Covid-19 aşı çalışmalarında son durum ve tıbbi etik

PROF. DR. GÜLAY MİLLİ LOĞOĞLU

Yunanca ‘’Ethos’’ sözcüğünden gelen etik, İyonyalı filozoflardan bu yana ‘’iyi’’ ve ‘’doğru’’ kavramlarının ne olduğunu, ‘’mutlak iyi’’ ve ‘’mutlak doğru’’ olup olmadığını ve bunlara ulaşılıp ulaşılamayacağını araştıran bir zihinsel çabadır. Estetik gibi etik de, felsefe etkinliğinin temel alanlarından biridir. Tıp uygulaması içinde etkinlik gösteren ve tıptaki değer sorunlarının ele alındığı alan da tıbbi etik olarak adlandırılmaktadır. Temel tıp, koruyucu hekimlik, klinik tıp… gibi, tıbbın bütün alanlarında ortaya çıkması olası değer sorunları tıbbi etiği ilgilendirmektedir.

Etik ‘’değerler dünyası’’ ile ilgilendiğine göre, tıp uygulaması içindeki değer sorunlarına yaklaşımımız olan ‘’iyi’’ ve ‘’kötü’’nün hangi değer ölçülerine göre belirlenebileceği, tıp uygulaması içerisinde gerek ‘’toplumsal’’, gerekse ‘’evrensel’’ nitelikli değerlerin olup olmayacağı, onun en temel amaçları arasında sayılabilir. Tıbbi etik bu temel amaçlardan yola çıkarak, bugün tıp uygulaması sırasında karşılaşılan değer sorunlarına yaklaşımımızın temellerini atmaya çalışır.

KÜRESEL SALGINLARDE SAĞLIK HİZMETİ

Bulaşıcı hastalıklar ve salgınlar insanlık tarihi boyunca insanların kitlesel olarak hastalanmasına ve ölümüne yol açmıştır. Bulaşıcı hastalıklarla mücadelede koruyucu sağlık hizmetleri yaşamsal bir öneme sahiptir. İnsanın doğaya müdahalesi doğal yaşamın, ekolojik dengenin, ekosistemlerin bozulmasına, eşitsizliklerin derinleşmesine yol açarak giderek daha büyük yıkımlara ve salgınlara neden olmaktadır. Bunun son örneği, yaşanmakta olan ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından pandemi olarak tanımlanmış bulunan Covid-19 salgınıdır.

Küresel salgınlar gündelik yaşam alışkanlıklarından toplumların siyasi, ekonomik ve kültürel yapılarına uzanan köklü değişikliklere neden olmaktadır. Bu değişiklikler en çok toplumun dezavantajlı kesimlerini ve küresel ölçekte de, ekonomik yeterliliği kısıtlı olan ülkeleri olumsuz etkilemektedir. Bunun önlenmesinin, ülkesel ölçekte halktan yana, demokratik bilimsel müdahaleler ile olanaklı olabileceği açıktır; küresel ölçekte ise uluslararası toplumun, olanakları yetersiz olan ülke halklarının da, küresel salgınlar sırasında yeterli sağlık hizmetine ulaşabilirliğini sağlamak gibi etik bir yaklaşımı benimsemesi ve bunun için gerekli düzenlemeleri yapma sorumluluğu vardır/olmalıdır.

ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ

Sağlık hakkının gerçekleştirilmesinin devletin görevi olduğu göz önüne alındığında, salgını önlemek ve salgına müdahale etmek için gerekli sistemlerin etkili, nitelikli, toplumu kapsayıcı şekilde sağlanması hükümetlerin etik yükümlülüğüdür. Söz konusu yükümlülük sadece ulusal değil, uluslararası toplumu da kapsayacak şekilde değerlendirilmelidir. Bunun gerçekleştirilmesinin ilk basamağı, etik sorumlulukla şeffaflık içinde uluslararası topluma derhal bildirimde bulunma yükümlülüğüdür. Uluslararası hızlı bilgi paylaşımının sağlanması salgının durdurulması, sağlık ve yaşam hakkının sağlanması açısından önemlidir. Bu çabalara katılan tüm kişi ve birimler, ilgili ve doğru verileri zamanında paylaşarak iş birliği yapmalıdırlar. Salgının kontrol edilebilmesi açısından bu işbirliği, uluslararası toplumu oluşturan gelişmiş ve gerekli ekonomik yeterliliğe sahip olan ülkelerin, bu yeterliliğe sahip olmayan ülkeleri gözetmesini de içermelidir.

