En trajikomik olan ne, biliyor musunuz?

Devletin malı deniz, yemeyen domuz diyenler, sonunda vatandaşın malı deniz yemeyen keriz bakışıyla bir katakulli icat ettiler. Ağızlarında Nas’la adını keriz silkelemek koydular, halkı donuna kadar soydular

 

EMİNE SUPÇİN

Memleketçe hep birlikte çok büyük bir soyguna şahitlik ettik. Her şey gözlerimizin önünde gerçekleşti.

Tüm dünyadaki salgın, sadece insanları değil, ülkelerin ekonomilerini de vurdu. Bir yandan eve kapanmalar üretimi durdurdu, öte yandan devletler vatandaşını ekonomik olarak korumak için maddi destek yağdırdı. Dolayısıyla ekonomilerde büyük büyük delikler açıldı.

Peki bizim devletin iktidarı ne yaptı? Kendi vatandaşına maske dağıtmak yerine başka ülkelere maske yardımında bulundu. Kendi vatandaşına maddi destek yerine iban numarası verdi, “siz bana yardım edin” buyurdu. Küçük esnafına, “Çok sıkıştıysanız gidin kredi alın, altı ay sonra ödemeye başlarsınız,” dedi. Yine de hakkını yemeyelim, (birebir şahidiyim) çalışanların maaşlarının cüzi bir kısmını ödedi.  

Artık o cüzi kısımdan ötürü mü yoksa o dönemde ve hiçbir zaman geçilmeyen köprüler, uçulmayan havalimanları, yatılmayan hastanelerin ödemesinden midir yoksa başka türlü sömürülmelerden midir bilinmez, Türk ekonomisi de fena zarar gördü.

Peki tüm dünya faiz artırımına giderken bizimkiler ne yaptı? (Devlet demiyorum çünkü devlet bizzat halkın kendisidir.) En tepedeki, tek karar verici olan, “Ben dindarım kardeşim, benden faiz beklemeyin. Biz indireceğiz faizleri,” diyerek Türk parasına darbe girişimine başladı. Resmen darbeydi ama kimse adını koymadı. Çünkü farkında değildik darbenin. İnsanlar “Ne oluyor yahu, bu da nedir?” şeklinde şaşırırken, “Çin olacağız biz, insan fakir ama üretken olacak,” diye bir şeyler gevelenmeye başlandı. Oysa arka planda büyük bir soygun planlayanlar varmış!

Önce 200 baz puan indirildi, dolar fırladı. Ardından bir 100 puan daha dolar anlık artışlara geçti. Bu arada akaryakıta, doğalgaza, elektriğe akıl almaz zamlar yapıldı. Dün 100 liraya doldurduğun fileyi ertesi gün 300 liraya dolduramaz hale geldin. Her alışveriş merkezinde “Bu fiyat nedir kardeşim?” sorusunun yanıtı aynıydı: “Yerine aynı fiyatla koyabileceğimden emin değilim.” Haklıydılar. Bir yanda can bezdiren zamlar, öte yanda almış başını giden yabancı para birimleri. Afgan Afganisi karşısında bile yerlerde sürünüyordu artık Türk Lirası. Tüm memleket perişanlık içinde inliyordu. Fakat tepedeki, “Ben dindar adamım, benden faiz artışı beklemeyin,” demeye devam ediyordu.

Okul çocukları bile gidişin farkındaydı ve bayramlarda biriktirdikleri paralarını dolara çevirmenin telaşına düştüler. Eriyordu paramız, ekonomi tükenmişti. Koca koca adamlar televizyonlara çıkıp şu ağızda gevelenen Çin modelini ciddi ciddi tartışıyorlardı. Oysa, gizli plan devam ediyor, en tepedeki konuşuyor, o konuştukça dolar kafayı yemişçesine yükseliyordu.

En küçük esnafından en büyük iş adamlarına kadar herkes bir dolarizasyonlu alengirin içinde olduğunun farkındaydı. Elbette kimse maaşını dolarla almıyordu ama korkunç zamlar ve Liranın erimesi karşısında mecburen tüm paralarıyla dolar almaya yöneldiler.

Bir kesim hariç! Yandaşlar. Dolar 17’yi gördüğü günün içinde, elinizdeki “dolarları bozdurun” talimatıyla haberdar edilmişler. (Dedikodu ama şüphemiz var mı?) Öte yanda, bu büyük kumpastan haberdar olmayanlar, “Bari paramız erimesin diyerek 18 liradan bile dolar aldılar. En kötüsü bir kere bile uyarılmadı insanlar. Kerizlendik hepimiz ve silkeleneceğimizi bilmiyorduk.

Böylece okul harçlığını dolara çeviren çocuktan, küçük paralarla iş yapan küçük esnafa kadar herkesin elindeki paraya çökmüş oldular.

Ve sonunda, “Ben bir şey icat ettim, bakın tavşan şapka sıçıyor”  söylemi ve dolara büyük bir müdahale ile garibanlar bir gecede çırılçıplak bırakıldılar.

Sonuçta sırtımıza iğreti bir kambur gibi yapışan zamlar, aşırı artan fiyatlar, 7 liralardan 12’lere yükselmiş dolarla ve tükenmiş umutlarımızla kalakaldık.

En traji-komik olan ne biliyor musun? Tüm bu olup biteni büyük başarı gibi görüp, halay çeken geri zekalılarla aynı memlekette yaşıyor olmak!

PAYLAŞMANIZ İÇİN