Devrim düşü, yiğitlik ve devrimci siyaset -II- NESNEL DURUM

sınıf merkezli siyasetler yani sol güç kaybederken aynı söylemi daha özgürlükçü ve tüm topluma yayan söylemiyle kitle partileri, özellikle de muhafazakâr liberal partiler ezici bir güç kazandılar

METİN CENGİZ


Günümüzün nesnel koşulları siyaseti elinde bulunduranları bu koşullardan daha çok yararlanmak, bu koşulların kendi lehlerine olacak biçimde sürmesini sağlamak ve olası değişmelere göre kendi erklerini sağlama alacak hukuki, siyasi, ekonomik, teknolojik vb koşulları oluşturmak, gelecekteki gelişmeleri kendi imparatorluklarını sağlamlaştıracak biçimde değiştirmektir. Üretim araçlarına, devasa kapital birikimine sahip, kapitalin temerküzü üstünden dünyayı yöneten neoliberalizmin bütün politik manevraları bu yöndedir.

Michel Foucault, Halkı Savunmak Gerekir adlı imparator ve hukuk temelinde üstyapı olgusunu irdeleyen müthiş kitabında bu olgu üstünde durur. İmparatorun mutlak gücünü korumak ve güçlendirmek olarak siyasetin ve hukukun işlevini inceler. Her şey imparatorun mutlak iradesini korumak içindir ve imparator burada metafordur, neoliberalizm günümüzün mutlak iradesini temsil eden imparatorluktur. Teknolojik gücüyle, akıllara seza sermayenin temerküzüyle (tekelleşmesiyle), uluslararası ve devletler üstü bir karakter oluşumuyla, her alanda yaşanan, devletleri yöneten, siyasetleri güdüleyen, dinleri, inançları biçimleyen, soyut bir güç. Her siyasi hamle bu devasa çarkın içinde olası bir yol buluyor, her ekonomik atılım bu alanda anlam buluyor ancak, para bile şekil değiştiriyor, sanal dolaşımda farklı adlar ediniyor (Bitkoin ve çeşitleri, Ethereum, tether, XRP, Litecoin, Cardano, Eos, Binance coin, Tron, Neo, USA coin, Huobi token, Monero, Stellar…) Çin ve Rusya Bitcoin ve en büyük rakibi Ethereum karşısında yeni bir sanal para yaratmak için ortak karar aldı ve dünyanın en büyük 10 bankası destekliyor. Amerikalı Rotchild ailesince desteklendiği söylenen Çin sermayesi artık bu imparatorluğun gövdesinde. Dünyayı aldıkları kararlarla etkileyen dev uluslararası sermaye muhalefet yaratıyor, parti kurduruyor, savaş çıkarıyor, devletleri yönetiyor. Kısaca olan şu: neo liberalizm sınırları kaldırabildiğince kaldırdı. Artık çok uluslu kartellerin dünya egemenliği dönemi. Devletlerin emperyal egemenliğine ihtiyaçları yok. Sermayelerini üretmeden, savaşlarla, açtıkları savaş kredileriyle kazandılar.

SANAYİSİZLEŞEN KAPİTALİZM

Diğer uluslararası tekeller özellikle güç alanlarını 1960’lara değin gittikçe azalan, gemicilik, tersane, makina imalatı ve tekstil gibi eski sektörler güç kaybederken otomotiv sanayi gibi yeni sanayiler güç kazandı. Bir üretim bandının etrafında dönen üretim biçimi olan fordizm de kan kaybetmeye başladı. Kapitalist ekonomiler sanayisizleşti. Bilgisayar, ilaç, elektronik ve havacılıktaki gelişmeler hızlandı.