Bu noktada Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi’nin kabul ettiği ‘’Bazı hastalıkların bir devletin sınırlarının ötesine kolayca geçebildiği göz önüne alındığında, uluslararası toplumun bu sorunu ele almak için kolektif bir sorumluluğu vardır. Ekonomik olarak gelişmiş taraf devletler, bu konuda yoksul, gelişmekte olan devletlere yardımcı olma konusunda ilgi gösterirler ve özel bir sorumlulukları vardır.’’ kararının dikkate alınması önemlidir ve bu kararda vurgulanan içerik, uluslararası toplumun, pandemi yönetimi açısından etik yükümlülüğüdür.

Ele alınan bu genel başlıklardan sonra, konuyu Covid-19 pandemisi özelinde, yani Covid-19 pandemisinin kontrol altına alınabilmesi sürecinde uluslararası toplumun uygulamaları açısından değerlendirelim…

COVİD 19’A KARŞI AŞI YARIŞI

Covid-19’a karşı aşı üretme yarışı tüm dünyada sürmekte, farklı kaynaklardan aşının sonbahar aylarında hazır olacağına dair haberler yayınlanmaktadır. Peki, bu beklentiler ne kadar gerçekçi ? Covid-19 aşısında Dünya ne durumda ?… Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Covid-19 için 31 Temmuz 2020 tarihi itibariyle aralarında Türkiye’nin de olduğu ondan fazla ülkede toplam 165 aşı çalışması devam ediyor. Bunlardan 26 tanesi klinik araştırma aşamasına geçti ve insanlar üzerinde deneniyor. Bu çalışmalarda, sağlıklı gönüllülere aşının uygulandığı ve etkilerinin gözlemlendiği üç faz var. Özet olarak söylersek; birinci fazda onlarca, ikinci fazda yüzlerce, üçüncü fazda ise binlerce kişi üzerinde testler yapılıyor. Özellikle üçüncü faz, nüfustaki çeşitliliği temsil edebilmesi için çeşitli yaş gruplarını, sağlık sorunları olan kişileri, gebeleri ve bebekleri de kapsıyor. Aşının olası etkilerinin gözlemlendiği bu fazlar aşı çalışmalarında en kritik kısım. Sağlıklı kişilerin bu test süreci boyunca enfekte olması beklendiğinden, bu fazlar uzun sürüyor. Faz 3 çalışmalarında yeterli veriler elde edildikten sonra, ürünün ilaç/aşı olarak kullanılabilmesi için onay alınması gerekiyor. (Örneğin ABD’de FDA’ya, Avrupa Birliği’nde EMA’ya, bunların dışında her ülkenin yasal olarak sorumlu olan kuruluşuna başvurarak onay alınması..)

Klinik değerlendirme aşamasındaki 26 aşı adayı:

Üretici                                Aşı tipi                   Doz sayısı          Uygulama yolu      Klinik evre

Oxford/AstraZeneca       Viral vektör            1                         Kas içi                     Faz 3

Sinovac                               İnaktif                    2(0,14 gün)       Kas içi                     Faz 3

Sinopharm(Wuhan)         İnaktif                     2(0,14 vs 0,21) Kas içi                     Faz 3

Sinopharm(Pekin)            İnaktif                     2(0,14 vs 0,21)  Kas içi                    Faz 3

Moderna/NIAID               RNA                         2(0,28 gün)        Kas içi                    Faz 3

Biontech/Pfizer                RNA                          2(0,28 gün)       Kas içi                    Faz 3

CanSino/Pekin Ens.         Viral vektör              1                         Kas içi                    Faz 2

Anhui Zhifei Longcom     Protein altbirim       2 veya 3            Kas içi                    Faz 2

Klinik değerlendirme aşamasında olan çalışmaların yapıldığı diğer merkezler:

Çin Bilimler Akademisi, Mikrobiyoloji

Faz 1/2: Çin Medikal Bilimler Akademisi Medikal Biyoloji Enstitüsü, Inovio Farmasötik/Uluslararası Aşı Enstitüsü, Osaka Üniversitesi/AnGes/Takara Bio, Cadila Healthcare Ltd, Genexine Konsorsiyum, Bharat Biotech, Janssen Farmasötik, Novavax, Kentuvky Bioprocessing Inc, Arcturus/Duke-NUS.

