Bir Cahit Irgat Vardı

Irgat, sanatçı sorumluluğu içinde, ezilenlerin, sıkıntı içinde olanların, topraksız köylülerin, haksızlığa uğrayan insanların yanındaydı. Dostluğun değerini vurgulayan, savaşa karşı barış sevgisini işleyen Cahit Irgat, duygularını oldukça kızgın ve alaycı bir anlatımla ortaya koymuştur

 

AV. CEM BAYINDIR

 

” Ben ezilmiş insanların
Acı çeken, sancı çeken çocuğu
Irgatların Irgatı”

 

 

Ressam ve şair Metin Eloğlu, Cahit Irgat’ın daha “Cahit Saffet” olduğu dönemde soyadının  “Mutlu” olduğunu ancak Irgat’ın bu soyadını değiştirerek ille de “Irgat” olmasını istediğini tutturduğunu söyler. Eloğlu, Irgat’a bunun nedenini sorduğunda: “Kişi yalan söylememeli, soyadıyla bile,” dediğini, “Irgat” soyadını kimlik belgesine de yazdırmak için “usûlen” açılan davada da tanıklık ettiğini ve yargıcın “bu kişiyi Irgat olarak mı tanırsınız?” sorusuna “evet” dediğini belirtir.

       (21 Mart 1916-5 Haziran 1971)

Tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmen, yazar ve ozan Cahit Irgat Edirne Öğretmen Okulunda bir süre okumuş, ardından girdiği Ankara Devlet Konservatuvarı’nın ise son sınıfından “sol düşünceleri olduğu gerekçesiyle” atılmış, uzun yıllar tiyatro ile uğraşmış, tiyatro ve sinema filmleri yönetmiş, şiirler yazmıştır.

Bu Şehrin Çocukları, Rüzgârlarım Konuşuyor, Ortalık, Irgatın Türküsü adlı şiir kitapları, Geri Dönemezsin, İnsan Kafesi adlı iki romanı ve Çok Yaşasın Ölüler adlı anı kitabı olan Cahit Irgat yüz elliye yakın da sinema filminde oynamıştır.

Konservatuvardan atıldıktan sonra Paris’e giden Irgat’ın ilk şiiri “Bu Akşam daCahit Saffet imzasıyla 1 Nisan 1935 tarihinde Varlık dergisinin 42. sayısında çıkmıştır.


Bu Akşam da

Bu akşam da söğütler dereye omuz verdi.
Kırdan dönen sürüler dağılırken ağılda.
Çöreklenen dağlarda gün soluk bir fenerdi .

Bu akşam da, sevinci çeşme başında buldum.
Doldurdum yosun renkli suyla bakır tasımı,
Su, bir ispirto gibi sardı kafa tasımı…

Bu akşam da ırakta ağlayan biri vardı,
Bu türküyü söyleyen her akşamki kadın mı?
Nağmeler, günle birlik yavaş yavaş karardı.

Bu akşam da, bir beyin, bir kafa gibi bak, kır
Sanki bir felsefenin düstûrile uyuşmuş:
Akşam düşünceleri aydınlığa çıkarır…

Daha sonra Servet-i fünûn, Uyanış, Gündüz, Yücel, Ses, Pınar, Yığın, Yürüyüş, Ant, Yaprak adlı dergilerde yayımladığı şiirleri ile yazın dünyasında tanınmış, aralarında Nurullah Ataç’ın da olduğu birçok eleştirmence övülmüştür.

Küçük yaşlarda hem yazın hem de tiyatroya merak saran Cahit Irgat, önce yazına yönelmiş, okul temsillerinde oynarken yazar ve öğrenci müfettişi Reşat Nuri Güntekin ve resim öğretmeni heykeltraş Ratip Âşir’in önerisiyle oyunculuğa yönlendirilmiştir. Irgat, o günlerde Edirne’ye gelen Raşit Rıza Tiyatrosu’na başvurmuş ve Raşit Rıza tarafından çok sevilmişse de önce okulunu bitirmesi istenmiş, aynı günlerde mektup yazdığı, tiyatrocu Muhsin Ertuğrul’dan da aynı yanıtı almıştır.

