Çanakkale Kahramanlarından: Cevat Paşa (Çobanlı)

Son sözleriyle, aile bireylerine “aman, ağlaşmayın… Komşuları rahatsız etmeyelim!” diyecek değin nazik; bir o denli de namuslu, onurlu, dürüst, bilgili ve adil oluşuyla, çevresindeki herkesi etkilemiş, ölene değin Atatürk’ün yanında yer almış, Cumhuriyet devrim ve ilkelerine gönülden bağlı kalmıştır

 

AV. CEM BAYINDIR

 “Göğsünde bir ay yıldız her gece zikr ederdi.
‘Burası mukaddestir, kimse giremez!’ derdi.”
Nâzım Hikmet-Vâlâ Nureddin

 

İki dünya savaşı içerisinde, bizim de katıldığımız savaş olan Birinci Dünya Savaşı; yalnızca bizim yönümüzden değil dünya tarihi açısından da çok önemli gelişmelerin doğmasına neden olan bir dönüm noktasıdır. İşte bu büyük dünya savaşının olası birçok gelişmesi ve sonucunu Çanakkale Cephesi belirlemiştir.

Çanakkale Savunması

Çanakkale Savaşları, Birinci Dünya Savaşının 1915-1916 yıllarında, Gelibolu Yarımadasında Türklerle, Fransa, İngiltere başta olmak üzere tüm İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir.

İtilaf Devletleri, Osmanlı İmparatorluğunun başkenti İstanbul’u alarak İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını ele geçirmek, silah ve erzak sevkiyatı için Rusya ile bağlantı yolu açabilmek amacıyla harekete geçmişler ve bunun için de ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı’nı seçmişlerdi.

Ancak dev gemilerle, uçaklarla, silah, asker ve malzeme üstünlüğüne karşın, dünya tarihinin belki de en büyük savunmalarından birini gerçekleştiren başta Mustafa Kemal PaşaEsat Paşa ve Cevat Paşa’nın önderliğinde Türk ordusu, bu korkunç saldırıları önlemiş ve düşmanı geri çekilmek zorunda bırakmıştır.

Küçük bir coğrafyada bir milyona yakın askerin, dokuz ay çatıştığı kara harekâtı safhası ise tarihin en yoğun muharebelerinden birisi olup, boğazları zorlanmadan geçebileceklerini planlayan yayılmacı devletlerin ilk ve en büyük yenilgisi Çanakkale’de olmuştur.  

Çanakkale Boğazı istihkâmlarının 3 Kasım 1914’te ilk kez bombardıman edilmesinden sonra 19 Şubat 1915’te başlayan deniz harekâtı 18 Mart’a kadar İtilaf gemilerinin ağır bombardımanı ve mayın arama gemilerinin çalışmaları ile Türk topçularının karşı ateşleriyle sürmüş, 18 Mart 1915 günü yaşanan deniz muharebeleri, Türk ordusunun kesin zaferiyle sonuçlanmıştır.

İşte dünyanın ve Türkiye’nin yazgısını değiştiren Çanakkale Cephesinin en öne çıkan komutanları içinde, o zaman Harput’a bağlı bir kaza olan Arapgir ilçesinden Cevat Paşa (Çobanlı) da yer almıştır.

Cevat Paşa Kimdir

Cevat Paşa (Çobanlı)1871 yılında doğmuş, Galatasaray Lisesinin ardından 1894 yılında Harp Akademisini birincilikle kurmay yüzbaşı rütbesiyle tamamlamış, 1914 yılına kadar birçok önemli görevde bulunmuştur. İkinci Meşrutiyet’in ilanında ordudaki büyük tasfiyede rütbesi generallikten yarbaylığa indirilen Cevat Paşa becerisi, yüksek kişiliği, çalışkanlığı ile yeniden terfilerle generalliğe yükselmiş yaşamında iki kez general olan ender komutanlardan biri olmuştur.

Güçlü kişiliği, dürüstlüğü ve yürekliliği yanında son derece de şakacı olan Paşa, Hicaz’a demiryolu yapıldığında ve Padişah II. Abdülhamid, kendisini çağırıp, Hicaz’da komutanlık görevine atamak istediğinde, bunu kabul etmemiş ve şu yanıtıyla padişahı gülümseterek görevden affını sağlamıştır: Efendim, adım Cevad olduğu için kabul edemem. Oraya gidince Hacca da giderim, ‘Hacı Cevad…’ ‘Hacı Cevad…’ derken günün birinde “Hacivad” olmaktan korkmaktayım.”  

