Bir Kadı Burhaneddin, Divanı ve Devleti Vardı

Kadı Burhaneddin bir Türkmen Be­yidir. Sivas, Kayseri, Tokat Aksaray ve Kırşehir böl­gesine egemen olarak Sivas’ı kendisine başkent yapmış, ticarete, imara önem vermiş, adına para bastırmış ve “Sultan” diye anılmıştır

“Merd olan yirde labüd nâ merdi var”
(Mert insanın olduğu yerde çok da alçak olur)

“Yağı uş mülkün içinde ne kayu câasusdan”
(Düşman evine girmiş sen casus kaygısındasın)

 

 AV. CEM BAYINDIR

Kadı Burhaneddin kadılık, vezirlik ve hükümdarlık yapmış hukukçu, bilgin, ozan ve devlet adamıdır. Gerçek adı Ahmed olan ve 8 Ocak 1345 yılında Kayseri’de doğan Burhaneddin, hemen hemen tüm kaynaklara göre çocuk yaşlarda sarf, nahiv, lügat, mantık, hesap, aruz gibi bilimsel konularda eğitim almış, Arapça, Farsça dilinde şiirler yazmış, divanlar okumuştur.

Avrupa’da büyük zaferler kazanan Osmanlı padişahı Yıldırım’ın, ilk fırsatta Anadolu’ya yönünün döneceği bilindiğinden Anadolu Türk beylikleri, Karamanoğullarının öncülüğünde bu tehlikeye karşı bir birlik oluşturmuşlarsa da, bu ordu Yıldırım Bayezid karşısında tutunamamış ve darmadağın olmuş, Kadı Burhaneddin ise üzerine gönderilen orduya karşın ayakta kalmayı başarmıştır.  

Temsili bir Kadı Burhaneddin resmi

Kastamo­nu seferinde Candaroğlu Süleyman Paşa’nın direnişinde Bayezid’e karşı durmuş; Kastamonu ve Amasya’yı işgali sırasında da savaşmış; yanına yeterli asker almadan peşine düştüğü, kendi emrindeki Kara Osman (Kara Yoluk ya da Kara İlik) tarafından da pusuya düşürülerek öldürülmüştür.

Kadı Burhaneddin bir Türkmen Be­yidir. Sivas, Kayseri, Tokat Aksaray ve Kırşehir böl­gesine egemen olarak Sivas’ı kendisine başkent yapmış, ticarete, imara önem vermiş, adına para bastırmış ve “Sultan” diye anılmıştır.

Babası Kayseri kadısıydı. Babasının ölümüyle o da kadılık yapmıştır. Eratnaoğulları’nın çöküş çağında, önce vezir sonra saltanat naibi olmuş, daha sonra Eratnaoğulları­’nın son hükümdarı, Mehmet Çelebi’nin yerine geçerek, 1381 yılında hükümdarlığını ilân etmiş 17 yıl hükümdarlık yapmıştır.

Saltanatı boyunca, Mısır, Osmanlı, Karaman ve Dulkadir devletleriyle savaş­lar yapmış, birçok başarılar kazanmış, “Tevaif-i Mülûk” yani Anadolu beyleri arasında seçkin bir konumda görülmüştür. Osmanlı tarihçileri pek söz etmese de, komşu devlet ve beyliklerle birçok savaş ve barış ilişkilerinde girdiğine ilişkin tarihsel kayıtlar da vardır.

Kadı Burhaneddin hükümdarlığı kadar şairliği ve bilgeliği ile de bilinir. “İksîrü’s-saʿâdât fî esrâri’l-ʿibâdât” ve “Tercîḥu’t-Tavżîḥ (Ḥâşiyeʿale’t-Telvîḥ)” adlı kitapları da olan Burhaneddin Türk Edebiyatının en eski şairlerindendir. Güçlü bir de divanı vardır. Kadı Burhaneddin Divanı, gerek Anadolu Türkçesi gerekse şiir tekniği yö­nünden çok değerli bir sanat yapıtıdır.

Kadı Burhaneddin Divanı’ndan

Ali Canip Yöntem, divanın, Amerikan Kolej Müdürü Fred Field Goodsell tarafından 1922 yılında yayımlanmış olduğunu yazmıştır. Bugünkü Türkçe ile ilk metinlerini açıklayan Cenap Şahabeddin bu yapıtın girişinde, Kadı Burhaneddin’in divanının bir tek nüsha olduğunu özgün tek nüs­hanın 19. yüzyılın son yarısında, İngiltere’nin İstanbul elçiliğinin bir katibince ele geçirilmiş, ardından da British Museum’a  satıldığını belirtir. Gerçekten de özgün divan İngiltere’de British Museum’dadır.   

Kadı Burhaneddin’in rubai, gazel ve özellikle tuyuğ ya da tuyug türlerinde şiirleri vardır. Tuyuğ eski Türk ozanlarınca kullanılmış bir şiir biçimidir. Tuyuğ, rubai gibi 1., 2. ve sonuncu mısralar uyaklı olmak üzere, dört mısradan oluşur. “Duyu”, “duygu” anlamına gelir ve aruz vezninin “fâilâtün, failâtün, fâilün” kalıbı ile yazılır. Kadı Burhaneddin’in etkisiyle sonradan Seyyid Nesimi ve Nevai gibi bilindik ozanlar da bu türde ürünler vermişlerdir.

Hâfız-ı Şirazi, Sadi, Ömer Hayyam gibi  İran kökenli ozanların etkisi görülse de kendine özgü bir lirizmle insansal yönü ağır basan şiirler yazan; gazellerindeki acı ve sıkıntıları içeren ruhsal yapısıyla bize Fuzuli’yi, canlı ve içten anlatımıyla da Bâki’yi anımsatan bilge ozanın ana konusu genelde aşktır. Kadı Burhaneddin’in, güçlü tasavvuf şiirleri de vardır.