Ardından, Raşit Rıza Tiyatrosu’na kabul edilen Irgat, oynadığı uşak rolüyle profesyonel tiyatroya giriş yapmış, altı ay değin süren Raşit Rıza Tiyatrosu’ndan sonra bu kez de 1936’da İstanbul Şehir Tiyatrosu’na girmiştir. Bir yandan burada sahneye çıkıyor, öte yandan da konservatuvar eğitimi alıyordu. Yukarıda belirttiğimiz gibi ilk şiiri de bu yıl “Cahit Saffet” imzasıyla Varlık’ta yayımlanır.

1939’da İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda önemli roller oynamaya başlamış, Yılmaz Ali adlı filmle de sinema oyunculuğuna girmiştir. 1941’de sesli çekilen ve çekimleri üç ay süren Kahveci Güzeli’nde oynamış ve burada, Muhsin Ertuğrul yönetiminde Hazım Körmükçü, Münir Nurettin Selçuk, Nevin Seval gibi değerli kişilerle çalışmıştır.

1945 yılında, ilk şiir kitabı “Bu Şehrin Çocukları”nı çıkaran Irgat, ilk eşi Mina Urgan’ı bu dönemde asistanken tanır. Ertesi yıl ilk romanı, Halide Edip Adıvar’ın önerisiyle “Geri Dönemezsin” yayımlanır. 1947’de ikinci şiir kitabı “Rüzgârlarım Konuşuyor”un çıkmasının ardından aynı günlerde Ferdi Tayfur’un yönetiminde İstiklâl Madalyası, Senede Bir Gün, Üçüncü Selim filmlerinde görev alır ve ilk kez çokça gelir sağlar.


Alınteri var temellerinde
Merhametine girdiğin yapıların
Ve avuç sıcaklığı
Ayrı ayrı her taşında İnsanların.

1948 yılında, Fransız hükümetinden aldığı bursla Paris’e gitmiş, Charles Dullin’in tiyatro kurslarına katılmış, zamanının birçok tanınmış kadın ve erkek oyuncuları, ozanlarıyla tanışmış, Comedie Française ve Gaite Montparnasse tiyatrolarında figüranlık yapmış ve kırk beşe yakın büyük oyunu izlemiştir. 

1949’da İstanbul’a gelmişse de yeniden Paris’e dönmeye niyetlidir. Ama “Rüzgârlarım Konuşuyor” kitabı için koğuşturma açılmıştır ve gelişinin on altıncı gününde hakkında takibat başlamıştır. Bir buçuk yıl süren dava sonunda iki ay hapis cezası alır ve Paris’e dönmekten cayarak doçent Mina Urgan ile evlenir. O yıl içinde İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda Pirandello’nun Dördüncü Henri ve Alfred de Musset’nin Marianne’ın Kalbi’ oyunlarını sahneye koyar.

Aydın Arakon’un yönetiminde Vatan İçin filmini Yıldız Kenter’le oynayan Irgat, Muhsin Ertuğrul’un kurduğu Küçük Sahne’nin kuruluşuna katılır. Dünkü Çocuklar, Monserrat, Godot’yu Beklerken gibi etkileyici oyunlarda oyunculuğunun doruk noktasına ulaşır.

1952’de üçüncü şiir kitabı Ortalık’ı yayımlayan Cahit Irgat, önemli bir film sayılan İpsala Cinayeti’ni çevirmiş, İtalya’ya film çevirmeye gitmiş, 1953’teyse Ortalık kitabına komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla dava açılmışsa da yargılama sonunda beraat etmiştir.

Tabanda çamur
Teknelerde hamur
Teknelerde insanlar

Yaşamı boyunca alkole düşkünlüğü olan Cahit Irgat, 1959’da ciddi bir depresyon geçirir,  yazdığı iki oyunu ve yüzlerce şiirini yırtar, insanlara küser, yakın dostları Orhan Veli Kanık, Sait Faik Abasıyanık, Cahit Sıtkı Tarancı’nın ölümlerini görür. 

