Cumhuriyet Devriminin Bir Efsanesi: Dr. Reşit Galip

‘On senelik cumhuriyet hayatında Reşit Galip güçlü bir kimlikti.  İnkılabın ruhunu kavramış cumhuriyetin en sadık ve mert kahramanlarından biri idi. Onun bir yerde varlığı herkesin vicdanına huzur ve emniyet verirdi. Onun cesareti medeniyesine, mertliğine hayran olmayan yoktu’

 

AV. CEM BAYINDIR

REŞİT GALİP (1893-1934)

“Türküm, doğruyum, çalışkanım,
Yasam: Küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm: Yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!”

 

“Sapına kadar devrimciydi Bizzat yüzüne tenkit ettiği Atatürk’ün devrimci ruhuna, hayatın her anında sadık kaldı. (Hasan Âli Yücel)

Geçen yazıda Cumhuriyet tarihinin en önemli Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’i anmıştık. Bugün de yine cumhuriyete emek vermiş, ömrünü adamış bir Milli Eğitim Bakanından daha söz edeceğim.

İşte, cumhuriyet, laiklik ve Atatürk düşmanlarının boy hedeflerinden olan Dr. Reşit Galip 1893 yılında Rodos’ta doğmuştur. Babası Hacı Mehmet Bey yargıçtı. Rodos ve İzmir’de geçen eğitiminin ardından 1911 yılında Askeri Tıbbiyeye girmiş ve öğrenciliği sürerken kendi isteğiyle Balkan ve Birinci Dünya Savaşına katılmış Çatalca ve Kafkasya Cephelerinde savaşmış sonradan yeniden okuluna dönerek doktor olmuş; hekimlik, asistanlık yapmıştır.   

Atatürk’ün sofrasında “Devrimlerin en önemlisi kadınlara verilen haklardır” diyen, bugün bile din istismarcılarının ve liberallerin her fırsatta hedefe koydukları,  Andımız‘ın sözlerinin sahibi Dr. Reşit Galip, Kurtuluş Savaşı yani ulusal mücadelemizin de unutulmaz kahramanlarındandır.

Yukarıda da belirttiğim gibi, öncesinde de, I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde donarak şehit olan 100.000 asker arasından kurtulan az sayıdaki kahraman gazilerimizden biridir.

Çatalca’da Rus işgaline karşı savaşan bir askerdir.

41 yıllık yaşamında saymakla bitmeyen nitelikleriyle, asker, milletvekili, doktor, gazeteci, karikatürist, alkevleri Türk Ocakları ve Halkevleri kurucusu, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu başkanı, yazar, Milli Eğitim Bakanı, Hıfzı Sıhha Başkanı ve akademisyendir.

Üstteğmen Reşit Galip

Görev aldığı sürede, ülkede herkese parasız eğitim ve parasız sağlık hizmetlerinin verilmesi onun en büyük amaçlarından biri olmuştur.  

İstiklal Mahkemeleri’nde üyelik görevinde bulunmuştur.

Ezanın Türk diline, Türkçeye çevrilmesine katkısı olmuştur. Bilindiği üzere, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1932’nin Ramazan ayında din dilinin Türkçeleştirilmesi tasarısını başlattı. Sık sık “Ebu Hanife”nin namazlar da dâhil ibadetlerin anadilde yapılmasının caiz olduğu fetvası da anımsatılarak çevirilere girişildi.

Atatürk’ün istemiyle inananların kutsal kitabını ulusa öz diliyle vermekle kalmamış, ezan ve tekbirin Türkçeleştirilmeleri de sağlanmıştır. Bu, Türk insanının bilinçlenmesinin, inancını öğrenmesinin, Türk dilinin, Türk kültürünün geliştirilmesinin bir gereği olarak görülmüş, bu konuda Hafız Saadettin, Hafız Kemal, Hafız Yaşar, Hafız Burhanettin gibi İstanbul’un seçkin sanatçılarından yararlanma yoluna gidilerek bunun için de Dr. Reşit Galip görevlendirmiştir.

Reşit Galip, üniversitelerde devrim niteliğindeki girişimleriyle, 1933 yılındaki Üniversite Reformu’nda çağdaş üniversitelerin kurulması, yeni öğretim kadrosunun saptanması, eski 150’ye yakın müderris ve müderris yardımcısının, (hocaların yüzde 90’ının) görevlerine son verilmesi ve Nazilerden kaçan Alman bilim insanlarının çalıştırılması vb. atılımları yapan önemli bir yöneticidir.

1 Ağustos 1933’te üniversitenin açılış konuşmasında Reşit Galip’in şu seslenişi günümüz üniversitelerine örnek olmalıdır: 

“Yeni üniversite, içinde çalışacak birkaç yüz kişi için kurulmuş lüks bir tesis değildir. Milletin, cumhuriyetin, devletin, inkılâbın en hayati, en temelli maksatlar ve ihtiyaçları için bel bağladığı, yarının devlet ve millet adamları olacak gençliği, kaybedilmiş asırları kazandıracak şekil ve ruh kuvvetiyle yetiştirmek vazifesini başarmak için kurduğu kudretli bir irfan yurdu olacaktır.

İstanbul Tıp Fakültesi’nin Haydarpaşa’dan İstanbul’a taşınması ve Akil Muhtar Özden, Mazhar Osman, Hulusi Behçet, Tevfik Salim Sağlam Paşa, Neşet Ömer gibi kendi alanlarında tanınmış Türk hocaların İstanbul Tıp Fakültesi kadrosunda çalışmaya başlamalarıyla bu tıp fakültesi, Üniversite Reformu’ndan sonra Avrupa’nın en önemli tıp fakültelerinden biri olmuştur.

