
Cellâdın sözüne uyup, çocukları öldürülen anaları yuhalarken gördüm seni. Ağaçların, suların yardımına koşanların çığlığını duyunca camlarını kapadın, perdeni çektin. Gördüm! Yalnız bıraktın zulme uğrayanları. Evleri başlarına yıkılanları yalnız bıraktın…
HAYRETTİN GEÇKİN
Gökyüzüne Mektup
bu kaçıncı mektup gökyüzü
yanıtını dört gözle beklediğim
çocuklar düşünme derslerine alınmıyor burda
boyun eğmezseniz büyümenize izin yok diyorlar onlara
keskin nişancılar ve uzun namlulu silahlarla
önlerini kesip her köşe başında
yağmalanma korkusu geçiren bir kıyıya rastladım biraz önce
nehrin biri uzun uzun içini dökmüş dediğine göre
ağaçlar kuşlar börtü böcek telaş içinde
sana akıl danışıyorum başka mümkünüm yok gökyüzü
insandan umut kesmek doğru mu sence
Ey gökyüzü! Gökyüzü ey! Derdim taş atıp yıldızlarını yere sermek değil gecenin bu vaktinde. Böyle bir şey ne haddime! Üstelik konu komşu uykuda… Niyetim ne taşın kalbini kırmak, ne senin… Ne de karıncayı incitmek…
Sana yazmadan, (bir umut) insana da yazmadım sanma: “Üstüne düşeni yapmıyorsun, kolayı seçiyorsun, makam atlıyorsun” demenden çekindiğimden değil yalnızca. Birçok nedenden yazdım. İşte o mektuptan bir bölüm yolluyorum sana Ey Gökyüzü! Gökyüzü ey!
“Bir zamanlar bir kalbin vardı insan kardeşim. Onu merak ediyorum. Biri sancılansa karnına elini tutardın. Dara düşenin yardımına koşardın fark eder etmez. Ekmeğinin yarısını böler de verirdin olmayana. Ne kadar uğraşsalar kötülük tutmazdı kalbin.
Anlatsalar anlardın. Düşünürdün, taşınırdın; kafana yatarsa hak verirdin. Yanlışından dönerdin. ‘Sözüm kar etmiyor yâre’ türküsü söylendiğinde, söyleyenin yerine koyardın da kendini, ‘taş mıymış, kaya mıymış ne’ diye tepkini gösterirdin halden bilmeze.
Sahi o kalbin nerde? Sahi o kalbin! Kalbin…
Cellâdın sözüne uyup, çocukları öldürülen anaları yuhalarken gördüm seni. Ağaçların, suların yardımına koşanların çığlığını duyunca camlarını kapadın, perdeni çektin. Gördüm! Yalnız bıraktın zulme uğrayanları. Evleri başlarına yıkılanları yalnız bıraktın… Yetim hakkı yiyenlere ses çıkarmadın. Tacizlere, tecavüzlere, cinayetlere seyirci kaldın. Sana kaç kez anlatıldı da bunlar; ‘ben ağamdan vazgeçmem’ dedin insan kardeşim.
Bir zamanlar bir kalbin vardı senin. Bir kalbin. Kalbin…”
İşte böyle gökyüzü! Çaresizim. Narkoz yemiş hasta gibi benim insan kardeşim. Ne yedirdiler, ne içirdiler, ne söyledilerse müritleştirdiler onu. “Şeyhler değişse bile müritlerin değişmesine ihtimal yok diyor” kime dert yansam…
Ey gökyüzü! Gökyüzü ey! Geleceğimiz tehlikede, topraklarımız tehlikede, insan tehlikede… Mustafa Kemal’di, Kocatepe’ydi, Seferberlikti, Çanakkale’ydi bir zamanlar benim insan kardeşim… İnsan kardeşim nerde?
derin kuyulara yazacağım bu kez
dağların ağzıyla
taşların
suların
börtü böceğin
sana sorduğum gibi
ona da soracağım
insandan umut kesilir mi?