Faz 1: Gamaleya Araştırma Enstitüsü, Clover Biofarmasötik Inc/GSK/Dynavax, Vaxine Pty Ltd/Medytox, Queensland Üniversitesi/CSL/Seqirus, Imperial College London, Curevac, People’s Liberation Army (PLA) Academy of Military Sciences (Askeri Bilimler Akademisi)/Walvax Biotech, Medicago Inc, Medigen Vaccine Biologics Corporation/NIAID/Dynavax.

Preklinik değerlendirmede olan 139 aşı çalışmasının yapıldığı merkezler içinde ise, Türkiye’den Ege Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi/Acıbadem Labmed, Ankara Üniversitesi, İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi, Boğaziçi Üniversitesi, Bezmialem Vakıf Üniversitesi ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi ile İspanya, Japonya, İsrail, Hong Kong, Tayland, Arjantin, Nijerya, Kazakistan, Mısır ve Hindistan’daki bazı merkezler de bulunmaktadır.

Yukarıda verilen bilgilerden de anlaşılacağı gibi; dünyadaki aşı çalışmaları arasında, binlerce gönüllü ile gerçekleştirilen üçüncü faza geçmiş olan sadece altı aşı adayı bulunmakta:

–Oxford/Astrazeneca: Viral vektör türünde geliştirilen bu aşı virüsteki ‘Spike Protein’ olarak adlandırılan bölgeyi hedef alarak virüsün hücreye tutunmasını ve kendini çoğaltma işlevlerini durdurmayı hedefliyor. Bu aşı adayı daha şimdiden yüzlerce milyon doz sipariş aldı. Bu aşı çalışmasıyla ilgili 20 Temmuz’da yayınlanan bir makalede, ikinci faz sonuçlarının umut verici olduğu ve istenen bağışıklığı sağladığı duyuruldu.

–Sinovac: Eski bir yöntem olan ‘inaktif virüs’ tekniğine göre hazırlanan bu aşıda, enfekte etme özelliğini yitirmiş olan virüs vücuda verilerek, bağışıklık yanıtını uyarması hedefleniyor. Haziran ayında birinci ve ikinci fazlarda kritik bir yan etki gözlemlenmediğini açıklayan şirket, üçüncü faz çalışmalarına Brezilya’da devam edeceğini duyurdu. Bu yöntemin dezavantajı, üretiminin uzun süreli ve maliyetli olması. Zayıflatılmış ya da öldürülmüş virüs ile üretilen aşılarda bu virüslerin çoğaltılabilmesi için milyarlarca tavuk yumurtası gerekiyor.

–Sinopharm (2 aşı çalışması): Çin merkezli iki aşı çalışması yürüten Sinopharm da ‘inaktif virüs’ yöntemini kullanıyor. Şirket üçüncü faz çalışmalarını Abu Dabi’de yürütüyor.

–Moderna: ABD’de geliştirilen bu aşı, diğerlerinden farklı olarak virüsün kendisini değil, genetik materyalini (RNA) vücuda enjekte ederek bağışıklık yanıtı oluşturmayı hedefliyor. Üretimde büyük avantajlar sağlayacak olan bu yöntemin başarılı olması halinde aşı teknolojisinde çığır açabileceği bilim çevrelerince öngörülüyor. Moderna şirketi de üçüncü faz çalışmalarına geçtiğini duyurdu.

–Pfizer ve Biontech: Moderna’dan hemen sonra, Pfizer ve Biontech de geç dönem testlerine başladıklarını duyurdular. Bu hamle ile, New York merkezli farmasötik devi ve Alman partneri, benzer bir teknoloji kullanarak son aşamaya geldiklerini bildiren Moderna Inc. ile yakın bir pozisyona geldi. Geçtiğimiz hafta Pfizer ve Biontech ile ABD arasında 1,95 milyar Dolar değerinde aşı tedariki anlaşması yapıldığı bildirilmişti. Pfizer’in CEO’su Albert Bourla ise, ‘’Gelişmiş olan bütün ülkeler ABD’nin satın almayı taahhüt ettiği fiattan daha düşük fiyata satın alamayacaklar’’ dedi.  

CanSino’ya ait olan diğer bir aşı adayı da viral vektör türünde; Çin Ordusunda üçüncü faz denemeleri başlatılmak üzere olan bu aşının daha önceki fazlardaki etkisi de Lancet dergisinde yayınlanmıştı.

