EMPERYALİZMİN KAVRAMLARI… Salgın varken pandemiyle yatıp kalkanlar!

Bu kavramları kimler kullanıyor? Bilinçli bildiğimiz aydınlar da bulundukları konumu yitirmek istemeyen emperyalizmin yemleriyle beslenmiş okumuşlar da kullanıyorlar. Ayrımında olmadan emperyalizmin kucağında sanki emperyalizme karşıymış gibi kalem oynatıyorlar.

Hidayet KARAKUŞ
karakushdyt@gmail.com

İnsanoğlu, sözcüklerle, kavramlarla düşünür. Sözcükler de kavramlar da bilgi demektir.

1980 faşist darbesinden sonra toplumun bilincini silindirle ezdiler. Özellikle aydınlarımızı toplum yaşamından sildiler.

Onların yerine okumuşlarımızın kendilerine sunulan kavramlarla düşündüklerini, konuştuklarını görüyoruz.

Bu kavramlar sinsice bilinçle sokuşturuldu toplumun belleğine.

Türk-İslam sentezi önemli ayaklarından biriydi çalışmanın. Bu anlayışta olanlar gerçekte Kemalist devrimin çökertilmesi için ilk adımları attılar.

Bunun ardından bilim adamı kılığında kimileri emperyalizmi değişmez bir olgu olarak alıp onun kurallarına göre, onun ağzıyla konuşmaya, yazmaya başladılar.

Özellikle iki kavram var ki okumuşların çoğu, bunları kullanırlarsa sanki çok daha demokrat olacaklarmış, yeni bir dünyanın habercisi olacaklarmış gibi algıladılar gerçeği.

Bunlardan biri sivil toplum kuruluşları kavramı; öteki kanaat önderi dedikleri ne olduğu belli olmayan ‘önder’lik öneren bir kavram.

1980’den önce bu ülkede bütün devrimciler, demokratlar demokratik kitle örgütleri derlerdi. Dernekler, sendikalar birer demokratik kitle örgütüydüler. Her dernek, her sendika genel kurularını yapar, yasalar çerçevesinde sorunlarına tartışarak çözüm arardı. Yöneticiler de bu genel kurullarda seçimle gelir, seçimle giderlerdi.

Demokratik kitle örgütleri demokratik baskı grubuydular; seslerini duyurabilme olanakları vardı. Yürütmenin yanlışlarını kendi sınıfsal çıkarları açısından eleştirir, gerekirse gösterilerle karşı çıkarlardı.

Özellikle 1980’lerin sonundan başlayarak birden sivil toplum kuruluşları çıktı ortaya.

Pek çok aydının, okumuşun ayrımında olmadan kullanmaya başladığı bu kavram bir yanıltmayı, aldatmayı barındırıyordu içinde. Dinsel topluluklar, vakıflar, cemaatler de gibi kuruluşlar da sivil toplum kuruluşları olarak değerlendirilmeye başlanacaktı. Sonunda öyle de oldu. Cemaatlerin, dinsel öbeklenmelerin, tarikatların demokratik özelliği var mıydı?

Onlar da gizli baskı öbeği olduklarını, kurdukları gizli ilişkilerle yönetim erkinden cemaatlerine çıkar sağlarken bir yanda da o erk içinde güç sahibi oluyorlardı. Bunlar demokrat olabilirler miydi?

Kim bir tarikatta kendisine şeyhlik payesi verilmiş birinin sözünün üzerine söz koyabilirdi? Hangi tarikatta düşünceler tartışılıyordu?

Böyle bir şey olamazdı; çünkü bu tür örgütlenmelerde inanmak esastı. Şeyhin, din büyüğünün, ulemanın dediğidir doğru olan. Neye göre, kime göre? Şeyhe göre elbette.

Bu anlayışın uzantısı kanaat önderliğidir.

KANAAT ÖNDERLERİNİN KEKLİĞİ

Ne demek kanaat önderi?

Bilgisine güvenilen kişidir. Kendisine inanılan, sorgusuz sorusuz inanılan kişidir.

Birilerini toplumsal anlamda konumlandırmak için bulunmuş bir kavramdır bu.

