Bir Cumhuriyet destanı: Halkevleri

Her yıl 17 Nisan günü, Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönümü olarak anılır. Cumhuriyet’in dünya eğitim tarihine armağan ettiği bu kurum anılmayı ve irdelenmeyi fazlasıyla hak etmektedir. Ancak, bir kurum daha vardır ki, en az Köy Enstitüleri kadar önemlidir ve sonuçları da etkili olmuştur. O da Hakevleri’dir.

ALİ TAŞ
alitas1970@gmail.com

Halkevleri konusunda girmeden önce, Köy Enstitüleri’nin ve Halkevleri’nin siyasi ve düşünsel alt yapılarına bir göz atmaya ihtiyacımız var. Çünkü bu alt yapı bilinmeksizin yapılacak bütün değerlendirmeler eksik ve yüzeysel kalacaktır.

23 Nisan 1920’de toplanan Büyük Millet Meclisi, savaş koşullarında 18 Kasım 1920’de “Halkçılık Beyannamesi”ni kabul eder. Bu beyanname, ilerde kendisini Cumhuriyet ilkeleri olan 6 Ok içerisinde “Halkçılık” olarak bulacaktır. Mustafa Kemal tarafından kaleme alınan beyannamenin ruhunu şu paragraf oluşturmaktadır.

Türkiya Büyük Millet Meclisi, halkın öteden beri maruz bulunduğu sefalet sebeplerini, yeni vasıtalar ve teşkilât ile kaldırarak yerine refah ve saadet ikame etmeyi başlıca hedefi sayar. Dolayısıyla toprak, maarif, adliye, maliye, iktisat ve vakıflar işlerinde ve diğer meselelerde toplumsal kardeşlik ve yardımlaşmayı hâkim kılarak, halkın ihtiyaçlarına göre yenilikleri ve tesisleri vücuda getirmeye çalışacaktır. Ve bunun için de siyasî ve içtimai ilkelerini milletin ruhundan almak ve tatbikatta milletin itiyat ve ananelerini gözetmek fikrindedir. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, 2004, c.10 (1920-1921), s. 102)

1932 Atatürk, hemen sağında Kılıç Ali, solunda Sabiha Gökçen Pertek halkevi’nde

İlerleyen dönemde Halkçılık, Cumhuriyet’in dayandığı en temel iki ilkeden (diğeri ‘Devrimcilik’tir) birisi olmuştur.

İşte Köy Enstitüleri ve Halkevleri, Cumhuriyet’in ‘Halkçılık’ ilkesinin uygulamadaki karşılıkları olagelmişlerdir. Bu nedenle de Cumhuriyet devrimlerinin yerleşmesinin temel taşlarındandır.

Halkevleri değerlendirmesinden önce, kısaca bir de tarihçesine göz atalım.

1931 yılındaki 3. Kurultay’da 6 okun CHP tüzüğe alınması ile birlikte, halkçılık ilkesinin uygulanması ve halka bütünleştirilmesini sağlamak amacıyla tasarlanan Halkevleri, Dr. Reşit Galip’in çalışmaları sonucunda 19 Şubat 1932 yılında Ankara ve 14 il merkezinde açıldı. Bu dönemde Halkevleri’nin amacı CHP tarafından şu şekilde tanımlanmıştı.

Cumhuriyet Halk Partisinin Halkevleri ile takip ettiği gaye, milleti şuurlu, birbirini anlayan, birbirini seven, ideale bağlı bir halk kütlesi halinde teşkilatlandırmaktır.

1930’larda Diyarbakır Halkevi Orkestrası 2 bin kişilik salonları “hıncahınç dolduran” büüyük kalabalıklara klasik müzik konseri vermekteydi

Burada CHP’yi Atatürk şeklinde okumamız daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

1950 yılına gelindiğinde ülke genelinde 478 Halkevi 4322 de Halkodası bulunmaktadır. Temel amacı Cumhuriyet ve devrimlerini halka taşımak olan Halkevleri’nde 1950 yılına kadar yüzbinlerce kişi oradaki kaynaklardan yararlanmış, toplantılarına katılmıştı. Dönemin koşulları ne nüfusu gözönüne alındığında, rakamlar çok yüksektir.

1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti, 1951 yılında Halkevleri’ni kapatarak mallarını hazineye devretti. Halkevleri’nin ve Köy Enstitülerinin kapatılması bile başlı başına DP’nin temsil ettiği çizginin ne olduğunu gözler önüne sermektedir.