Deniz Savaşının Yazgısını Değiştiren Komutan

Çanakkale’deki görevine, 10 Ağustos 1914’te Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı olarak başlayan Cevat Paşa göreve başlar başlamaz Boğaz tahkimatının güçlendirilmesi için gece gündüz çalışmış, 3 Kasım 1914’te Çanakkale Boğazı’nın İtilaf Devletleri donanması tarafından bombardıman edilmesiyle başlayan Çanakkale Savaşları’nın deniz ve kara muharebelerine katılmıştır.

Çanakkale Boğazı savunmasının boğazın içinde yapılması gerektiğini savunan bir plan hazırlamış ve bu plana göre kadro dışına çıkarılan bataryaları tekrar kuruluşa aldırmış savunmanın güçlendirilmesi için en önemsiz vasıtalardan bile yararlanılmasını sağlamıştır.

Cevat Paşa, 18 Mart Çanakkale Boğaz Zaferi’nin kazanılmasında büyük bir rol oynamış, deniz savaşlarının ardından, 9 Ekim 1915’te 14’üncü Kolordu Komutanlığına atanarak kara savaşlarında da görev yapmış, sonra da Güney Grup Komutanı olarak, müttefikler Çanakkale’yi terk edinceye kadar görevine devam etmiştir.

Belirtmeliyiz ki, Çanakkale’de Türk ordusunun kahramanlık destanının yazılmasında komuta kademesindeki subaylardan başlayarak tüm Mehmetçiklerin büyük katkısı olmuştur. Ancak bu savaşta başroller Mustafa Kemal Paşa, Cevat Paşa ve Esat Paşa’nındır. 

Cevat Paşa’nın Genç Bir Komutan: Yarbay Mustafa Kemal

Komuta ettiği 57. Alayı dinlenmeye bırakarak, 27. Alay 2. Taburun askerlerinin Conkbayırı’nın güneyindeki platonun üzerinden kuzeye doğru geri çekildiklerini görünce atına atlayıp önlerinde durarak; “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve komutanlar geçebilir!” diyen ve kalan erlere süngü taktırıp yere yatırarak bir savunma hattı kurarak düşmanı şaşkına düşüren; Anafartalar’da, Kireçtepe’de ve Conkbayırı’nda tek başına aldığı kararla düşmanı yok eden, 19. Tümen’in başındaki büyük kahraman Mustafa Kemal Paşa’yla birlikte, Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Mirliva (Tuğgeneral) Cevat Paşa, hem deniz hem de kara muharebelerinde görev yapan bir komutan sıfatıyla Çanakkale Cephesi’nde çok önemli bir yere sahip olmuştur.

Çanakkale zaferinin kazanılmasında da en büyük pay Mustafa Kemal Paşa ve Cevat Paşa’nındır.

Cevat Paşa’nın Anılarında Çanakkale

Cevat Paşa o günleri şöyle anlatmaktadır:

Kaymakam Mustafa Kemal Bey’le beraberdik. Kirte’ye gittik, bu sırada düşman donanmasının Boğazlara doğru ilerlemekte olduğunu gördük. Gemilerin almış olduğu tertibata nazaran bunu alelade bir harekât olmadığına kani olarak hemen Alçıtepe’ye doğru geri döndük. Bu anda ilk taarruz mermisi başımızın üzerinden geçerek Alçıtepe’ye saplandı. Hemen Maydos’a (Eceabat) hareketle Mustafa Kemal Bey’den ayrılarak Çanakkale’ye döndüm”

Cevat Paşa’nın gelişi ile düşman gemisi Bouvet’in batışı aynı ana denk gelmişti. Cevat Paşa karargâha gelene kadar muharebeleri idare eden Selahattin Adil BeyCevat Paşa’nın komutayı devralmasıyla üzerinden çok zor ve büyük bir yük ve sorumluluğun kalktığını söylüyordu.