Covid-19 aşısının bulunduğu varsayımından hareketle Pfizer’in CEO’sunun yukarıda özetlenen açıklamasına dönersek; kanımca irdelenmesi gereken iki konu karşımıza çıkmakta: yüksek miktarda Covid-19 aşısı üretebilme kapasitesine sahip olan üreticiler hangileri ve aşının ülkeler arasında adil bir biçimde dağıtılıp dağıtıl(a)mayacağı…

YÜKSEK MİKTARDA COVİD-19 AŞISI ÜRETEBİLME KAPASİTESİ OLAN ÜRETİCİLER

Covid-19’a karşı dokuz potansiyel aşının geliştirilmesine destek veren Uluslararası Aşı Koalisyonu, yılda dört milyar doz aşı üretebilecek kapasiteye sahip olan üreticileri belirlemiş durumda. Bu aşı geliştiricilerin listesi şöyle: Inovio Pharmaceuticals Inc, CSL Ltd ile University of Queensland, CureVac, ABD hükümet desteğiyle Moderna Inc, Novavax Inc, AstraZeneca ile University of Oxford, Clover Biopharmaceuticals, University of Hong Kong ve Institut Pasteur liderliğindeki University of Pittsburgh ve yakın zamanda Merck&Co tarafından satın alınan Themis Bioscience. Destekçileri arasında 14 ülke ve dünyanın tanınmış vakıflarının da bulunduğu Norveç merkezli Salgın Hastalıklara Hazırlıkta İnovasyon Koalisyonu’nun (CEPI) imalattan sorumlu yetkilisi, yıllık dört milyar doz aşı üretebilecek olan bu üreticilerin belirlenmesinin yanısıra, her bir aşı için iki veya üç üretim tesisi belirlemeyi de planladıklarını söyledi. İlaç sektöründe uzun süreli deneyimi bulunan yetkili, ‘’Şu anda hedefimizin alt eşiği olan iki milyar dozu 2021’in sonuna üretebileceğimizi biliyoruz. CEPI sekiz ila on bölgesel dağıtım merkezi belirlemeyi planlıyor; böylece her şeyi merkezi olarak yürütmek ve dünya genelinde nakliyat yapmak zorunda kalmayacağız’’ sözlerini de ekledi. Haber kaynaklarına göre, CEPI, Covid-19 aşılarının dünya genelinde adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamak için üretim ve tedarik zincirlerini hazırlıyor. CEPI’nın belirlediği yukarıda sıralanan dokuz kuruluşa, CEPI 829 milyon Doları bulan mali destek verdi ve bu dokuz aşı çalışmasından en azından bir kısmının başarılı olacağını umuyor.

ÜLKELER ARASI ADİL DAĞITIMDA ULUSLARARASI TOPLUMUN YAKLAŞIMI

CEPI tarafından yapılmaya başlanan bu hazırlıklara rağmen, uluslararası toplumun konuya yaklaşımı büyük önem taşıyor. Covid-19 pandemisinin yol açtığı dünya çapındaki ekonomik, sosyal ve sağlık krizlerinden kurtuluşun en gerçekçi ve kökten yolu, hastalığın nedeni olan yeni tip koronavirüsü etkisiz hale getirebilecek bir aşının geliştirilmesi ve bu nedenle de, birçok ülke, ellerindeki olanakları seferber ederek harekete geçmiş durumda.

Ancak, bir yarışa dönüşen aşı çalışmaları bazı soruları da beraberinde getiriyor. Ülkelerin aşı kuyruğundaki sırası nasıl ve hangi kıstaslara göre belirlenecek? Buna kim karar verecek? Aşı üreten ülkelerin söz hakkı nasıl düzenlenecek? Aşı için ihale mi düzenlenecek? Zengin ülkeler şimdiden potansiyel aşıları satın alıyor olabilir mi? (ki bu yönde bazı haberler de var)…. Yani parayı veren düdüğü çalacak mı? Bu durumda gelişmekte olan ya da yoksul ülkeler aşıyı nasıl elde edecekler?

Bu sorulara yanıt bulabilmek için biraraya gelen bazı liderler ile hayır kurumu ve sektör yöneticileri, tedavi etkenlerinin ve aşıların dünya çapında adil paylaşılabilmesi için Dünya Sağlık Örgütü’nün arkasında olduklarını duyurdular (Fransa, Almanya, İngiltere ve bazı vakıflar). Ancak ABD, Çin, Rusya ve Hindistan bu görüşe destek vermedi.