Humeyni, İran’da kanaat önderiydi. Resmi hiçbir konumu yoktu ama dedikleri yasaydı.

Hangi toplumlar kanaat önderlerinin peşine düşer?

Bilmek mi inanmak mı?

Bilmek de bilgiyle düşünmek de zordur. Öğrenmek, bir emeği gerektirir. Soru sormayı içerir. İnanmak çok zahmetsizdir.

Bilimden, bilgiden yoksun; kendi küçük dünyalarında tutunacak dal arayan umarsızlar soru sormadan boyun eğer kanaat önderinin yönelgelerine. Bunun için malının, kazancının yüzde bilmem kaçını, sormadan, soruşturmadan inancının bedeli olarak veren nice kişi vardır cemaatler içinde.

Yurttaş, haklarını, görevlerini bilen kişiyse; birey, bunları bilmenin ötesinde soru soran, araştıran, karşılaştıran, bir sonuca varmak için düşünen kişidir. Bu bilinçten yoksun, birey olamamış insan, kanaat önderlerinin kekliğidir.

Onu avlamak kolaydır. O insanın ülkesini satsanız, kendisini köle yapsanız bilinci kanaat önderince köreltilmiş bir varlıktır o artık. Başı kesilmiş hâlâ canlı bir tavuktan farkı yoktur.

EMPERYALİZMİN KAVRAMLARIYLA DÜŞÜNENLER!

Bir zamanlar ‘akil adamlar’ diye bir şey çıkardılar. Bunun çok aptalca olduğunu düşünmüştüm. Neden?

  1. Bir kez demokratik ülkelerde sorunların çözümü için meclis vardır. Meclisin varlığına bir hakarettir bu kavram. Konu uzmanlardan yararlanmaksa bunu meclis kendi kurullarıyla kararlaştırır; meclisin görevi de budur zaten demokrasilerde.
  2. Bir insanın akil adam olduğuna kim karar verecektir?  Başbakan mı, muhalefet mi,

Basın mı, hukukçular mı? Kim? Üstelik bunlar akil adam değilse ne olacak?

  • Kanaat önderliği gibi bir kavramdır akil adam kavramı da. Bu eşitliğe inanmayanların, uzmanları dinlemeyi  kendilerine yediremeyenlerin safsatasıdır. Tam da sömürgenlerin istediğidir ki akil adam, diye düşündükleri kişiler, sömürgenlerin sözcülüğünü yapanların, ekran bülbüllerinin öteceği yeni bir oluşumdan öte bir değer taşımaz.
  • Yurttaşların eşitliği ilkesine de aykırıdır. Yurttaşların hakkıyla temsil edilmediği

Ortamlarda, demokrasi nasıl yok edilir; işte böyle: Kanaat önderleriyle, akil adamlarla…

  • Şu anda o akil adamlarla yok edilen demokrasinin ülkeyi tek yüce yönetiminde pupayelken buzdağlarına doğru yürüdüğünü görüyoruz.

Bu kavramları kimler kullanıyor? Bilinçli bildiğimiz aydınlar da bulundukları konumu yitirmek istemeyen emperyalizmin yemleriyle beslenmiş okumuşlar da kullanıyorlar.

Ayrımında olmadan emperyalizmin kucağında sanki emperyalizme karşıymış gibi kalem oynatıyorlar.

Emperyalizmin düşünce babalarının arada bir ortaya attığı kimi kavramlara balıklama sahip çıkanlar, bilinçli değillerse aymazlık içindedirler. Bilinçlilerse onların niteliğini tarih çoktan koymuştur: Satılmışlardır.

Ne demiştik; insanoğlu sözcüklerle, kavramlarla düşünür. Kimi sözcükler de kavramlar da her zaman masum değildir.

Yine emperyalizmin söz dağarımıza kattığı bir kavram var ki o da medeniyetler buluşmasıdır, yeni dünya düzeni, salgın varken pandemiyle yatıp kalkanların, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak gibi ezberlenmişaptallıklarıda ayrı bir konudur. Sözcükler de tuzaklar içerir. Kolay değildir düşünmek.