Bunlara paralel olarak işçi sınıfında da niteliksel değişimler yaşandı. Kapitalist ülkelerdeki refah artışı solun canlı tuttuğu sefalet söylemini geçersiz kılıyordu. Gıda/catering sanayi, sağlık ve enformasyon hizmetleri artış gösteriyor, yarı zamanlı ve kadın işçi yoğunluğuyla feminize edilmiş , güvencesiz, mekan yoğunluklu, düşük ücretli ve sendikasız yapılanmasıyla çalışma koşullarını değiştiriyor, işçi kültürünün ve sol kurumların çalışma alanı dışında cahil ve yeni bir çalışan-emekçi güç oluşturuyorlar. Büyüyen ve gelişen, sosyal ve kişisel hizmetlerin gelişimi refah devletlerindeki istihdam alanlarınının çoğunu kapsıyor artık. Biyoteknoloji hammaddenin önemini azaltırken, sermayenin varlığı bile görece önem kaybetmektedir. 
Dünya sermaye piyasası girişimciliğin biçimini de değiştirmektedir. Yoksul bir ülkede yaşayan bir girişimci tıpkı ABD, Almanya veya Japonya’daki bir girişimci gibi sermaye yoğun bir fabrika kurabilir. Beyin gücüne dayalı sanayilerde sermaye-emek arasındaki ayrım ortadan kalkmıştır. Ürün döngüsü ortadan kalkmıştır. Taklit mühendisliği uluslararası tekellerin elini kolaylaştırmıştır. 1960’lardan sonra bu alanlar Benelüks ülkeleriyle İskandinavya’da 1992’de tüm istihdamım yüzde 31-38’ini oluşturmaktadır. Eski sanayi ve liman kentleri önemini kaybediyor. Bunların istihdamdaki payları en çok yüzde 20’lerde seyrediyor. Taşra bu yeni durumun meyvelerini topluyor.

SINIF MERKEZLİ SİYASETLER
Bütün bu oluşumlara bağlı olarak sınıf kavramı da değişiyor elbette. Toplumsal kategori olarak ve toplumsal hayatın örgütlenmesi açısından gelişmiş ülkelerde sınıf merkezdeydi ama sınıfın yapısı ve anlamı, ifade biçimi değişiyordu. Yeni istihdam alanlarıyla organize olan toplumda işçi sınıfı içeriği, coğrafyası ve hatta cinsiyeti bakımından değişiyordu. Büyük şehirlerde yoğunlaşan bu nüfusun evdeki, ailedeki, okuldaki, yaşantısı değişmiş, cinsellik algısı, zevk ve tarzı kısaca günlük yaşamın mimarisi farklılaşmıştı.
Bütün bunlara bağlı olarak sınıf merkezli siyasetler yani sol güç kaybederken aynı söylemi daha özgürlükçü ve tüm topluma yayan söylemiyle kitle partileri, özellikle de muhafazakâr liberal partiler ezici bir güç kazandılar. Devletlerüstü tekellerin dünya çapındaki siyasete yön verme, bu siyasete uygun yaşam biçimi geliştirme, zevk ve hazları biçimlendirme gücü ve yeteneği de artıyordu, artıyor. 
Nesnel koşullar böyle, ülkemiz bu koşullarda biçimlenen, ithalata dayalı liman, zayıf sanayi ve imalat sektörleri üstünde daha düne değin ağırlığı köy ekonomisine dayalı, tarım sektörü cılız ancak kendi kendine yeterli bir ada/ülke. Bu ülkede son dönemde canlanan inşaat sektörü yaratılan artı değerin arslan payını oluşturuyor. Vurguna, talana, rüşvete, kötü yönetime dayalı, liyakatin yok olduğu, aile devleti şekline doğru evrilme, devleti ve toplumu kökten sarsıyor. Artık anlamını kaybetmiş, yapılanmasıyla, eylemleriyle yıpranmış ve kirlenmiş PKK’nın savaşçı varlığı, meşru Kürt partisinin bu organizasyona mesafe koyamaması, ordunun kuruluş amaçlarından sapması, polisin iktidarın sopası haline gelmesi, meclisin parlamenter sistemdeki işlevini kaybetmesi, ülke olarak geçmişte sahip olunan cılız demokratik değerlerin (yargıda, üniversitelerde…) vandalca baltalanması… nesnel koşullarımızın niteliğini ortaya seriyor. Gerçeklik ve yaşanılan bu.

( Devam edecek )

Kaynaklar

Büyük Yüzleşme, Şerafettin Aşut, Aşut Fiberglass Kültür Yayınları 2017
Yoksulluğun Küreselleşmesi, Michel Chossudovsky, Çivi Yazıları, 1999
Kapitalizmin Geleceği, Lester C. Thurow, Sabah Kitapları, 1996


Şiirli günler dilerim