Bir zamanlar ‘Özgürlük ve Anayasa Bayramı’ vardı

ALİ TAŞ

12 Eylül’de Amerikancı ve faşizan darbeyle iktidara gelen askeri yönetimin ilk hedefi 27 Mayıs’ın ürünü özgürlükçü ve demokratik 1961 Anayasası’nı kaldırmaktı. 12 Eylül rejiminin ideolojisi “Türk – İslam sentezi” olarak belirlenmişti. O güne kadar “devrim” olarak nitelenen 27 Mayıs hareketini, özellikle Adnan Menderes ve iki bakanın idamını öne çıkararak “demokrasi karşıtı” ilan ettiler ve 27 Mayıs bir anlamda bugün de yaşanacağı gibi “şeytan taşlama” ayinine dönüştü.

12 Eylül rejiminin 1982 Anayasa’sı yürürlüğe girene kadar bu ülkede “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” adında bir bayram vardı. 27 Mayıs tarihinde kutlanır ve 27 Mayıs, bir devrim olarak görülürdü.

Peki neydi 27 Mayıs? Kanlı bir devrim mi, demokrasiye darbe mi?

Bu sorunun yanıtını bulabilmek için 27 Mayıs’ı getiren koşulları hatırlamakta yarar var.

Kemalizm iki ayak ilerleme üzerine kurulmuştur. Birincisi ekonomik ilerleme, ikincisi toplumsal ilerleme.

Ekonomik ilerleme iki ayak üzerine yükselir. Birincisi devletçilik, ki 6 Ok’tan birisi olarak tanımlanmıştır, ikincisi de Toprak Reformu. Devletçilik ilkesinin gereği hamleler Atatürk döneminde güçlü bir şekilde atılmış ve kökleşmişti. Ancak toprak reformu Mustafa Kemal’in döneminde hedeflense de gerçekleştirilememişti. Yerine gelen İsmet İnönü de devrimci bir kimlikten ziyade, mevcut yapıyı muhafaza eden (bir anlamda Kemalizm’in muhafazakar kanadı) yapıda olunca, feodalizmin temel ayaklarından olan ağalığı ortadan kaldıracak toprak reformu yaşama geçirilememişti.

DEMOKRAT PARTİ “KARŞI DEVRİMCİ” BİR HAREKETTİR

Neden toprak reformuna bu kadar yer ayırdım. Demokrat Parti’yi kuran kadrolar esas olarak 1945 yılında meclise gelen ve yasalaşamayan “Toprak Reformu Yasası”na karşı çıkan kadrolardır da ondan. Örneğin Adnan Menderes, Aydınlı bir toprak ağasıdır. Parti de benzer kimlikte kişilerce kurulmuş ve desteklenmiştir. Demokrat Parti’nin ortaya çıkması, Kemalizmin temel dinamiklerine dayalı bir demokrasi girişiminden ziyade, daha başlangıç özelliği ile karşı devrim girişimidir. Nitekim bu özelliğini 1950’den sonraki uygulamalarında daha fazla göreceğiz.

Burada bir parantez açalım. 1950 seçimleri dolayısı ile bir “demokrasi kahramanı” yaratılacaksa, Adnan Menderes değil, İsmet İnönü öncelenmelidir. Çünkü bu karşı devrim hareketine kansız bir şekilde iktidarı devretmiş ve “demokrasi”nin önünü açmıştır.

1950 seçimleri ile iktidara gelen Bayar – Menderes ikilisi ilk dönemleri olan 1950 – 1954 arasında, Marshall yardımlarının da etkisi ile 2. Dünya Savaşı nedeni ile yoksullaşan ülkeye görece refah getirdiler. Aynı 2002’de iktidara gelen AKP’nin Kemal Derviş programını devam ettirmesi gibi, Bayar – Menderes ikilisi de İsmet İnönü’nün ekonomik programını devam ettirdiler.

