Demokrasi Hologramı

Türkiye’de uzun bir süredir iktidarlar verilen oylarla değil, başka süreçler ile kuruluyor. Bu anlamda Türkiye’de 50 yıllık bir “Uzun 12 Eylül” süreci yaşanmakta. Bir yandan asgari ücret hologramı sürerken, krizi yine emekçilerin sırtına yükleyecek stratejiler üzerinde çalışıldığını düşünüyorum

 

DR. ABDULLAH KÖKTÜRK

Geçen ay bir cuma yazımı, hem üniversitede vize sınavların başlaması, hem de hafta sonu katılmak zorunda olduğum bir çalıştayın hazırlıkları sebebiyle hazırlayamadım. Hafta sonu iki gün, dört oturumda yapılan çalıştayın konusu “Türkiye’nin Ulusal Güvenlik Devleti: Paradigma, Kurumlar, Siyasetler ve Söylemler” adını taşıyordu. Ben çalıştaya muhtıranın verildiği 12 Mart 1971 ile, Aralık 1983’de Turgut Özal’ın hükümeti kurduğu 12 yıllık süreci incelediğim “Uzun 12 Eylül” isimli çalışmam ile katıldım. Aşağıda bir miktar bu çalışmamdan bahsedeceğim.

Askeri Darbeler Ekonomik Krizlerin Sanayi Sermayesi Lehine Çözülmesine Yardımcı Oldu

Doktora tezim için yaptığım araştırmalarım birinde, 12 Eylül döneminin, ekonomi-politik olarak 12 Eylül 1980‘de değil, 12 Mart 1971’de başladığını tespit etmiştim. Bunun için 12 Mart’tan sonra kurulan hükümetlerin uyguladığı programların izini sürmüş, 12 Eylül askeri darbesinden sonra kurulan Bülent Ulusu hükümeti dahil, neredeyse tamamının belli bir ekonomik programın devamını sağladığını tespit etmiştim.

Ekonomik sonuçlarına baktığımda, Türkiye’de askeri müdahalelerin, sermaye birikim rejimlerinin yaşadığı krizlerin sanayi sermayesinin lehine çözülmesine yardımcı olduğunu görmüştüm. 12 Mart ve 12 Eylül bunu emeği baskılayarak ve sendikaları etkisizleştirerek yapmıştı. Programın işleyişini kontrol etmek için sanayi sermayesinin 12 Mart ve 12 Eylül hükümetlerinin bakanlar kurulu oluşumlarına müdahalede bulunduğunu biliyoruz. 12 Mart’ın ilk Nihat Erim hükümeti 26 Mart 1971’de kurulurken, TÜSİAD’ın kuruluşunun 6 Nisan 1971 olması da başka bir ilginç durum olarak duruyor.

Ancak bu yetmezdi. 12 Mart hükümetleri olan Nihat Erim, Ferit Melen, Naim Talu hükümetlerini ve yine bir 12 Mart hükümeti sayılabilecek Sadi Irmak hükümetlerinin bakanlar kurulunu inceleyerek 12 Eylül Bülent Ulusu hükümeti ile eşleştirdim. Sonuç şaşırtıcı idi. Bunun üzerine biraz daha ileri giderek bunları –1979’da kurulan Milliyetçi Cephe (MC) destekli son Süleyman Demirel hükümetini de MC hükümetleri içinde sayarak- MC hükümetleri ile de eşleştirdim ve ilginç sonuçlara ulaştım.

Farklı Hükümetler, Aynı Bakanlar

12 Mart, MC Hükümetleri ve 12 Eylül Bülent Ulusu hükümetleri dönemlerindeki bakanlar kurullarının oluşumunu incelendiğimde, 12 Eylül döneminde görev alan 11 bakanın; 12 Mart, Sadi Irmak veya MC hükümetlerinin en az birinde görev aldıklarını gördüm. 12 Mart, Sadi Irmak, MC ve 12 Eylül hükümetlerini beraber incelediğimde ise, 22 bakanın bu dönemlerden en az ikisinde görev yaptıklarını tespit ettim.

Hatta bunlardan, Mehmet Özgüneş, İlhan Evliyaoğlu, Kemal Demir, Sabahattin Babüroğlu ve Vefa Tanır dört dönemin üçünde görev alırken, Zeyyat Baykara ve Sabahattin Özbek dört dönemde de görev yapmış. Bakanları eşleştirdiğim tabloyu, uzun bir inceleme olan makalede kitap bölümü olarak yayınlayacağımdan buraya almıyorum. Ama bazılarından bahsetmeme hiçbir sakınca yok.

Zeyyat Baykara, 12 Mart döneminde Başbakanlık Müsteşarlığı yaparken, Sadi Irmak ve 12 Eylül Bülent Ulusu hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı görevinde bulunmuş, MC hükümetlerinde ise Adalet Bakanı olarak görev yapmış.

Sabahattin Özbek, 12 Mart döneminde Milli Eğitim ve Ulaştırma Bakanı ilken Sadi Irmak hükümetinde Ulaştırma Bakanlığı’na devam etmiş, MC hükümetlerinde İç işleri bakanı iken, 12 Eylül Bülent Ulusu hükümetinde Tarım ve Orman Bakanı olmuş.

Başkası yokmuş gibi Kemal Demir ve Vefa Tanır bu hükümetlerden üçünde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı olarak görev almışlar.