Dünyayı çoh sınaduh bir bûyimiş,
Kamu âlem varlığı Bir Hûyimiş.
Kaplan, aslan, ejderhâlar cümlesi,
Ecelün kaynağında âhûyimiş.

 Arapça ve Farsçayı da ana dili gibi bilen ve bu dillerde de şiirler yazan Burhaneddin’in çalışkan, yürekli, atak ve savaşçı ve lider yapısı yaşamı boyunca sürmüştür.

Nola eger feth oldıyise bize Simalu
            Ki görmemiş ola göz hûbı işbu sîmalu

Kadı Burhaneddin’in devlet düşüncesi; bilgelik, iyilik, güzellik ve adaletle yönetme, sürekli sınırlarını genişletme, halka, insanlığa gerektiği biçimde hizmet etme, onları mutlu kılma; bu duyuş, düşünüş ve hizmetlerden ötürü de maddesel dünyadan sıyrılarak bir sonsuzluğa erme düşüncesini içerir.

En geniş zamanlarında Kadı Burhaneddin Ahmed devleti


“Devletinden kaçan olur hâk-sâr;
Âşık olur ma’şûkından şerm-sâr.
Himmetümüz iki âlemde gezer,
N’olısar Amasiye ya Nîkisâr?”

Kadı’nın, insanların bazı eğilimleri nedeniyle, onları aşağılayıcı ya da övücü içerikte öğütleri de olur. Bu uyarıcı öğütlerin temelinde kendi güçlü kişilik yapısı ve yaşama görüşü yatar:

Özini alşah gören ser-dâr bolur,
“Ene’l Hak” da’vî kılan ber-dâr bolur
Er oldur hak yolına baş oynaya,
Döşekte ölen yigit murdar bolur.

Kadı Burhaneddin’in, insansal aşk duygularını içeren şiirleri de vardır. Gazellerinde gerçek-düş ürünü sevgiliye karşı,

“Bana cennet dahı sensüz nigârına cehennemdür / Cehennem bana sinünle bütâ Firdevs-i azâmdur”

gibi aşk sözleri şiirlerine, tuyuglarına konu olmuştur:

 

Yar yüzünde ince der dürdânedür
Zülfü dâm u kara hâli dânedür.
Yolına ölürisem tutma aceb,
Yâriçün can oynamah merdânedür

Çocukluğunda ciddi bir din eğitimi almasına, kadılık yapmasına ve dinsel konularda yapıtlar üretmesine karşın eğlenceye, söyleşiye ve şaraba düşkün olan Burhaneddin savaşçı olsa da barışın güzelliklerini savaşa yeğler:       

Ezelde Hak ne yazmışise bolur,
Göz neni ki görecekise görür.
İki âlemde Hakk’a sığınmışuz,
Tohtamış ne ola, ya Ahsah Temür?


Kimileri Kadı Burhâneddîn’in, tasavvufla ilgisinin olmadığını, sufi bir şair sayılamayacağını belirtse de Uzunçarşılı’ya göre Mevleviliğe saygı ve yakınlık duyar, birçok şiirinde de tasavvufsal bir duygu ve düşünce görülür ve şiirleri Seyyid Nesimi’ye esin kaynağı olur:

Hemîşe âşık gönli biryan bolur;
Her nefes garib gözi giryan bolur.
Sûfîlerün dilegi mihrâb namaz,
Er kişinün arzusı meydan bolur.

Yine hem savaşçı kişiliğini hem de tasavvufsal kimliğini gösteren bir şiirinde şöyle der;

Bün güninde koçlara ben işem uş
Begisem, hele bu dem dervîşem uş,
Dostlaruma dinçligisem ne aceb?
Düşmenümün cânına teşvîşem uş.


Ancak tasavvuf düşüncesinin sabır, tahammül, dünya zevklerinden cayma, köşeye çekilme gibi yaşam biçimleri Kadı Burhaneddin’de bulunmaz. O bir yönüyle dervişse de baskın yönü savaşçı ve hükümdar olmasıdır.

Giriştiği savaşlarda Osmanlı’yı, Memlüklüler’i, Karamanoğulları’nı, Dulkadiroğulları’nı yenen, Timur’un bile çekindiği biri olan Kadı Burhaneddin; tuyuglarına yansıdığı biçimde “yatakta ölen yiğit mundar olur” sözündeki gibi sert, güçlü, savaşçı, yürekli kişiliğiyle; hem de kendisinden sonraki birçok şairi etkileyen güçlü şiirleriyle Anadolu’nun hem siyasal hem de yazın tarihine geçmiş ve derin izler bırakmıştır.

Kadı Burhaneddin türbesi, Sivas

 

KAYNAKÇA:

  • Sivas ve Kayseri Hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed, Prof. İsmail Hakkı Uzunçarsılı
  • Kadı Burhaneddin’in, Kimlik ve Kişilik Yapısı ile Hayata Bakış Tarzının Tuyuglarına Yansıması, Rıfat Araz
  • Kadı Burhaneddin Romanı, Vedat Ali Tok
  • Kadı Burhaneddin’den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi, Veysel Gültaş
  • Hukuk Edebiyat Davası, Varlık dergisi 2006 Ocak, 4.-7. Sayfa, Tahir Abacı
  • https://islamansiklopedisi.org.tr/kadi-burhaneddin

 

PAYLAŞMANIZ İÇİN