Ama neyi devam ettirmediler? İnönü döneminde programında yapılan değişiklikler nedeni ile içleri önemli ölçüde boşalan Köy Enstitülerini. Yaygın eğitimin ve Anadolu aydınlanmasının en önemli araçlarından olan Halkevlerini. Kemalizm’in, dinin halkı sömürmesine karşı olarak geliştirdiği bütün araçları. Kısacası, feodalizmin tasfiyesinde Kemalizm’in kullandığı ne kadar kültürel araç varsa hepsini ilk dört yıllarında ortadan kaldırdılar. Karşı devrimin de hedefi buydu zaten. Demokrat Parti sayesinde “şeyhler, müritler, meczuplar ülkesi olamaz!” denilen Türkiye, dört yılda yeniden ve hızla ağaların, şeyhlerin, kısaca gericilerin eline düşmeye başladı.

BORÇLARINDAN ESİR DÜŞEN TÜRKİYE

1957 seçimlerine gelindiğinde “küçük Amerika” hayali suya düşmüş, ekonomik anlamda deniz bitmişti. Çok fazla bilinmez ama Demokrat Parti döneminde Düyun-u Umumi yeniden Türkiye’nin gündemine girdi. Türkiye, borçlandığı ülkeler arasında kurulan bir konsorsiyumla masaya oturdu ve 4 Ağustos 1958’de bu konsorsiyumun istediği ekonomik paket yürürlüğe girdi.

Bu paket ile bir gecede dolar 2,80 TL’den 9,02 TL’ye yükseldi.

Ekonomik başarısızlık, beraberinde baskı rejimini de getirir ki her türlü muhalefet bastırılabilsin. Menderes de, 12 Ekim 1958’de Manisa‘da yaptığı konuşmada, muhalefetin yarattığı kin ve husumet cephesine karşı bir Vatan Cephesi kurulması gerektiğini vurguladı. Radyolardan Vatan Cephesi’ne katılanların adları okunmaya başladı. Demokrat Parti’nin demokrasi yaldızları dökülmeye başladı. Gazetelerin kapatılması, İsmet inönü’ye saldırıların ardından son olarak da Tahkikat Komisyonu’nun kurulması bardağı taşıran damla oldu. O dönemden İsmet İnönü’nün “sizi ben bile kurtaramam” sözü tarihe geçmiştir.

27 MAYIS’IN TOPLUMSAL TABANI

Bugün 27 Mayıs hareketinin askeri yönüne bakarak onu “darbe” olarak kınama bugün toplumun aydın kesiminde de karşılık bulan bir yanılsamadır. Zira, 27 Mayıs’ın askeri niteliği, hareketin toplumsal tabanının olmadığı anlamına gelmez. Tam tersine, toplumsal olarak Kemalizm’in son onbeş yıl hariç, en büyük yükselişini yaşadığı dönemdir. 27 – 28 Nisan 1960’da Ankara ve İstanbul’da öğrenci gösterileri ve sonrasında üniversitelerin kapatılıp iki kentte sıkıyönetim ilan edilmesi, buna karşılık tarihe 555K olarak geçen “5. Ayın beşinde, saat 5’te Kızılay’da” sloganı ile yapılan büyük gösteri, Adnan Menderes’in bu gösterinin ortasında kalıp da tartaklanması, 27 Mayıs’ın toplumsal dayanağının göstergeleriydi. Aydınlar, gençler DP iktidarına karşı ayağa kalkmıştı. Yine 21 Mayıs’ta Harbiyeliler hükümete karşı bir sessiz yürüyüş gerçekleştirmişlerdi. Özetle toplumsal dinamiklerin tamamına yakını hükümetin arkasından çekilmişti.

SONUÇ

Şayet 27 Mayıs hareketi olmayıp da seçime gidilseydi, Demokrat Parti iktidarı seçim ile gidecekti. Ancak Silahlı Kuvvetler’in erken davranması ile bu mümkün olmadı. Sonrasında Adnan Menderes ve iki bakanın yaşadığı trajedi, 27 Mayıs’ın bugün lanetlenmesinin ana sebebi haline geldi. Kaldı ki o zamanın ceza yasalarında DP ileri gelenlerinin işlediği suçların karşılığı idam olarak belirlenmişti; idam cezası ayrıca tartışılabilir ama Demokrat Parti’nin başlangıcından itibaren bir karşı devrim hareketi olduğu ve buna uygun davrandığı, Silahlı Kuvvetler’in de toplumsal destek ile birlikte yeniden Cumhuriyet rotasına girme isteği, bu trajediler gösterilerek yok sayılamaz.

27 Mayıs, sivil ve asker unsurları ile bu halkın refleksidir.