Ekolojiye İlk Adım

Eskimiyen okurlarına merhaba. İleriki günlerde ekoloji konularında ve fotoğraf konusunda yazılarımla sizlerle birlikte olmayı umuyorum. Eskimiyen’e eskimeyen bir kitap tanıtımı ile başlamayı arzu ettim. Ekoloji yazılarıma öncül olacak bir kitap bu. Umarım temin edip okursunuz.

Ali Han EREÖRNEK

Ekolojiye İlk Adım

Çevre sorunlarının çoğalması, ekolojik kitap yayınlarında bir artışa yol açtı.  Son yıllarda yayınlanan ekoloji kitaplarının çoğunda, konunun felsefi veya ideolojik yönlerini okuma şansı yakalıyoruz.  Peki, çevre konularına veya sorunlarına bir ekolog nasıl bakıyor?  1989 yılındaki ilk baskısı yapılan, 2018 Yılında 16.Basımı yayınlanan Çevre ve Ekoloji kitabı, bu anlamda okuyucuyu doyuracak nitelikte bir yapıt olmuş.  Mine Kışlalıoğlu ve Fikret Berkes’in kaleme aldığı kitabın önsözü de, Aziz Nesin tarafından kaleme alınmış ilk basımdan beri.  Popüler bir bilim kitabı olarak Çevre ve Ekoloji, bir ekolog gözüyle sorunlara bakış açısını, bilimsel yöntemleri kullanarak çözüme ulaşma aşamalarını çok güzel bir dille, konuya uzak olan okuyucuya bile anlatıyor.

Ekolojinin İlkeleri ve Problemlere Yaklaşımı

Kışlalıoğlu ve Berkes, güncel konulara ışık tutmak adına teknik kitapların aksine, popüler ekolojiyi on temel ilke ile açıklamaya çalışıyor.  Ekosistem kavramının literatüre girmesiyle birlikte, ekolojinin temel bakış açısının canlı ve cansız doğayı bir bütün olarak algılayan bütünsel yaklaşım olduğunun da altını çiziyorlar. Bunun yanında temel bilimlerin indirgemeli bakışı da yerine göre kullanılıyor.  Doğada hiçbir şey yok olmaz adı verdikleri ilkenin kökeni aslında birinci termodinamik yasasına dayanıyor.  Örnek olarak; Çukurova’da kullanıldıktan sonra Seyhan nehrine karışıp Akdeniz’e ulaşan tarım ilacının, ortamdan kaybolmadığını belirtiyorlar. Er geç ekosistemin bir yerinde ortaya çıkacağını, ya Bodrum’un çam ormanlarını öldüreceğini, ya da Adana’nın balığını zehirleyeceğini bu ilke ışığında anlatıyorlar. Şu an gündemde olan Kaz Dağında altın arama faaliyetini düşünmek bile insanı ürpertiyor.

Şehir Ekolojisi-Ekolojik Döngüler ve Çevre Kirlenmesi

Şehir ekolojisi içinde yeşil alan, mimari, trafik, su ve enerji ihtiyaçlarına cevap verecek sürdürülebilir yaklaşımları ve yapılan hataları örneklendiren yazarlar, geri dönüşüm üzerinde de duruyorlar.  Çöp ve atıklar konusunda ekologlar iki madde üzerinde duruyorlar. Birincisinde kullan at diye nitelendirilecek doğaya aykırı, ekolojik döngülerde yeri olmayan maddelerin üretiminin ve kullanılmasını yasaklanmasını savunuyorlar.  İkinci maddede ise ekolojik döngülere uyumlu maddelerin yeniden kullanımını teşvik edecek tedbirler alınmasıyla, kırılan ekolojik döngüleri kapatmayı çözüm olarak görüyorlar. Tüketim sanayi olarak tanımladıkları sektörlerin, uygun fiyatlara dayanıksız malları, cazip ilanlar( reklam) ile nihai tüketici olan insanlara dayatması ekologları endişelendiriyor.

Tarımda Enerji Verimliliği Kavramı ve Azalan Verimler

Kitabın en çok dikkatimi çeken konularından biri de tarımda enerji girdisi ve çıktısına dikkat çeken bölüm oldu. Tarımda üretim, sisteme konulan enerjiye bağlı olarak arttığı için ekologlar, tarımda randımanın enerji açısından değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyorlar.  Verdikleri örnek ise söylemlerini ispatlar nitelikte. Meksika’da bir çiftçi sadece çapayla ( başka bir girdi kullanmadan) bir hektar mısır yetiştirmek için 642 bin Kcal harcar ve ortalama 6,9 milyon Kcal karşılığında 1.940 kilo ürün alır. Elde edilen ürünün enerji olarak değeri çıktı –girdi oranı olarak 11:1 kadardır. Sanayileşmiş tarım yapılan ABD’nin mısır üretiminde ise enerji kullanımı çok yüksektir. 1975 Yılında hektar başına mısır üretimi 5.390 kiloya kadar yükselmektedir.  Bu rakam Meksika’daki çiftçinin neredeyse 2,8 katı oluyor.  Ancak makine ile yapılan bu tarımın bir de enerji girdisi var. Bu da aynı yılda hektar başına 19 milyon Kcal dolayında olarak hesaplanmış. Böylece enerji verimliliği girdi-çıktı oranı da 3:1 kadar. Bu da Meksika’da ilkel, ancak doğal koşullarda yapılan mısır yetiştiriciliğinden oldukça az.  Yazarlar 1950-70 yılları arasında petrolün ucuzlamasıyla, dünya tarımının yapısının değiştiğini belirtiyorlar. Ekolojik ilkelere uygun tarım yerine, bu enerji israfına kaçan yeni tarım düzeni ortaya çıkıyor. Oysa enerji verimliliği analizleri, enerji girdisi arttıkça, birim enerji başına üretim artışı giderek azaldığını ortaya koyuyor. Yazarlar bunun da ekonomide iyi bilinen “azalan verimler ilkesi” olduğunu belirtiyor.

Yine Çevrebilimin konularına giren nüfus artışı, orman-su-toprak, tarım, çeşitler ve türler gibi konular da kitabın içinde önemli yer tutan bölümlerden bazıları. Aziz Nesin’in önsözde belirttiği gibi; “bilmecelerle, Anadolu deyişleriyle, güncel örneklerle ekoloji ilkelerini açıklama girişimi bu bilime yabancı birini bile kitabı okumaya teşvik ediyor. Belki bu kitabı okuyan çevrebilimci olmayacak. Ama her insanın, ( can alıcı ekolojik krizin içindeyken) özellikle de Türkiye insanının zorunlu olarak, çevrebilimsel konuları, sorunları, kuralları öğrenmesi gerekiyor.”