Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür

Uygarlık ateşinin cehalet ve kör inançların insanlığı bir veba gibi saran ürkütücü ablukasını ortadan kaldıracağına safiyetle inanmaktaydı. Yoksa “Sis, Zelzele, Halûk’un Amentüsü,  Promete, Ferda, Tarih-i Kadim” ve “Doksan Beşe Doğru” gibi her biri bir başyapıt olan şiirleri nasıl yazabilirdi!

cfryildirim@hotmail.com

19 Ağustos büyük şairin 105. ölüm yıldönümüydü.

Tevfik Fikret aramızdan ayrılalı tam 105 yıl olmuş.

Oysa şiirleri dün yazılmış kadar taze:

“Ey halkıma bir şamar gibi inen paslı yasak!

Ey kanuna saygıyı tepen kara zulüm!

Halkı ve kanuna saygıyı kutsal tanıyan her yürek

Yarın seni yerin dibine soka soka anacak.” (Doksan Beşe Doğru)

FİKRİ HÜR, İRFANI HÜR, VİCDANI HÜR

Bir asrı aşkın bir zaman sonra onun ne kadar büyük olduğunu daha iyi anlıyoruz. İçinde yaşadığımız koşullar, yüz yüze olduğumuz siyasi ve toplumsal gerçeklik onun yüzyıl sonra da varlığını ve gücünü koruyan bir derinlik ve kapsama sahip olduğunu bir kez daha görmemizi sağladı.  Varlığımızı cenderesi altına almış olan İslami kuşatma Tevfik Fikret’in aydınlanmacı, insancıl ve özgürlükçü düşünce ve çabalarının bu topraklar için ne denli büyük bir değer taşıdığını bir kez daha göstermiş oldu.

Atatürk’ün öğretmenler ve yeni kuşaklar üzerinden kurgulayarak vecize haline getirdiği şu dizeler de ona aittir:

“Bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynuma;

Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.” (Kimseden Ümmid-i Feyz Etmem)

Tevfik Fikret’in kadınlarla ilgili şu dizeleri de Atatürk’ün düşünsel dağarcığında köklü bir şekilde yer edinmiştir:

“Kızlarını okutmayan bir millet,

Oğullarını manevi öksüzlüğe teslim etmiş demektir.

Hüsranına ağlasın!” (Bir Kız Mektebi İçin Şiir)

Bu topraklarda gelişen edebiyatın ilk laik şairi olmak unvanı ona aittir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim öğretmeni odur.

1918’de Atatürk’ün Aşiyan’ı ziyaretinde söylediği sözler bu etkileşimin şiddetini hâlâ üzerinde taşımaktadır: “Tavaf-ı tahatturunda bulunmakla mübahi perestişkârâni Fikret.”

Tahattur: hatırlama; mübahi: öğünen, iftiharda bulunan; perestiş: taparcasına sevgi duyma anlamına gelmektedir. Eski kelimelerle ilgili güncel sözlüklerden yaptığım bu anlam aktarımlarından sonra Atatürk’ün Tevfik Fikret’e bakışını varın siz tahayyül edin.

Atatürk’ün Fikret’le ilgili bir başka sözü ise onun büyük şaire duyduğu derin saygı ve sevginin kaynağını samimiyetle işaret eder: “Ben inkılap ruhunu Fikret’ten aldım.”

Hak, adalet, eşitlik, insana saygı gibi genel insanlık değerlerinin en yüksek perdeden savunucusu olmanın yanında Tevfik Fikret, yüzümüzü çağdaş uygarlığa dönmemiz gerektiğini dillendiren ilk şairdir aynı zamanda. Mustafa Kemal’in yeni bir ülke kurma yolunda attığı adımlar, kazandığı başarılar, gençliğe armağan ettiği eserleri kuşkusuz onun düşünce ve ideallerinin, beklenti ve hayallerinin cisimleşmiş, hayat bulmuş halidir.

GECELER TULÛ-I HAŞRE KADAR SÜRMEZ

Beyoğlu’nun arka sokaklarında gelişigüzel dolaşırken benden daha yaşlı bir adamın güçlükle ittiği iki tekerlekli tahta el arabasında bulunan onlarca eski kitap arasından “Tevfik Fikret” adlı kitaba rastlamam, kitap satıcısından daha yorgun bir halde bulunan beni de canlandırdı.

“Tevfik Fikret” kitabı, kahverengi-kızıl arası bir ciltle kaplanmıştı. İlk sayfasının sağ üst köşesinde fiyatı yazmaktaydı. Şöyle bir baktım ve tereddütsüz aldım. Tevfik Fikret adıyla karşılaştığım ya da onu anımsadığım her zaman olduğu gibi geçmiş zaman tozları, saklanmış acılar ve hâlâ tazeliğini koruyan tarih ezberleri içinden kanatlanıp yükselen o şiir, yine masmavi bir ufka doğru kanatlanıp uçmaya başladı:

“Bu memlekette de bir gün sabah olursa, Hâluk!

Eğer bu memleketin sislenen şu nâsiye-i

Mukadderatı kavi bir elin, kavi, muhyi

Bu ihtizâz-ı temasıyla silkinip şu donuk,

Şu paslı çehre-i millet biraz gülerse…

(…)

Evet, sabâh olacaktır, sabâh olur, geceler

Tulû-ı haşre kadar sürmez …

(…)

Ufukların ebedi iştiyakı var nûra.

Tenevvür… Asrımızın işte rûh-ı âmali;

Silin bulutları, silkin zilâl-i ehvâli,

Ziya içinde koşun bir halâs-ı meşkûra.

Ümidimiz bu; ölürsek biz, yaşar mutlak

Vatan sizinle şu zindan karanlığından uzak!” (Sabah Olursa)

UMUT ŞAİRİ

Tevfik Fikret insanlığın kurtuluşunu sağlayacağına inandığı uygarlığa, uygarlığın en temel unsurlarından biri olan bilime tutku derecesinde bağlıydı. Uygarlık ateşinin cehalet ve kör inançların insanlığı bir veba gibi saran ürkütücü ablukasını ortadan kaldıracağına safiyetle inanmaktaydı. Yoksa “Sis, Zelzele, Halûk’un Amentüsü,  Promete, Ferda, Tarih-i Kadim” ve “Doksan Beşe Doğru” gibi her biri bir başyapıt olan şiirleri nasıl yazabilirdi!

Gerçekte o; adil, ahlaklı, özgürlükçü, vatansever, bilim tutkunu vb. bütün vasıflarıyla birlikte en belirgin haliyle bir umut şairidir.