“Edebiyatta ağırlık”

İncelik yoksa, kişinin edebiyatı kendisine bile işlemiyor demektir. Küfürlü yazılar yazmayı, yanıtlar vermeyi, sözcüklerden müstehcen anlamlar üretmeyi marifet sayanlar için ‘ağırlık’ mı ‘hafiflik’ mi söz konusudur?

Hidayet KARAKUŞ
karakushdyt@gmail.com

Edebiyatı genel anlamda sanat olarak da düşünebilirsiniz ama ben burada edebiyattan yola çıkacağım.

Geçenlerde bir bilgisunar tartışmasında; genç şairlerden biri, benim temel hukuk kuralları çizgisinde bir insan hakları kavramını konu ettiğim yanıtıma “Edebiyatta ağırlığı olmayanların” diyerek karşı çıkarken benim edebiyatta pek bir “ağırlığımın” olmadığını dokundurdu.

Burada insan hakları kavramıyla temel hukuk kurallarını irdelemek konumuz dışı. Bu konuda temel bazı bilgileri hemen herkesin bilmesi, bu bilgileri yaşama geçirmesi gerekir. İlkokul bilgileriyle tarihsel kişilikleri değerlendirmekse tam bir faciadır aslında ama bunlar ayrı konular.

Genç şairin, ‘ağırlık’ derken ne demek istediği takıldı kafama. Kişisel olarak bana sataşmak istemesini, bir kültür etkinliğinde karşılaşmış, iki üç gün boyunca bir kez el sıkışmış belki de sıkışmamış iki insan olarak anlayamadım ama “ağırlık” sözcüğü düşündürdü beni.

Edebiyatta ‘ağırlık’ kazanmak için yazmadığımdan güldüm geçtim ama edebiyatta ‘ağırlık’ nasıl olabilir acaba, diye de düşünmeden edemedim.

Acaba basında sık sık sanatçının kendisinden söz edilmesi bir ‘ağırlık’ ölçüsü olabilir mi?

Edebiyat dergilerinde her ay bir şiir, yazı yazmak böyle bir ‘ağırlık’ sağlar mı? Ya da kimi şenliklere çağrılmak, edebiyatta ‘ağırlığın’ bir sonucu mudur?

Edebiyatın, sanatın kimi sorunlarıyla ilgili düzenlenen sormacalarda düşüncelerinin sorulması da ‘ağırlık’ ölçülerine girer mi?

Ya da yabancı dillere yapıtlarının çevrilmesi mi edebiyatta ‘ağırlık’  sağlar kişiye?

Bu arkadaşı araştırdım sonra. Birkaç yıldır şiir seçkileri düzenliyor. Birkaç da şiir kitabı yayımlamış.

Bunlar bu arkadaşın şiire emek verdiğinin imleri. Hoş şeyler mutlaka. Ancak kendisinden öncekileri yeterince tanıdığına ilişkin pek bir ipucu bulamadığım bu şairin gerçekte edebiyattan ne anladığını da merak ettim.

Edebiyat da sanat da eninde sonunda yapıtla vardır. Bu bakımdan kişinin sanatını, yapıtlarıyla, söyledikleriyle, özgünlüğüyle değerlendirmek sanatçının yerini belirtmek bakımından önemlidir kuşkusuz. Bu yer ‘ağırlık’ içerir mi? Kim bilir edebiyattaki ad aktarma kavramı burada da işe yarayabilir. Yazarın, şairin edebiyattaki yeri için “ağırlık” diyebiliriz.

Ancak işin bir başka boyutu var. Bir başkasının ‘ağırlığını’ ölçen kişinin bu anlamda yeterli olup olmadığı, sorulabilir. Bütün edebiyat yapıtları, görece değerlendirmelerle yerin dibine batırılabilecekleri gibi yedi kat göğe de çıkarılabilirler.

Ne ki bu konuda elbette sözüne güvenilen, eleştirileriyle sanatçıları etkileyebilen kimi eleştirmenlerin belki böyle bir ‘ağırlık’ değerlendirmesi yapmaları olasıdır. Onlar bile kantarın topuzunu kaçırdıklarında inandırıcı olamazlar.

Genç şair arkadaş, yalnızca bir örnek. Yalnız o değil; pek çok yeni şair, öykücü, romancı kendilerinden önce yazanları karalayarak edebiyatta kendilerine yer açacaklarını sanıyorlar. Bu da anlaşılabilir. Hani Nazım’ın “Putları Yıkmak” eylemi bunların çıkış noktası olabilir ama put kim? Böyle bir savı olan hangi yazar, şair var? Hele ben put olamayacağıma göre tartışılacak konu demek ki bu da değil. Edebiyatta önemli olan hem insanı, hem toplumsalı, hem evrenseli kucaklayan, özgün yapıtlar yaratmaktır. Böyle bir yapıtınız yoksa bütün iletişim araçları her gün sizden söz etseler ne olur?

Genç şair arkadaşın ölçüsü biraz hafif kaçmışa benziyor. Magazin kültürünün etkisiyle sağa sola çağırılmayı edebiyatta ağırlık kazandığının kanıtı gibi algılıyor sanırım.

Bunlar geçici ilgilerdir. Asıl olan yarına kalacak yapıttır. Bugün kim, yazdıklarının yarına kalacağını şimdiden söyleyebilir?

Bu arkadaşın tutumu, “küpe girmeden turşu olmaya” çalışan bir kişinin hamlığını taşıyor bence. Ereğim ona yanıt vermek de değil. Pek çok şairin, yazarın birkaç şiir, bir iki kitap yayımlayınca afralarından yanlarına varılmıyor da edebiyatın insana kazandırması gereken, öğrendikçe daha alçak gönüllü insan olmayı sezdiren, bunu kişinin hücrelerine sızdıran yapısını anlamaları gerektiğini belirtmek için yazıyorum. İncelik yoksa, kişinin edebiyatı kendisine bile işlemiyor demektir. Küfürlü yazılar yazmayı, yanıtlar vermeyi, sözcüklerden müstehcen anlamlar üretmeyi marifet sayanlar için ‘ağırlık’ mı ‘hafiflik’ mi söz konusudur?

Edebiyatta “ağırlık “ gülünesi bir kavram olarak kimsenin işine yaramayacaktır. Ancak belki bazı hafiflikleri ortaya çıkarması bakımından işe yarayabilir.