1934 Sivas Halkevi tiyatro kolu “Kağnı” piyesini sahneler. ( Hayat Ağacı dergisi)

27 Mayıs sonrasında 1963 yılında Halkevleri yeniden açılmış, bu sefer de 1961 Anayası’nın getirdiği haklar ve özgürlükleri halka taşıyan bir aracı haline gelmiştir. Akılda kalması açısından, Sadri Alışık, vb nice sanatçı Halkevlerinde yetişerek sanat hayatlarına başlamış ve ülke kültür ve sanatına katkıda bulunmuşlardır.

1977 yılındaki Kurultay’a giderken Halkevlerinin şube sayısı 529’a Halkodası ise 333’e ulaşmıştır.

12 Eylül darbesi ile Halkevleri bir kez daha kapatılmıştır.

Halkevlerinin birinci kapatılmasının Demokrat Parti, ikinci kapatılmasının da 12 Eylül rejimi tarafından gerçekleştirilmesi, tarihsel bir tesadüften ziyade, her iki hareketin de ideolojik kökenini açıklaması bakımından öğreticidir.

12 Eylül’den sonra 1987 yılında yeniden kurulan Halkevleri, birinci ve ikinci dönemlerindeki görkemli günlerine dönememiştir. Günümüzde çalışmalarını sürdüren Halkevleri, bu yazı değerlendirmesinin dışında tutulmuştur, ayrı bir çalışma konusudur.

HALKEVLERİ, YAYGIN EĞİTİMİN EN BAŞARILI MODELLERİNDENDİR

Cumhuriyet, kendi değerlerini halka taşımak için eğitimi başat araç olarak görmüştü ve Köy Enstitüleri, bu aracın örgün eğitim ayağındaki ayaklarıydı. Enstitüler, Halkçılık İlkesinin gereği olarak geleneksel eğitim kuram ve uygulamaları dışına çıkarak, bölgesinin lideri olabilecek ve her konuda köylünün danışabileceği, yol gösterici öğretmen tiplemesini yetiştirmeyi hedefliyordu. Bunda da önemli ölçüde başarılı oldu.

Ancak, Enstitüler her ne kadar bu şekilde planlasa da, hedef kitlenin ancak küçük bir kısmına ulaşabiliyordu. Bu hedef kitle dışında kalan yığınlara da başka bir yolla ulaşılmalıydı.

İşte bu noktada devreye Halkevleri girdi. Enstitülerin ulaşamadığı yerlerde Halkevleri görevi devralarak devrimlerin halka ulaşmasını sağlamaya çalıştı ve yaygın eğitim modeli olarak örgütlendi. Halkevleri aracılığı ile halk, kitaba, tiyatroya, konsere, kısacası kültürel ürünlere ulaşma imkanını yakaladı. Üstelik, sadece ulaşmakla da kalmadı, bunları kendisi üretti. Bir ilçedeki Halkevi, kendi içinden yetiştirdiği insanlarla tiyatro oyunu sahneledi, konserler düzenledi. Bulunduğu alanın kültürel zeminin zenginleşmesi için ne gerekiyorsa yaptı. Cumhuriyet’in örgün eğitimde başlattığı hamlesini yaygın eğitim ile destekledi ve devrimleri nedenleri, niçinleri ile halka taşıdı. Üreten, düşünen, sorgulayan insanlar meydana getirmek için eğitim dışında kalan bütün insanlara ulaşmanın yollarını üretti. Bu yönü ile çok başarılı bir yaygın eğitim deneyimi olarak tarihe yerini aldı.

1960 sonrasında da, 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlük ortamı ve hakların kullanılması ve sahip çıkılması için görev üstlenen Halkevleri, başlangıçta kendisine yüklenen, “… ideale bağlı halk kütlesi halinde teşkilatlandırmaktır” amacına bağlı kaldı. 1950 öncesinde ideal Cumhuriyet Devrimleriydi, 1960 sonrasında da Cumhuriyet kazanımlarının etkisinde 1961 Anayasası’nın hak ve özgürlükleri oldu. Her iki durumda da Halkevleri, halkçılık ilkesinin uygulama aracı olarak, kazanımları halka ulaştırma görevini üstlendi.

Bugün bütün saldırılara rağmen Cumhuriyet konusunda toplumda diri, aktif ve güçlü bir duyarlı kitle varsa, bu kitlenin yaratılmasının altındaki en önemli başarılardan birisi de Halkevleri’ne aittir. Cumhuriyet’in en önemli iki kurumundan Köy Enstitüleri’ni öne çıkarıp, Halkevlerini görmezden gelmek, Cumhuriyet’e ve tarihe saygısızlık olacaktır.

1930’larda Mardin Halkevi’nin bir etkinliği