Sadık Şide 12 Eylül dahil bu hükümetlerden ikisinde Sosyal Güvenlik Bakanı iken, emek kontrolünde önemli olan Çalışma Bakanlığında ise 12 Eylül Bülent Ulusu hükümeti dahil iki hükümette görev alan Turhan Esener’i görüyoruz. Esener’in Bülent Eczacıbaşı’nın kayınpederi olması da ilginç bir durum olarak göze çarpıyor.

Tüm eşleşen bakanları buraya yazmayacağım. İster makale yayınlanınca okursunuz veya siz de bir excell programda bakanları eşleştirerek aynı tabloyu oluşturabilirsiniz. Ayrıca 12 Eylül dahil üç hükümette de Turizm bakanı olan İlhan Evliyaoğlu da incelenmeye değer.

Sürekliliği Bozan Ecevit Hükümetleri

Bütün hükümetlerde benzer bakanların yer alması ve hükümetlerin sanayi sermayesi politikalarının benzer olması özelliğini, aralarda kurulan iki Ecevit hükümeti bozmakta. 1973 seçimlerinden sonra kurulan MSP-CHP hükümeti ticaret sermayesini iktidar bloğunda çok kısa sürede olsa hâkim pozisyona getirdiyse de, bu hükümetin ömrü sadece yedi ay sürdü.

CHP-MSP koalisyonu dağılınca sanayi sermayesi yeni bir teknotrat hükümet arayışına girdi.  Bu görev için bulunan Sadi Irmak, 29 Kasım 1974 günü yapılan güven oylamasında 17 kabul oyuna rağmen, 358 red oyu ile meclisten güvenoyu alamamasına rağmen, 17 Kasım 1974 tarihinden, 31 Mart 1975 tarihine kadar 4.5 ay boyunca ülkeyi yönetti. Bu bile tek başına incelemeye değer. Ancak bunu burada bırakıp biz yine Ecevit’in 1977 seçimlerinden sonra kurduğu hükümete dönelim.

TÜSİAD, başından itibaren 1977 de kurulan Ecevit hükümetinin de karşısında yer alır. 1979 yılının Mayıs ve Haziran aylarında TÜSİAD, üyelerinden Manajans’a hazırlattığı Ecevit hükümeti aleyhindeki ilanları gazete ve dergilerde yayınlatmaya başlar. Bu kampanya 1979 Ekim ayında Ecevit Hükümetinin düşmesinde kısmi de olsa bir rol oynayacaktır.

12 Eylül Sürüyor

12 Mart döneminden başlayarak, 12 Eylül Bülent Ulusu Hükümeti dahil, Ecevit hükümetleri hariç tüm hükümetlerde birçok aynı ismin bakanlık yapması, bu hükümetlerin güçlü bir hegemonun gözetiminde kurulduğu şüphesi uyandırıyor. 1960’dan itibaren iktidar blokunda egemen durumda olan sanayi sermayesinin bu hükümetlerin ekonomi politikalarında belirleyici olduğunu söyleyebiliriz. 12 yıllık süreçte hükümetler değişmekte ancak ekonomi politikaları aynen devam etmekte.

Yani, bu anlamda, hükümetlerin değişmesi sermaye birikim sürecinin işleyişini değiştirmemekte ve siyasal rejimlerdeki değişmeler ekonomi politikalarındaki sürekliliği bozmamakta. Askeri müdahaleler sonrası kurulan hükümetler de, önceki hükümetlerin yürürlüğe koyduğu ekonomi politikalarının sürmesini kolaylaştırıcı etki yapıyorlar.

12 Eylül 1980 askeri müdahalesi de 24 Ocak kararlarının ve neoliberal politikaların uygulanmasını kolaylaştırmış ve sanayi sermayesi bu süreçte hegemonyasını kurmuştur. 12 Mart, Sadi Irmak, MC ve 12 Eylül hükümetlerinin uyguladığı ekonomi politikalarının sanayi sermayesinden bağımsız olmadığı görülmekte.

Okuyucu, ama seçimler, demokrasi filan diyecektir. 12 Marttan sonra seçimi Ecevit kazanır ancak kurduğu koalisyonun ömrü 7 ay sürer. Sonraki 1977 seçimini de Ecevit kazanır ama iktidarını kurmasına izin verilmez. Nasıl düşürüldüğünü yukarıda yazdım. Zaten sonrası 12 Eylül.

Yine seçimler yapılıyor, yakında yine yapılacak. Ancak yaşanan sadece bir demokrasi hologramı. Türkiye yeni bir krizden geçerken hegemon sınıf yeni bir iktidar arayışına girmiştir bile. Türkiye’de uzun bir süredir iktidarlar verilen oylarla değil, başka süreçler ile kuruluyor. Bu anlamda Türkiye’de incelediğimiz gibi 12 yıl değil, 50 yıllık bir “Uzun 12 Eylül” süreci yaşanmakta. Bir yandan asgari ücret hologramı sürerken, krizi yine emekçilerin sırtına yükleyecek stratejiler üzerinde çalışıldığını düşünüyorum.

Peki ne yapmalı? Bunun üzerinde bir kişi değil, yeni bir baskı rejiminden en çok etkilenecek başta emekçiler olmak üzere tüm sınıflar kafa yormalı, oy birliği ile bir çıkış yolu bulunmalı. Yoksa büyük bir karanlığa gidiyoruz.

PAYLAŞMANIZ İÇİN