Yoksul ülkelere eşit ve adil şekilde tedavi olanakları ve aşı dağıtımı konusunda çalışmalar yürüten kuruluşlar da, pandemi krizinin tam ortasında mücadele devam ederken uluslararası işbirliğinin çok hassas bir dengede durduğuna işaret etmekte. Çünkü kaynaklara göre, aşı çalışmaları için maddi ve manevi güçlerini birleştiren ve halklarından özveride bulunmalarını isteyen hükümetler üzerinde aşının öncelikle kendi ülkelerinde hizmete sunulması için büyük bir iç baskı oluşmuş durumda. Bazı uzmanlar ise, bu ortamda DSÖ’nün lider bir görev üstlenmesinin zor olduğu ve yalnızca ahlaki ve etik kuralları uygulamaya geçirmeye çalışabileceği görüşünde.

Adil dağıtım konusunda yoksul ülkelerin paylarına düşeni alamayacağından kaygılanan kesimler, aşı dağıtımı konusundaki kararların firma yöneticilerine bırakılmaması gerektiği konusunda ısrarlı. Bu konuda ne kadar haklı olduklarını ise, Pfizer’in CEO’su Albert Bourla’nın yukarıda da değindiğimiz ‘’Parası olmayan gelişmiş ülkeler ABD’nin verdiğinden daha az para vermeyecek’’ açıklaması kanıtlıyor. Buna karşın Moderna firması, geliştirilmekte olan aşı fiyatının doz başına 50-60 Dolar olarak düşünüldüğünü, bunun ABD ve yüksek gelirli ülkeler için söz konusu olacağını açıkladı.

EKONOMİK / TOPLUMSAL EŞİTSİZLİĞİN AYRACI OLARAK PANDEMİ

Haber kaynakları, yukarıda listelenen ve klinik insan deneyleri aşamasında bulunan bazı aşı adayları için, zengin ülkelerin ilgili firmalarla milyarlarca dolarlık anlaşmalar imzaladığını bildiriyor. Bu bağlamda, 17 Mayıs’ta İngiliz hükümeti Oxford’un aşı programı için 30 milyon doz karşılığında 70 milyon Dolarlık bir yatırım yaptı. Kaynaklar, İngiltere’nin, umut veren dört farklı şirketten şimdiden satın almış olduğu aşının toplamda 250 milyon dozu bulduğunu bildirmekte. Diğer bir deyişle, piyasada henüz bir aşı yok ama, 56 milyon nüfuslu İngiltere’nin kapısında 250 milyon doz potansiyel aşı beklemekte ! 21 Mayıs’ta ise ABD, 300 milyon dozu garantilemek için AstraZeneca ile 1,2 milyar Dolarlık bir anlaşma imzaladı. 15 Haziran’da, Avrupa Birliği’nin aşı ittifakına üye olan Almanya, Fransa, İtalya ve Hollanda 2020’nin sonunda 400 milyon doz aşının dağıtımını sağlaması için yine AstraZeneca ile bir anlaşma yaptı. 17 Haziran’da Avrupa Aşı Stratejisi Kurumu, birlikteki herkesin aşılandığından emin olunacağını ve bu kapsamda 2,3 milyar Dolarlık bir yatırım yapıldığını aktardı.

Aşı için cam tüpler üreten ve AstraZeneca ile ortak çalışan Schott şirketinin CEO’su Dr. Frank Heinricht, küresel anlamda salgının durabilmesi için en az 10 milyar doz aşının dağıtılması gerektiğini açıkladı; ancak bu miktardaki aşıyı tek bir firmanın üretebilmesinin yıllar alabileceği de düşünülmekte…

Birleşmiş Milletler’e bağlı kuruluşlar ve insan hakları ile ilgilenen STK’lar, yapılan milyarlarca dolarlık anlaşmalar nedeniyle, aşı bulunduğunda Afrika, Güney Amerika ve Asya’da yer alan fakir ülkelere ulaşamayacağından duydukları endişeyi aktarıyorlar. Bunun yaşanmış örnekleri de var; örneğin AIDS ilaçlarının yoksul ülkelerdeki insanlara ulaşması 10 yıl aldı. Aynı durum Covid-19 salgınında da yaşanırsa, milyonlarca insanın hayatını kaybetmesi kaçınılmaz…

Öte yandan endişelere rağmen, AstraZeneca yoksul ve gelişmekte olan ülkelere dağıtılmak üzere 400 milyon doz aşı göndereceğini açıklamıştı. Umut verici aşı geliştirme çalışmalarını sürdürmekte olan ve potansiyel aşının bu yıl dağıtılabileceğini bildiren Çin ise, aşının etkisi kanıtlandığı anda ilk olarak Afrika’ya yollayacağını bildirmiş; Devlet Başkanı Şi Cinping de aşının tüm dünyanın malı olacağını açıklamıştı.

