Cennetin minicik bir kısmı da onun patileri altında

Tembellik en çok kedinin hakkıdır, en çok kediye yakışır. O muhteşem avcı etrafta coşku içinde koşturmadığı zamanları dinlenerek geçirir. Din, gelenek, sosyal paradigma gibi insanı kuşatan kurallardan azadedir. Kendisiyle ilgili kuşkusu, korkusu yoktur. Ve yaradılıştan gelen bu en doğal hakkını istediği gibi kullanır.

LEYLA TUNÇ YELTİN

Narin Hanım.

Bugün bir kedi güzellemesi yazdım sizler için. Kedi hakkında kısacık bir yazı, bir methiye. Yeni yıla henüz girmişken, belki hala dinleniyorken, kolayca hızlıca okunabilecek bir yazı olsun dedim.

Kediden bahsederken sokak hayvanlarını unutmak olmaz. Sokakta yaşayan dostlarımız her zaman ama özellikle bugünlerde çok zor durumda. Barınaklar çare değil. Daha iyi, daha kapsayıcı bir çözümü hep birlikte bulana kadar her zaman yaşadıkları yerde, güvenle, sağlıkla bakılmaları lazım. Sokak hayvanları çaresiz. Başlatılan cadı avı kalpsiz.

Ama şimdi, haydi gelin doğanın en zarif yaratılarından olan kedi ile ilgilenelim biraz. Yazıda kedi görselleri kullandım. Bir kısmını ben çektim; etrafımdaki kedilerin fotoğrafları. Bir kısmı da kardeşlerimin, arkadaşlarımın dostlarına ait. İnternette yüzlerce muhteşem kedi görseli var. Ama ben bu yazıda daha doğal, çevremizde her gün gördüğümüz kedilere ait görseller olsun istedim.

Leke Bey.

İpek ve kadife; ipekli kadife…

Az tüylü, çok tüylü, tam pofuduk fark etmez; ışıklı ipekten, yumuşak kadifeden nehir gibi akıcı bir yumaktır kedi. Elinizi o rengârenk nehrin üzerinde yavaşça gezdirin. Parlak, pürüzsüz, yumuşak. Okşayınca, bütün gerginliğinizi alıp götürür. Unutanlara, yaşamanın güzel bir şey olduğunu hatırlatan andaç; yan etkisi olmayan antidepresandır kedi.

Pırıl pırıl kürkünün altında güçlü kaslar, esnek kemikler vardır. Hiç bir yerden öğrenilmemiş, içten gelen doğal bir zarafetle yürür. Bebeklik aylarının o çok sevimli ve kaçırılmaması gereken şaşkınlığı geçtikten sonra, her adımda, her atlayışta, her kıvrılıp yatışta kendini gösteren bir kesinlik ve çeviklik gelir üstüne.

İrmik Hanım.

Atletlerin yıllarca çalışarak ulaştığı hassaslık ve güven doğuştandır kedide. Asaletini kanıtlamak için taca ihtiyacı olmayan kral veya kraliçe.

İşte türünün bir örneği hemen şurada. Gözler iyice kısılmış; dört ayak da, kuyruk da gövde altında toplanmış, sakince oturuyor. Ekmek oturuşu diyor insanlar buna. Kedi ise hiç bir şey demiyor. Bu oturuşun onda bir adı yok. Sadece oturuyor. Bildiği gibi, rahat ettiği gibi oturuyor. Kendisiyle, dünyayla barışık. Sükûnet ve huzur yayıyor.

Gelgel Hanım. Ekmek oturuşu.

Anne karnındayken duyulan beyaz uğultuya eş bir ses çıkıyor bedeninden. Küçük mırıltı makinesi; dinlendirici titreşimlerle korunaklı bir dünya yaratıyor çevresinde. Ses insanı sarmalıyor, dertler soluklaşıyor. Kedi, kedi büyüsü yapıyor hiç çaba harcamadan. Bizi hipnotize ediyor. Kendisi daima tetikte.

Bu gevşemiş ve su gibi akışkan haline, mırıltıya ve sükûnetle kısılmış gözlere kanıp da ona hak ettiği saygıyı göstermeyenler fena yanılır. Yanılgı cezasız kalmaz. Okşama, içsel dengesinin yeterli bulduğu süreyi bir an aşarsa tırnaklar çıkar ortaya.

Az önceki minik Buda aniden usta bir Japon savaşçıya dönüşür. Minyatür samuray, üzerindeki ele karşı amansız bir savaş başlatır. Savaşı kedi kazanır.

Yemek zamanının geldiğini düşünüyorsa, önce nazik sonra giderek artan bir telaşla seslenir. Seslenir, seslenir… ta ki isteği yerine gelene kadar. Bu da irade savaşıdır, kedi kazanır.

