kim koruyacak bizi kardeşler?
CHP mi?
Genel başkanı her gün azar işitip, hakarete maruz kalan, şamar oğlanına döndürülmüş ve bütün bunları sinesine çeken CHP mi?
Üstelik, iktidardayken Kahramanmaraşta, Madımak’ta koruyamamışken, şimdi bu en zavallı haline düşmüş haliyle mi koruyacak?


Bu listeciler, bu Cumhuriyet düşmanları; bu ister tesettürlü ister tesettürsüz, ister mümin Müslüman, ister kendi halinde orta sınıf “tarafsız” ( Unutmayın, tarafsızları da “bertaraf” edeceğini beyan etmişti!) ya da Atatürk milliyetçisi ve yahut yahut “kıpkızıl komünist” her namuslu insana düşman; “sadece benim istediğim gibi yaşayıp benim reisime itaat edeceksin” diyen IŞİD kafası dişinden tırnağına dek silahlı olarak sokağa döküldüğünde…” ki bu planlarının olduğu artık apaçık ortada…
Biz ne yapacağız kardeşler?

“BİR DAHA ASLA!”

En az Yahudi halkı kadar kararlı olarak “Beni bir daha asla, kesemeyeceksin, yakamayacaksın, katledemeyeceksin, ezemeyeceksin” demek; demenin de ötesinde göstermek zorundayız artık.Varlığımızı savunmak, Cumhuriyeti, demokrasiyi ve özgürlüğü savunmakla eş anlamlı olacaktır.
Bunu nasıl yapabiliriz?
Bir önerim var kardeşler; bir sonraki yazıda…