Mina Urgan’dan ayrılan Cahit Irgat, eşinden boşanmış Cahide Sonku ile büyük bir aşk yaşar, birlikte kalır, tiyatro açarlar. Sonku, Cahit Irgat’tan  aşkı ve starlığı bu dönemde öğrendiğini söyleyecektir. Irgat, Cahide Sonku’yla birlikte Mecidiyeköy‘de bir gecekonduda zorluklarla boğuşarak birlikte yaşamakta ve içkiden uzak kalamamaktadırlar. Ekonomik sıkıntılardan Mecidiyeköy Pazarında balık satmaya başlar. İnsanlar Irgat‘ın film çevirdiğini sanırlar. Atıf Yılmaz da anılarında o günlerde (1963), bir barda, Cahide Sonku ve Cahit Irgat’ı sarhoş ve beş parasız bir biçimde gördüğünü yazmıştır.

Cahide Sonku, Cahit Irgat

1964 yılında ikinci eşi olan Neriman Akad’la evlenen Irgat, Kent Oyuncuları’na katılır ve Üç Kuruşluk Opera’da oynar.

Cahit Irgat’ın şiirleri yalın ve gerçekçidir. Önceleri dostu Cahit Sıtkı çizgisinde şiirler yazarken sonradan Orhan Veli ve arkadaşlarının Garip şiirinin etkisine girmişse de, şiirinde bu iki çizgiden de uzaklaşarak tümüyle toplumcu gerçekçi şiire yönelir.

Sükûn bulmuş limanlara seneler sonra avdet
Hasretini çektiğim rıhtım / Eski serseri arkadaşlar
Taze iklimlere kanat açan göçebe kuşlar
Ve bir ıslığıma evini harcayan çocuk
Ayak seslerimi tanımaz olmuşlar…

Gerçekten de yalın ve anlamlıdır onun şiirleri, Hikmet Altınkaynak, Cahit Irgat’ın 1940 kuşağı içinde kendisine özgü, bambaşka bir yeri olduğunu belirtir. Onun en belirgin özelliği insana ve insan adaletine olan yaklaşımıdır. Kimilerinin onu, hırçın, öfkeli görmesinin, duygusal yapısının nedeni de ondaki adalet duygusudur.

Tiyatro eleştirmeni Özdemir Nutku’nun da sözlerindeki gibi, Irgat, sanatçı sorumluluğu içinde, ezilenlerin, sıkıntı içinde olanların, topraksız köylülerin, haksızlığa uğrayan insanların yanındaydı. Dostluğun değerini vurgulayan, savaşa karşı barış sevgisini işleyen Cahit Irgat, duygularını oldukça kızgın ve alaycı bir anlatımla ortaya koymuştur. Şiirleri daha çok toplumcu sanat dergilerinde çıktığı için tutucu dergilerde ona “karamsar” şair sıfatını yakıştırmışlardı. Oysa o karamsar değil, umut kapısını aralık bırakan huzursuz bir şairdir.

Asım Bezirci’nin onun sanatı üzerine düşünceleri şöyledir:

 “…’İnsanı içine alan şiir toplumcudur.’ bu kadar çizgili bir deyim. Toplumcu şiir konularında insan ana temaysa, ağaç da, akrep de, çiçek de, ekmek de, siyaset de, mutluluk da, umut da, umutsuzluk da, yağmur da, susuzluk da her şey her şey onunla beraberdir, onunla iç içedir… Bu da kaba çizgili bir deyim oldu belki… evet, her şey insan için, insanın mutluluğu için, gelecek günlerinin özlenen yaşantısı için… Bazıları şiir kulak içindir, der. Bazıları göz içindir, der. Bazıları hem kulak içindir, hem göz içindir der… Bence iş deyimde, iş yapıda, iş yapının ve deyimin içinde… İş sanatçının çapında… Yoksa açlık için, ekmek için, baldırı çıplak için, yokluk için şiir yazıyorum diye sanat dışı sıram sıram laf düzmek toplum şiirini koymaz ortaya…”

Cahit Irgat’ın son tiyatro serüveni Dormen Tiyatrosu’nda Yaygara 70 müzikali sırasında Ankara’da sona erer.