Prof. Hirsch, anılarında “1933 yılında hâkim olan ilke, meslek yüksek okulu değil; Türkiyede Batı Avrupa üniversitelerinin ayarında, gerçeği araştıran ve derinleştiren, bilgiyi toplayan, düzenleyen, çoğaltan ve yayan bir bilim yuvası niteliğinde bir bilim kurumu kurmaktı. sözle­riyle Reşit Galip’in hedeflerine tanıklık eder.

O yıllarda müfettiş olarak çalışan Hasan Âli Yücel, “Kıskanılan Reşit Galip yazısında “…Ünlü Darülfünun ıslahatı başladı. Reşit Galip ateşle oynuyordu. Çıkarları tehlikeye girmiş eski biçim yetişmiş üniversite hocaları politikacılığın en kötü biçimi bilimi siyasette destek araması yoluna başvurdular ve sonunda onunla Atatürk’ün arasını açtılar…” demektedir.

Kimilerine göre dönemin Milli Eğitim Bakanı Mehmet Esat Sagay yüzünden kimilerine göreyse yabancı bir aileye İş Bankası’ndan verilmesi düşünülen bir kredinin usulsüz olduğu gerekçesiyle Çankaya’da bir yemekte, Atatürk’e karşı çıktığı, Atatürk ondan sofradan kalmasını istediğindeyse yüreklice ve son derece uygar bir tavırla “Burası milletin sofrasıdır kaldıramazsınız!” biçiminde ona yanıt verdiği söylenir.

Ödünsüz devrimci, Cumhuriyet’in sürekli devrimcisi

Dr. Reşit Galip, kitaplarının arasında, 5 Mart 1934 gecesinde 41 yaşında öldüğünde cebinden yalnızca 15 kuruş çıkar. Geride eşi ve henüz ilkokul eğitimi gören üç kızı kalmıştır. 

Ordinaryüs Prof. Dr. Mazhar Osman Usman şöyle anlatıyor:

“On senelik cumhuriyet hayatında Reşit Galip güçlü bir kimlikti.  İnkılabın ruhunu kavramış cumhuriyetin en sadık ve mert kahramanlarından biri idi. Onun bir yerde varlığı herkesin vicdanına huzur ve emniyet verirdi. Onun cesareti medeniyesine, mertliğine hayran olmayan yoktu. ‘Tıbbiyeyi Askeriye’nin damı altında yetişmiş bir gençti, harp zamanında diplomasını almıştı. Genç tıbbiyelilerin pek çoğu gibi Türkçülük ideali ile de beslenmişti. Türk Ocağı çocuklarındandı. Genç doktor en mütevazı memuriyetlerde bulundu. Kütahya’da kaza doktoru; Mersin’de hükümet tabibi… Anadolu hareketi bu ruhtaki ateşi canlandırdı. Artık Reşit Galip bir inkılapçı olmuştu. Tıp kitaplarından ziyade Türk tarihi, Türk harsı, Türk irfanı ile meşgul oluyordu. Mektep sıralarından beri onun iffet ve faziletine şahit olan arkadaşlarıçok okur, iyi düşünceli, namuslu, tok sözlü, mert ve pervasız, doğru bir adam’ diye ikbali  günden güne parlayan bu hükümet yıldızını methederlerdi. Tıp tahsili ile hazırlanmış iyi bir hükümet adamı da kazanıyoruz diye pek haklı seviniyorduk. Nihayet o büyük irfan inkılabını Reşit Galip omuzuna yüklenmişti. Eski darülfünunu kapadı, yenisinin kadrosunu hazırladı. Genç yaşında ölülere karıştı. Ona da, ailesine de, kendisini sevenlere de, memlekete de çok yazık oldu.”

Onu ırkçılıkla, Türkçülükle, kafatası ölçümü yapmakla, ezanı Türkçeye çevirmekle, gizli Yahudi olmakla, ırkçı bir ant yazmakla suçlayan birilerinin nefretinin nedeni yukarıda yazdığım işlerde gizli…

Çünkü bugünkü siyasetçilerin dertleri yukarıdaki suçlamalar değil; “Atatürk” ve “Cumhuriyet

Kuşkusuz Dr. Reşit Galip’in de hataları, yanlışları, eksikleri oldu. Ancak, sırtı sıvazlanan feslilerin, çakma derin tarihçilerin ve Cumhuriyetin tüm temel değerlerini darmadağın etmiş, Atatürk düşmanı siyasetçilerin boy hedefi olan Dr. Reşit Galip’e hangi suçlama, hangi iftira atılırsa atılsın, onun son nefesine kadar bu ülke için büyük işler yapmış bir gazi, bir bilim insanı, bir bakan, bir doktor, bir aydın, gerçek bir yurt evladı ve inançlı bir kahraman olduğu gerçeği değişmeyecektir.

Umarım bir gün adına gerçek bilim insanlarının görev yaptığı, bilimsel ve laik eğitimin verildiği bir Dr. Reşit Galip Üniversitesi kurulur…

Ölüm yıldönümünde onu sonsuz şükran ve saygı ile anıyorum.

 

Dr. Reşit Galip, kitaplarının arasında, 5 Mart 1934 gecesinde 41 yaşında öldüğünde cebinden yalnızca 15 kuruş çıkar. Binlerce kitaptan oluşmuş bir var oluş biçimi, devrimcilikten ibaret bir miras.

 

 

Ankara yiğit devrimcisini uğurlarken…
Dr. Reşit Galip, en temiz, en ferah gülümseyen o insan, Devrimin büyük önderiyle

 

PAYLAŞMANIZ İÇİN