Edebiyatımızın en eski ağıtı 

Şiirde adı geçen Alp Er Tunga, İran destanı Şehname’de Afrasyab olarak anılmaktadır. Fuat Köprülü Alp Er Tunga’nın 8. yüzyılda yaşamış iki Tonga Tegin’den birisi olabileceğini belirtmiştir. Alp Er Tunga, büyük ihtimalle, Kapgan Kağan’ın 714 yılında Beşbalık şehir surları önünde pusuya düşürülerek öldürülen ve ölümü Türkleri derin üzüntü içinde bırakan oğlu Tonga Tegin’den başkası değildir.

 CAFER YILDIRIM

11. Yüzyılda yazılmış Türk kültürünün iki eşsiz eserinde de adı geçer Alp Er Tunga’nın. “Divan-ı Lüga’it-Türk”ün yazarı Kaşgarlı Mahmut da “Kutadgu Bilig”in yazarı Yusuf Has Hacip de Alp Er Tunga’dan büyük Türk kahramanı olarak söz eder. İşte bu kahraman etrafında şekillenen destan 11. yüzyılda Türkler arasında yaygınlık kazanmıştır. Alp Er Tunga adı etrafında oluşmuş destanın bazı parçaları “Divan-ı Lügat’it-Türk”te serpiştirilmiş halde bulunmaktadır. Talat Tekin, Divan’da bulunan şiirlerden 9 dörtlüğün Alp Er Tunga ile ilgili olduğunu düşünmektedir: “ (Divan’da) Alp Er Tonga ağıtına ait olduğu tereddütsüzce ileri sürülebilecek 9 dörtlük bulunmaktadır. Bunların 6’sının Alp Er Tonga hakkında olduğunu Kaşgarlı kendisi belirtmiştir. Kalan 3 dörtlüğün de gerek biçim (ölçü ve uyak) gerekse içerik bakımından bu ağıta ait olduğuna şüphe yoktur.”[1]

Yazımıza konu edindiğimiz şiir, bu parçaların bir araya getirilmesinden oluşmuştur. Yazımızda bu şiirin 5 dörtlüğü üzerinde durulacaktır.

I.

Alp Er Tunga öldi mü?
İsiz ajun kaldı mu?
Ödlek öçin aldı mu?
Emdi yürek yırtılur

(Alp Er Tunga öldü mü
Kötü dünya kaldı mı
Felek öcünü aldı mı
Şimdi yürek yırtılır)

II.

Ödlek yarag küzetti
Ogrı tuzak uzattı
Begler begin azıttı
Kaçan kalı kurtulur

(Zaman fırsat gözetti
Gizli tuzak uzattı
Beylerbeyini yanılttı
Kaçsa nasıl kurtulur)

III.

Ödlek arıg kevredi
Yunçıg yavuz tavradı
Erdem yeme savradı
Ajun begi çertilür

(Zaman iyice bozuldu
Kötüler güçlendi
Erdem de azaldı
Dünya beyi yok olur)

Alp Er Tunga’nın ölümünden duyulan şaşkınlık bir soru cümlesiyle yansıtılır: Alp Er Tunga öldü mü?

Gerçekte bu soru cümlesi, ona ölümü konduramayan, ölümüne inanmak istemeyen sevenlerinin kalbindeki üzüntünün, onların içlerindeki yasın da soru kalıbındaki çığlığı halindedir.

İlk dizenin ardından gelen dizeler de soru kalıbındadır: Kötü dünya kaldı mı? Felek öcünü aldı mı? Bu dizeler, Alp Er Tunga’nın ölümünden duyulan acının derinliğini gerekçelendirir: Dünya kötü olduğu için, felek iyilerden yana olmadığı için Alp Er Tunga’ya da yaşama şansı tanımamıştır; Alp Er Tunga gitmiş, onlar kalmıştır.

İkinci dörtlükte Alp Er Tunga’nın ölümüyle zaman arasında doğrudan bir ilişki kuruluyor. Tunga’ya zaman tarafından tuzak kurulduğundan söz ediliyor. Alper Tunga’nın yanıltılarak, pusuya düşürülerek öldürülmüş olmasının nedenini ise diğer bölümde öğreniyoruz. Dönemin değerleri bir yana bırakılmış, bu ortamda kötüler, kalleşler güçlenmiş, onlar güçlendikçe ahlak da azalmıştır. Böylesi bir ortamda Alp Er Tunga gibi bir dünya beyinin ahlak değerleriyle, onur ve erdemle ayakta kalabilmesi zaten mümkün değildir.

3 ve 4. dörtlükte ölüm töreni betimlenir. Betimleme, Türklerin İslamiyet öncesi dönemdeki cenaze merasimleriyle ilgili sosyolojik bir tablo özelliği taşırken aynı zamanda geride kalanların nasıl bir acıyla baş etmek durumunda kaldıklarını da duyumsatmaktadır:

IV.

