Biz, neden yaşlılarımıza saldırıya geçtik?

insan gençlikte biriktirdiği ahlak eşlikli saygınlığıyla yaşlılığa girer. Eğer biyolojik başlangıca göre değil de sırf biyolojik sürece göre yani yaşlandığı için saygı esas olacak olursa Kenan Evren en saygın insanlardan birisi kabul edilmeli

SAMİ GÜNAL

İlhan Selçuk hukuk fakültesine başladığında ilk günün ilk dersine zamanın ak saçlı hocalarından birisi girer. Vakur adımlarla kürsüye çıkan hoca, amfiye döner ve söze şu tümceyle başlar:

“Belki inanmayacaksınız ama bir zamanlar ben de gençtim!”

Anlaşılan o ki hoca, vurdumduymazlık çağındaki gençlere zamanın kıymeti üzerine esaslı bir ders vermeyle başlamak istiyordu. İlhan Selçuk, o dakikaya kadar gençlik coşkusu içerisinde tükenmez bildiği enerjisiyle yaşarken hocanın bu çarpıcı sözüyle zaman sarmalında nasıl bir beyinsel fırtına içerisine düştüğünü anlatır. O an itibarıyla zihnindeki gençlik eseri olan lay lay lom zaman algısına sınır çizdiği muhakkaktır. Hocanın görüntüsü üzerinden kendi yaşamının uzayda alabileceği olası zamanı kestirebilmiştir.

“Can içinde, can içinde / Can erir zaman içinde”

İlhan Selçuk’un daha körpeyken zihnine çarpan gerçekliği, gençlikten çıka gelen her yaşlı insan geriye doğru baktığında anımsayacaktır. Ne de olsa insan, filozofik bakışla “Hayatı ileriye doğru yaşarken geriye dönüp anlayan” varlıktır.

SAYGI YAŞA MI BAŞA MI

Yaş alan insanlar açısından sırf duygusallığa dayalı geleneksel toplumlara ait saygı retoriklerini beklemektense her yaşlı insanın bir zamanlar genç; her genç insanın da evirilen zaman içerisinde bir yaşlıya dönüşeceği bilinci, sübjektiflikten sıyrılmış bir toplumsal saygının altyapısını oluşturacaktır. Zira zaman göstermektedir ki hayatın mekanikleşmesi sürecinde geleneksellikten kaynaklı duygusallık toz dumana karışmaktadır.

Hem yaşa başa göre saygı göstermek te neyin nesi? Şuna şu kadar, buna bu kadar gösterilir diye kategorize edilemez. İnsandır ki kula kulun hizmetini hazmedemez de küçüğünden bir bardak su dahi isteyemez. Saygı, süreç içerisinde insana ve çevreye karşı eğitimle yüklenilen bir niteliktir. Genel bir donanımdır. Yaşlanmak, hadi yaşlanalım gibi bir tercih değil, zamansal bir mahkûmiyettir. İnsana insan olma özelliğinden ötürü değil de yaşa başa göre saygı öğretilirse yaşından dolayı saygı gösteriyoruz denilen insanın gün gelir de işe yaramazlığı düşünüldüğünde ilgisiz bırakılması olası olur. Saygının baş gereği, insan olmak olmalı.

Tamam! İnsanın insan olmasından ötürü saygı görmesi, gerekli bir taban unsurdur. Ancak yan unsur olarak toplumsal birikimle sağlanan bir başka saygınlık daha vardır. Diğer dediğimiz bu sosyolojik saygı, ahlak eşliğinde insan yararına olan bir hünere-birikime dayalıdır. Dolayısıyla insan gençlikte biriktirdiği ahlak eşlikli saygınlığıyla yaşlılığa girer. Eğer biyolojik başlangıca göre değil de sırf biyolojik sürece göre yani yaşlandığı için saygı esas olacak olursa Kenan Evren en saygın insanlardan birisi kabul edilmeli.

E peki bizim toplu yaşam alanlarımızdaki otobüste, vapurda, trende hatta kafede biyolojiye saygı göstermiyor muyuz? Tam da öyledir. E şimdi yukarıda gele yazdığımız felsefeyle çelişmedik mi? Hayır!

Biyoloji, enerjiye dayanır. Dolayısıyla biyolojide yol alanlar enerjilerini yitire gelirler.  Ayakta durmaları zorlaşır. İşte bilakis biyolojik bir sürece zorunlu saygının gereği pozitif ayrımcılığa yönelmek insani bir zorunluluktur. İnsanda toplumsal varlık olmanın gereği medeniyete dayalı bir adalet duygusu gelişir. Bunlar olmazsa birlikte yaşam olmaz. Birini değerine oranla yaşlı olduğu için değil de enerjisi azaldığı için kollamamız yeğdir.