Ancak New York Üniversitesi’nden Etik profesörü Arthur Kaplan, aşının bulunmasıyla dünya tarihindeki en büyük etik mücadelenin verileceğini belirtmekte.

O halde, aşı dağıtımı da dahil olmak üzere bir pandemi yönetiminde uluslararası işbirliğinin önemi ve bu konuda etik kuralların devreye konulmasının kaçınılmazlığı, ayrıca gerekli koşullarda belirlenmiş olan standartların uygulanması gerekliliği ile karşı karşıya bulunmaktayız; herhangi bir yerde kontrolden çıkan salgın, sonuçta kaçınılmaz olarak diğer bütün ülkeleri de tehdit eder hale gelebiliyor çünkü.

Bu durumda tüm ülkelere ve firmalara, ‘Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 193 üyenin tamamının, DSÖ’nün çabalarını destekleyen ve gelecekte Koronavirüse karşı üretilecek aşıların ve ilaçların adil dağıtılmasına vurgu yapan tasarıyı kabul ettiği’ özellikle hatırlatılmalı. BM’nin Genel Kurul üyeleri, gelecekte geliştirilecek aşının stoklanmasının önlenmesi amacıyla da söz konusu tasarıyı onaylamış durumda. (03.05.2020)

Bu noktada ek olarak, yazının başında, ‘tıbbi etik’ irdelemesi sırasında da değinmiş olduğum, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi’nin kabul ettiği sözleşmedeki ‘’Bazı hastalıkların bir devletin sınırlarının ötesine kolayca geçebildiği göz önüne alındığında, uluslararası toplumun bu sorunu ele almak için kolektif bir sorumluluğu vardır. Ekonomik olarak gelişmiş Taraf Devletler, bu konuda yoksul gelişmekte olan devletlere yardımcı olma konusunda ilgi gösterirler ve özel bir sorumlulukları vardır.’’ kararının da dikkate alınması ve Taraf Devletlere bu özel sorumluluk ve yükümlülüklerinin hatırlatılması da önemlidir.

Sonuç olarak; biyomedikal etikte genel kabul gören üç temel ilke –yararlılık, adalet, bireye saygı—pandemik etik tartışmalarında küresel sorumluluğun da temelini oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler ve ona bağlı, toplum sağlığı ile ilgili uluslararası çalışmalardan sorumlu olan Dünya Sağlık Örgütü de, potansiyel Covid-19 aşısının küresel ölçekte adil dağıtımı için ilgili etik/ahlaki kuralları, yukarıda değinilen kararlar ışığında uygulamaya geçirmede üzerine düşeni yapmalıdır. Bu, küresel güçlerin ve aşı üretici firmaların insafına bırakılamayacak kadar önemli ve hayati bir konudur.

Son söz olarak; çok zengin doğal kaynaklara sahip olan ülkelerde uyguladıkları sömürgeci politikaların da sonucu olarak zenginleşen ülkelerin, fakir bırakılan ülke halklarına ‘adaletli olmak’ gibi bir borçları da vardır !

Kaynaklar

TTB: Salgınlara Yönelik Türk Tabipleri Birliği Etik Kurulu Görüşü; 04.04.2020

Arda B, Şahinoğlu Pelin S: Tıbbi etik: Tanımı, içeriği, yöntemi ve başlıca konuları; Ankara Tıp Mecmuası, 48:323-336, 1995.

Pfizer: Klinik geliştirme fazı

Pfizer and Biontech: Pfizer and Biontech choose lead mRNA vaccine candidate against Covid-19 and Commence pivotal Phase 2/3 global study.

Ersöz M, Yalçınalp E: Dünya Covid-19 aşısına ne kadar yakın?

Koirala A, Britton PN: Vaccines for Covid-19: the current state of play. Paediatric Respiratory Reviews, in press; 18 June 2020.

WHO: Draft landscape of Covid-19 candidate vaccines; 31 July 2020.

Sağlık Haberleri; BirGün, 02.07.2020

Euronews, BBC: Covid-19 aşısı bulunduğunda ülkeler arasında adil şekilde dağıtılabilir mi?

NTV World News

Büken NÖ: Pandemik İnfluenza ve Etik; Hacettepe Tıp Dergisi, 41:62-68, 2010.