Begler atun argurup
Kadgu anı turgurup
Mengzi yüzi sargarup
Körküm angar törtülür

(Beyler atlarını yordular
Kaygı onları durdurdu
Benizleri yüzleri sarardı
Safran sürülmüş gibi oldular)

V.

Ulşıp eren börleyü
Yırtıp yaka urlayu
Sıkrıp üni yurlayu
Sıgtap közi örtülü

(Erler kurt gibi uludular
Hıçkırıp yaka yırttılar
Kısık seslerle haykırdılar
Ağlamaktan gözleri kapandı)

Könglüm için örtedi
Yitmiş yaşıg kartadı
Kiçmiş ödik irtedi
Tün kün keçip irtelür

(Gönlüm içten yandı
Yetmiş yaş yaşlandı
Geçmiş zaman arandı
Geçen günler yine aranır)

Şiirde ses ve anlam kaynaşmasından oluşan birimler dörtlükler hâlinde düzenlenmiştir.

Dörtlükleri oluşturan dizeler 4 + 3 = 7 hecelidir. Eşit heceye sahip dörtlüklerde ilk üç dize kendi arasında uyaklıdır. Uyaklar tek sesten oluşan yarım uyak halindedir.

Uyak:

a-öl-dü -mü
a -kal-dı mu
a –al- dı mu

Redif:

c- argarup
c- turgurup
c- sagurup

Dörtlükler son dizelerinde sağlanan ses benzerliği ile birbirine bağlanmıştır.

b -yırtıl-ur (I. Dörtlük)
b- türtül-ür (II. Dörtlük)

Ses benzerliği ile birbirine bağlanan dörtlükler anlam bakımından da birbiriyle ilgilidir.

Birinci dörtlükle Alp Er Tunga’nın ölümünden duyulan üzüntü ortaya konmuştur. Diğer dörtlüklerde “ölüm üzüntüsü” etrafında bütünleşen duygu, düşünce ve olaylar dile getirilmektedir.

Şiirin dil bakımından dikkat çeken tarafı içinde yabancı kelimelerin bulunmamasıdır. Konuşma dilinin yalınlığına sahip olan dil, benzetme ve ikilemelerle güçlendirilmiş, soru cümleleriyle tekdüzelikten kurtarılmıştır. Şiirde öne çıkan ahenk unsurlarından biri de “k, m, r” seslerinin sık kullanılması sonucu ortaya çıkmış olan aliterasyondur. Ayrıca vokallerin asonansına da işaret etmek gerekir.

Ölçü, uyak kurallarına bağlı olarak kurulmuş dizelerden oluşan dörtlük şiir birimlerinin “ölüm” teması etrafında bütünleştiklerini görmekteyiz. Şiirin yapısı ile anlamı arasında ayrılmaz bir bütünlük vardır. Çünkü şiirin anlamı yapısal özellikleri aracılığıyla görünür kılınmıştır.

Eski Türk şiirinde ölüm üzüntüsünü dile getiren şiirlere sagu denmekteydi: Sagular “yuğ” denilen dinsel yas törenlerinde söylenirdi.

Şiirde adı geçen Alp Er Tunga, İran destanı Şehname’de Afrasyab olarak anılmaktadır. Fuat Köprülü Alp Er Tunga’nın 8. yüzyılda yaşamış iki Tonga Tegin’den birisi olabileceğini belirtmiştir: “Biz Tonga Tegin namına daha Orhon kitabelerinde tesadüf ediyoruz (birinci abide, şimal ciheti). Mezkûr abidede cenaze merasiminden bahs edilen Tonga Tegin, bu vak’anın miladi 730’da cereyanına bakılırsa, Çin menbalarının 714’te Bişbalık duvarları altında katl edildiğini söyledikleri Tonga Tegin’den ayrıdır; binaenaleyh bu mersiyenin bu iki mâruf kahramandan birisine ait olması ihtimali kuvvetle varit bulunuyor.”[2]

Talat Tekin ise ikinci Tonga Tegin’e işaret etmektedir: “(Divan’da) ağıt parçalarında adı geçen Alp Er Tonga’nın, büyük ihtimalle, 713’te Beşbalık seferine çıkan Kapgan Kağan’ın 714 yılında şehir surları önünde pusuya düşürülerek öldürülen ve ölümü Türkleri derin üzüntü içinde bırakan oğlu Tonga Tegin’den başkası değildir.”[3]


[1]Prof. Dr. Talat tekin, XI. Yüzyıl Türk Şiiri, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1989, s. 4.

[2] age

[3] age

PAYLAŞMAK İÇİN