PANDEMİ SÜRECİNDE YAŞLILARIN KAPİTALİZMLE SINAVI

Gözle görülemeyen, hatta anca canlı bir organizma üzerinde canlanan yok hükmündeki Covid-19 denen cansız bir virüs sosyal sistemleri sarsmakla kalmayıp sorgulatır da oldu. Buna en çok muhatap kılınan sistem ise kapitalizm oldu. Kapitalizmin beşiklik ettiği küreselleşme safsatasının, duvarları olmayan, içine püfür püfür esilen bir pencereden ibaret olduğu anlaşılmıştır. Küreselleşmenin esası neye dayalı idi? Bir yandan sermayenin sınırsız mobilizasyonuna, öte yandan da emeğin ve genel anlamda siyasal örgütlenmenin baskılanması pratiğine dayalı idi. Hani?

1989’da Berlin Duvarı yıkılırken devletler arasında bulunan 10 civarındaki duvar, geldiğimiz küreselleşme çağında gâh açlıktan kırılanları püskürtmek gâh pandemiye karşı liberalizmin esaslarına uygun bir şekilde “Her koyun kendi bacağında asılır.” felsefesiyle 80 civarlarına ulaştırıldı. Sakın ha gizli komünizm örgütlenmesi (!) olmasın? Aman ha, uyanık olmakta yarar var!

Kapitalizmin, komünizme pabuç bırakacak hâli yoktu ya! Toparlanıp kendini yeniden inşa etme sürecine girmeliydi. İyi de kısa zamanda nasıl? Kapitalizmin pis bir huyu vardı. Varlığını, ötekileştirme ve günah keçisi yaratma üzerinde sigortalamaya çalışırdı. Daha kendisini toparlama yöntemlerini düşünme ve planlama aşamasına geçmeden birden ışık çaktı. Yaşlıları “yük” ilan etti. Aslında pandemi öncesi tüm Avrupa’daki nüfus körelmesinden dolayı böyle bir yüksünme hâli yok değildi. Yaşlı, dolayısıyla emekli sayısı çokluğu zaten sosyal güvenlik sistemlerini zorluyordu. Fırsat bu fırsat denilip suçlama nezaketsizce cadı avına dönüştürüldü.

İnsani değerlerle bakınca inanılır gibi değil ama kapitalizm mantığıyla bakılınca inanılır olacağını göreceğimiz ideolojik yansımalar gördük. Buraya açık istihbarat kaynaklarına yansıyan birkaç seçme yaklaşımı almak istiyorum.

Teksas Vali Yardımcısı’nın sözü: “Ekonomiyi kurtarmak için yaşlıların ölmesine ihtiyaç var.”

Bir Çek büyükelçi, AB toplantısındaki dost meclisinde sigarayı bırakma kampanyalarını desteklemekle hata ettiklerini söyler. Böylelikle insanların yaşam sürelerinin çok uzadığını, bunun da emeklilik, sağlık masrafları derken devletlerin sırtına taşınması zor yükler bindirdiğinden dem vurur.

Kimi ülkelerde doktorlara, 80 yaşın üstündeki yaşlıları yoğun bakıma almayın, talimatı verildiği ortaya çıktı. Nasıl olsa iki yıl yaşar yaşamazlar, bunları kurtarmak için ekonomiyi batırmaya değer mi, diyebilmişlerdir.

Kapitalizmin acımasızlık üzerine kurulu ideolojisini anlamak için daha fazla örneklemeye gerek yok. Kapitalist çarkı kısacık bir süre için dahi durdurmanın maliyeti yerine bir kısım insanın canını harcamayı göze almaktan çekinmediler.

TOPLUMSAL GÜNAH KEÇİSİ

Dört başı mamur oturaklı bir kapitalist üretim tarzımız vardı da birden Avrupai kaygılarla mı saldırıya geçtik? Asla! Toplumsal sorunlarda günah keçisi babında bir hedef yaratılınca idareciler yüklerinin azaldığı gibi bir avuntu içine giriyorlar. 65’lik günah keçileri olmasa sanki memleket kökten düzelecekmiş gibi bir hava yaratıldı. Öyle ki deliğe süpürülmesi gereken atık muamelesi yapıldı. Gazetelerde neler okumadık ki? Nevşehir Belediyesi’nin “Yaşlı İhbar Hattı” açtığını, Üsküdar Belediyesi’nin apartman kapısında çıkacak yaşlının önünü açılan kanal fotoğrafı gibi subliminal mesajlı fotoğraflar yayınladığını gördük.

Yaşlılık bir süreçtir ve herkes oraya varacaktır. Yarın sana yapılmasını istemeyeceğin şeyleri şimdiden senin geleceğin yere gelmişlere yapma.

Hani hasletlerimizin en büyüğü küçüklerimizi sevmek büyüklerimizi saymaktı?