18 Mart günü düşmanın üç büyük zırhlısı battı, dört zırhlısı ağır hasar alarak savaş dışı kaldı ve yüzlerce askerini de kaybetti. Güneşin son ışıklarıyla birlikte donanmanın Boğazdan perişan bir şekilde çıkışını Dardanos Tabyasında izleyen Cevat Paşa, gemilerin ardından:

Gittiler… Geçemediler. Geçemeyecekler.” diye yüksek sesle askerlerine seslendi…

Cevat Paşa’ya yıllar sonra 18 Mart 1915 gününün en değerli bu anı sorulduğunda: “O gün güneşin son ışıklarıyla Boğaz’dan perişan halde çıkmakta olan düşman filosunun görünüşü idi.” cevabını verecekti.

Cevat Paşa’nın 18 Mart zaferinden sonra 19 Mart günü Müstahkem Mevki birliklerine yayınladığı günlük emri şöyledir:

“Dünkü bombardımanda görevi başında büyük bir dayanıklılık ve fedakârlık gösteren bütün kahraman askerlerimizi düşman donanmasının uğradığı yenilgiden dolayı kutlarım.

Cuma ve pazartesi geceleri Yasin ve Fetih sureleri okunarak bu uğurda şehitlik mertebesine ulaşan silah arkadaşlarımızın aziz ruhlarına hediye edilmesini teklif eder ve o kahraman evlatların hiç şüphesiz şanlı Osmanlı tarihini aydınlatacak menkıbelerini gelecek nesillere bir yiğitlik örneği olarak aktarılabilmesi için layık oldukları saygıyla hafızalara kazınmasını tavsiye ederim.”

Basında Cevat ve Mustafa Kemal Paşalar

Cevat Paşa ile Mustafa Kemal Paşa’nın Çanakkale Muharebeleri devam ederken Tasvir-i Efkâr gazetesinin 5 Nisan 1915 nüshasında yayımlanmış fotoğraflarında ve altındaki yazılarda da onların kahramanlığına değinilir. Cevat Paşa ile ilgili yazı şöyledir:

“Makam-ı Hilafet-i Muazzamanın kapılarını İslam’ın en büyük düşmanlarının akurane savletlerine karşı kemal-i celadet ile muhafaza eden kahramanların zişan ve asalet kumandanı” (Tasvir-i Efkâr, 5 Nisan 1915, s. 1)

Tasvir-i Efkâr gazetesinin 3 Mayıs 1915’teki 1. sayfasında “Çanakkale Sahne-i Cidali: Galipler ve Mağluplar” başlıklı yazının altında Fransız General d’Amade ve İngiliz General Hamilton’la birlikte Cevat Paşa’nın fotoğrafı yer almıştır. Fotoğrafın üzerinde:

“Gelibolu Şibhi Ceziresinde şanlı ve bahadır askerlerimizin pek faik düşmana karşı gösterdikleri havarik-i celadet ve hamaseti teşkil eden asalet-i tesmiye ve necabet-i fıtriye ile mütecaviz Cevat Paşa Hazretleri” yazmaktadır.

Yine, Tasvir-i Efkâr gazetesinin 29 Ekim 1915 tarihli sayısında, İstanbul’u kurtaran komutanlar olarak Cevat Paşa ve Mustafa Kemal Bey’in fotoğrafları basılmıştır.

Cevat Paşa’nın resminin altında: “Çanakkale’yi muhacemat-ı bahriyeye karşı pek büyük iktidar ve maharet ile müdafaa eden ve mefahir-i milliyemize 5 Mart muzafferiyetini ilave eden Mevki-i Müstahkem Kumandanı necabet-i fıtriye ile mümtaz Mirliva Cevat Paşa” yazmaktadır.

Büyük Mecmua’nın 20 Mart 1335/1919 tarihli 3. sayısında da bu iki kahramandan şöyle söz edilir:

“Ezcümle (özellikle) Mustafa Kemal ve Cevat Paşalarla milletimizin kahramanlığı Çanakkale savaşlarında bütün dünyaya ispat edilmişti.

Osmanlı tarihinin en şerefli bir sayfasını işgal edeceğine şüphe olmayan Çanakkale muvaffakiyeti (başarısı) orada çarpışan Türklük ruhunu, Türklük fedakârlığını ispat ettiği gibi; bir de Mustafa Kemal gibi büyük bir kahramana malik (sahip) olduğumuzu gösterdi.