Kedi sessizdir. Sessizliktir. Çevresindeki sesleri hafifletir, sessizliği genişletir. Zaten sese ihtiyacı yoktur. Tüm anlatmak istediğini kedi bakışı ile anlatır. Yuvarlak, ince, badem, her türlü şekli alabilen gözlerden ruhunuza akan, sizi esir alan bakıştır kedi bakışı.

Kedi, bakışıyla sayfalar dolusu yazı yazar, şiir yazar. Bakış, duyguları en üst notalara taşır. Bakış müziktir.

Şaşkınsa çok şaşkındır; gücenmişse asla affetmeyecek kadar gücenmiş gibi bakar, sırtından bıçaklanmıştır. İnsanının aptallığı karşısında dehşete düşmüş bakışını kimse taklit edemez. Rahatsız edildiğinde öyle bir bakar ki buz kesersiniz.

Mişka Hanım.

Meraklandığı zamanki bakışlarıysa çok katmanlıdır: hafifçe ilgilenmişten çok meraklanmışa, ondan da artık meseleyle yakından ilgilenmeye karar vermişe uzanan bir yelpazede gezinir. Kendine seslenilmiş ama hiç aldırmamış, sabretmiş, sabrı tükenmiş, yanlış yeri okşayan insanını küçümsemiş… çeşit çeşit kedi bakışı vardır. Hakkında ansiklopediler yazılır.

İçinde yeni dünyalar, uzay ve yıldızlar, gökyüzü ve bulutlar barındıran gözleri her şeyi anlatır.

Buna rağmen, bakar ki insanlar çok sesli, anlar ki insanlar kedi bakışını kavramaktan uzak; o da uyum sağlar. Bize seslenir, bizimle konuşur. Çünkü kedi insanını sever. O mükemmel yapıdaki tek kusur belki budur. İşte bu yüzden, kedi bakışını anlayamayan, yetenekleri sınırlı insanının seviyesine iner. Ve iletişim kurmak için sesini kullanır.

Yüksek tahtından aşağılara doğru yaptığı bu zahmetli yolculuğu yine büyük bir zarafetle yapar. Bu bir savaş değildir, saf bir sevgi gösterisidir. Ama yine kedi kazanır.

Tahsin Bey.

Kedi bizi anlar. Çok iyi anlar, ama aldırmaz. Köpekteki memnun etme arzusu yoktur kedide. Bireyseldir, kendine yeter. Gururlu ve mesafelidir. İnsanını kâale almayışında muhteşem bir asalet vardır. O kadar ki, kâale alınmayan insan buna hiç aldırmaz, hatta zevk alır.

Tembellik en çok kedinin hakkıdır, en çok kediye yakışır. O muhteşem avcı etrafta coşku içinde koşturmadığı zamanları dinlenerek geçirir. Din, gelenek, sosyal paradigma gibi insanı kuşatan kurallardan azadedir. Kendisiyle ilgili kuşkusu, korkusu yoktur. Ve yaradılıştan gelen bu en doğal hakkını istediği gibi kullanır.

Kedi sanattır. Sanatçının ruhunu, sanatını besler. Üstelik ilham kaynağıdır. Bilge Karasu’nun kedileri olağanüstüdür. Ya T.S. Eliot’un ‘Kedileri Adlandırmak’ adlı muhteşem şiirine ne demeli. Akif Pirinççi’nin ünlü dedektif kedisi güzeller güzeli Francis Felidae, Bülent Üstün’ün harbi sokak kedisi Şerafettin ya da E.T.A. Hoffmann’ın Murr’u… saymakla bitmez, saymaya sayfalar yetmez. Herkes sanatçılara, sanatçılar kediye hayran.

Bir tabak kedi.

Kedi bilgedir. Hayatın anlamını keşfetmiş ama bunu paylaşmak için insan türünün biraz daha tekâmül etmesini bekleyen bir bilge. Bilgeliğinde şefkat, anlayış, sabır; en çok da tahammül vardır. Tarafsız bir dikkatle gözler, izler ama yargılamaz, çünkü umursamaz. Kuyruğu hep dik tutar: mecazen ve gerçekten.

Aynı anda hem meraklı hem ilgisiz görünmeyi kediden başka hiç bir varlık başaramaz. Size ihtiyacı yoktur. Huzuru içten gelir. Size ihtiyacı olmasına ihtiyacınız olduğunu bildiği için yanınızdadır. Sadece yüce gönüllülüğünden.

Kediye yuvanızı açın, kalbinizi açın… annelere haksızlık olmayacaksa eğer; cennetin minicik bir kısmı da onun patileri altındadır.

Volter Bey.

PAYLAŞMAK İÇİN