En Çok Kalbi Yorulur Sanatçıların

Her türden mekanda sahne almış bir müzisyen olarak, her şeyin nasıl yavaş yavaş yerle bir olduğuna tanıklık ediyorum. Ve bu sistemin içinde bir şeylerin düzelmesinin de imkansız olduğunu görecek kadar akıl sahibiyim

HASAN BALAN

Yıl 2002,
70 cl.lik rakı Tekel bayiinde 8.25 TL. En kral müzikli mekanda ortalama 15 TL… En kralı, lüksü bu tabii. Akşamcıların, orta gelirlilerin gittiği mekanlarda daha düşük.
Yıl 2002
50 cl.lik bira bayiide 1.3 TL… En kral müzikli mekanda 3 TL. Orta sınıf mekanlarda 2 TL.
Ankara Sakarya Caddesi’ndeki meşhur barlar sokağında boş yer yok.Üstelik haftanın yedi günü 15:00’da başlıyor canlı müzik. Müşteri sıkıntısı yok. Memuru, işçisi, öğrencisi rahatlıkla gelip müzik dinleyip yeyip içebiliyor.
Dolayısıyla sahne müzisyenlerinin de işleri yolunda. Her gurup her gün en az iki mekanda sahne yapıyor.
İşler düzgün olunca ücretler de ona göre iyi elbette.

Yıl 2021.

70 cl.lik rakı Tekel bayiinde 175 TL. En kıytırık mekanda 350 TL. En lüks mekanı yazmıyorum bile.
Fiyat artışı yüzde 2000.
Bira 25 TL.’den başlıyor, artarak gidiyor

Müzikli mekânlar boş. Alım gücü yerlerde sürünen bir halk eğlenmeye para ayıramıyor.
Bu, son 10 yıldır devam eden bir süreç. Git gide azalan talep müzik emekçisini sahne bulamama, bulsa da para kazanamama noktasına getirmiş durumda.
Üstelik iş yapamadığı için kaliteli işletmeler bir bir kapanmakta.
Sahne yapılacak mekan sayısı son 10 yılda en az yarı yarıya azaldı. Şehir büyürken, artması gerekirken hem de.
Sahne emekçileri de geçim kaygısıyla, iş azlığından dolayı daha düşük ücretlere, seçiciliği de bir kenara bırakıp razı olmak zorunda.
Gelinen noktada bir de 16 aylık müzik yasağı eklenince, zaten sürekli artan fiyatlardan dolayı bitme noktasına gelen sektörde müzisyenlik yapıp ev geçindirmek çok ama çok zor.
Yazılarımı okuyan müzisyen arkadaşlar genelde karamsar buluyor. Özellikle genç arkadaşlar.
Halbuki 30 yıllık bir tecrübeyle, her türden mekanda sahne almış bir müzisyen olarak, her şeyin bu yazdığım süreçte nasıl yavaş yavaş yerle bir olduğuna tanıklık ediyorum. Ve bu sistemin içinde bir şeylerin düzelmesinin imkansız olduğunu görecek kadar da akıl sahibiyim.
Düşünün ki, MESAM kongresi olmasa müzik emekçisi son yapılan 3000 TL.’lik destekten bile yararlanamayacaktı.
Vergi mükellefi değildik çünkü hiç birimiz.
MESAM’da ki iktidar yanlısı gurup kazansın diye bu yardım sağlandı. Bundan sonra bir MESAM kongresi de yok, hatırlatırım!

Yazıyı hazırlarken, yine bir sanatçı dostun kalp krizi denen o yorgunluktan aramızdan ayrıldığını öğrendim.Aslında buna ne kadar çok alıştığımı fark ettim o an.
Ölüme değil elbette, şekline.
O kadar çok müzisyen dostumu ya da ustayı bu yorgunluktan kaybettik ki.
Şimdi adlarını yazsam, imkansızı başarmış olurum. Ama en azından aklıma ilk anda gelenleri yazayım.
Barış Manço, Ahmet Kaya, Zeki Müren, Kemal Sunal,Cem Karaca, Rasim Öztekin, Oğuz Yılmaz, Azer Bülbül, Hakan Yeşilyurt…ve  son olarak Turgay Yıldız.
Ve yakın tanıdığım adsız nice müzisyen dostum.
Sanatçının en çok kalbi yorulur çünkü.yorar, yorarlar…

Ahmet Sami Pınar
Ahmet Ergür ( Sarı Ahmet)

Yıl 2105
Yılbaşına bir kaç gün kalmıştı.Malum müzisyenin bayramıdır yılbaşı kutlamaları.Bir kaç kuruş daha fazla kazanır çünkü.
Ahmet Sami Pınar piyanistti. İlk bakışta derbeder, yıkık dökük bir adam. Ama çok asil ve dimdik bir adam. Yalnızdı, yalnız bırakılmıştı. Sağlam içerdi. Hikayesi bilinmese de sonradan öğrendiklerimiz çok şaşırtıcıydı.
Büyük turist gemilerde ahçıbaşı olarak çalışmış, dünyayı gezmiş, birkaç dil bilen biri olduğunu çoğumuz öldükten sonra öğrendik. Hiç bahsetmezdi bundan.
Sarı Ahmet,
Ankara’da herkes onu bu isimle tanırdı. Bağlama icracısı sağlam müzisyendi. O da son yıllarda bir çok şeyi dert edip çekilmişti sahnelerden.
Tanıdığım kadarıyla hüzünlü, duygulu bir adamdı.
Hikaye bu iki insanın bir araya gelmesiyle başlıyor.
Ahmet Sami, yılbaşı programı için aradı beni. Yılbaşı programı için boş olup olmadığımı sordu.
Doluydum, “bir önerin var mı?” dedi
Aklıma Sarı Ahmet geldi. Aradım “boşum” dedi. İkisinin de telefonlarını verdim. O yılbaşı beraber program yaptılar.
Hatta bana sahneden resim atıp yeni yılımı kutladılar. “İyi ki tanıştırdın bizi” dediler.
Seçmişlerdi birbirlerinin duruşunu, müziğini .
Yıl 2016
3 Ocak, Sarı Ahmet evinde kalp krizi geçirip 47 yaşında aramızdan ayrıldı.Her erken ve ani ölümün ardından olduğu gibi şok olduk.
Ahmet Sami beni aradı, şaşkın,üzgün: “İçim yandı” dedi sadece.
Sadece on beş gün sonra. 18 Ocak
Ahmet Sami, işe giderken çalıştığı mekanın önünde kalp krizi geçirip öldü. 46 yaşında.
İki Ahmet de kalplerindeki yorgunluğu daha fazla taşıyamadı.
Ve onları ilk kez ve son kez buluşturan olarak bu acı hiç içimden çıkmadı.
Birkaç gün sonra kalplerine yenik düşeceklerini bilmeden o yılbaşını beraber ve birbirlerini geç tanıdıkları için hayıflanarak,ama güzel geçirmişlerdi.
Sanatçılar en çok kalplerinden yorulur.

PAYLAŞMANIZ İÇİN