Tarih Çanakkale vakasını (savaşlarını) kaydederken hiç şüphesiz Mustafa Kemal ve Cevat Paşa’ların isimlerini de altın harflerle yazacaktır.

Bu büyüklerini tanımak mecburiyetinde olan gençlik, [Mustafa Kemal] namını da (adını da) hafızalarına (belleğine) ilave etmeli ve halâskârlarımızdan (kurtarıcılarımızdan) birinin de O olduğunu unutmamalıdır.”

Yadsınamaz Gerçekler

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün savaşa katılmadığı, Çanakkale’de başarısız olduğu, rütbesinin düşük olduğu, savaşta rolünün olmadığı gibi aslı astarı olmayan, deli saçması iddiaları ve iftiraları ileri süren sahte derin tarihçi ve feslilerin iddialarının aksine görülüyor ki, henüz ortada Kurtuluş Savaşı bile başlamamış ve henüz Samsun’a bile çıkılmamışken içeride ve dışarıda tüm gazeteler Gazi Mustafa Kemal gibi genç bir komutandan ve Cevat Çobanlı gibi bilgisi, çalışkanlığı, dürüstlüğü, yürekliliği, mertliği, yardımseverliği ve adaletli karakteri ile Türk ordusuna ve Türk milletine çok kıymetli hizmetlerde bulunmuş değerli bir subaydan söz etmektedir.

Son Dönemleri ve Ölümü

21 Ekim 1923’te III. Ordu Müfettişliği’ne atanan ve aynı zamanda memleketinin milletvekili olarak Elaziz Mebusluğu (Elâzığ Milletvekilliği) görevini de yürüten Cevat Paşa, 1924’te Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın isteği üzerine Elâzığ milletvekilliğinden istifa ederek Askerî Şûra üyeliğine atandı ve 7 Ocak 1925’te Musul ve 28 Kasım 1925’te de Irak sınırı sorunları için Cemiyet-i Akvam’da (Milletler Cemiyeti) görevlendirilen heyetlerde “Askerî Müşavir” olarak bulundu.

47 yıl askerlik görevinde bulunan Cevat Paşa, çok iyi derecede Almanca, Fransızca ve iyi derecede de İngilizce de bildiği için çeşitli yurtdışı görevlerinde ve komisyonlarda Türkiye’yi temsil etmiş, 13 Mart 1938 tarihinde de beyin kanaması nedeniyle vefat etmiştir.

Son sözleriyle, başında bekleyen aile bireylerine “aman, ağlaşmayın… Komşuları rahatsız etmeyelim!” diyecek değin nazik; bir o denli de namuslu, onurlu, dürüst, bilgili, sorgulama gücü yüksek, kararlı tavrı, yürekli ve adil oluşuyla, çevresindeki herkesi etkilemiş, tüm cephelerde büyük başarılarla komutanlık etmiş, Harp Akademisi Komutanı olarak orduya değerli kurmay subaylar yetiştirmiş, cumhuriyetin ilanıyla da ölene değin Atatürk’ün yanında yer almış, Cumhuriyet devrim ve ilkelerine gönülden bağlı kalmıştır.

Çanakkale Savaşları’nın ve Kurtuluş Savaşı’nın kahramanları Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cevat Çobanlı ve silah arkadaşlarını, bu topraklar için canlarını seve seve ateşe atmış kahramanları, tüm şehit düşmüşleri sonsuz rahmet ve saygıyla anıyorum. Vatan size minnettardır.

*

“Dizilmiş mekkâre arabaları sıra sıra,
Sıhhiyeler atar yaralıları arabalara,
Üst üste,
Boş buğday çuvalı atar gibi…
Bir tek arabada on, onbeş yaralı,
Bağıran mı dersin
belki o dakka ölen mi?
Neyse yola koyulduk,
Arıburnu’nun yolları taşlık,
Arabalar sarsılır.
Bastı karanlık,
Ben sırtüstü yatarım,
Altımda bir insan gövdesi kımıldanır,
Göğsümde bir çift bacak
ama bir tekinin yarısı yok.”

Nâzım Hikmet

 

 

 “Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi…
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
‘Gömelim gel seni tarihe’ desem, sığmazsın.”

Mehmet Akif Ersoy


KAYNAKÇA:

 

Paylaşmanız için