Onun tiyatrodaki son yılını Haldun Dormen’in Sürç-ü Lisan Ettikse adını verdiği anı kitabından öğreniriz:

“Bir gece Cahit sabaha karşı hastalandı. Hep birlikte koridorlara doluşup doktorun kararını bekledik. O gün doktorun teşhisinin ne olduğunu bilmiyorum, ama İstanbul’a döner dönmez muayene olması gerektiğini söylediğini hatırlıyorum. … İstanbul’a döner dönmez Cahit tiyatrodan ayrıldı. Ayrıldıktan iki gün sonra korkunç gerçeği öğrendik. Cahit akciğer kanseriydi ve birkaç yıllık ömrü kalmıştı. Bunu duyar duymaz Erol Günaydın’la arabaya atladık, Cahit’in Şişli’deki apartmanına gittik.

“Cahit yatıyordu yatakta. Karısı Neriman başucundaydı. Bizi görünce sevindi. Yüzü aydınladı birden, ‘Meğer Ankara’da çok hastaymışım, bu yüzden seni kırdım,’ dedi çocuk gibi kızarak. … O gün Erol’la orada uzun süre kalıp neşelendirdik onu. Bir iki hafta dinlendikten sonra tekrar sahneye çıkacağına inanıyordu. Bir daha sahneye çıkamadı koca Cahit. Eridikçe eridi ve bir yıl sonra, Haziran ayında göçüp gitti.”

Cahit Irgat’ın 1968 yılında Akşam gazetesinde çıkan ve çeşitli yayınevlerinin bastığı “Çok Yaşasın Ölüler” başlığını verdiği anı kitabı herkesin okuması gereken, biçemindeki sıcaklık, içten ve sağlam anlatım ve ince duygularıyla etkileyici bir yapıt. Yazınımızın ve tiyatromuzun önemli kişiliklerini Cahit Irgat duyarlılığı içinde bizlere yaşatan bu anıların okuyanların çok sevip etkileyeceği kanısındayım.


Ağacım, dört kol çengi kıyamet
Her dalımda bir memleket / Uzar kollarım uzar
Taşımda toprağımda bereket
Köklerimden başlar hürriyet
Bana çarptıkça anlar
Yağmur yağmur olduğunu
Rüzgâr, rüzgâr
Taşımda toprağımda kıyamet
Köklerimden

5 Haziran 1971’de yitirdiğimiz Cahit Irgat, yaşadığı dönemde, güçlü şiirleri, beğenilen romanları, tiyatro, sinema oyunculuğu, tiyatro birikimi, sanatçı dünyası ile ilişkileri ile sanat (yazın, tiyatro, sinema) tarihimizde önemli bir yer sahibidir.

Günümüzde adı unutulmaya yüz tutsa da gelecek kuşakların bilmesi, anlaması, okuması gereken, sanat tarihimizde iz bırakmış çok önemli bir sanatçı. Rahmet ve saygıyla anıyorum.

  • IRGAT, Cahit, Çok Yaşasın Ölüler, Yayını haz. Turgut Çeviker, Notos Yay., 2011.
  • IRGAT Cahit, Irgatın Türküsü-Bütün Şiirleri, Adam Yay., 1991.
  • HİLAV, Selahattin, “Cahit Irgat Üzerine”, Irgatın Türküsü, Adam Yay., 1991.
  • YETİŞTİ Oğuzhan, Cahit Irgat’ın Hayatı, Sanatçı Kişiliği ve Eserleri, Erciyes Dergisi, 2016,
  • BEZİRCİ, Asım, “Cahit Irgat”, Papirüs, S.35, Mayıs 1969.
  • ERGÜN, Mehmet, “Cahit Irgat’ın Şiir Evreni”, Yeni Dergi, S.108, 1973.
  • İLERİ, Selim, “Cahit Irgat’ın Anıları”, Radikal Kitap, 2011.
  • İLHAN, Attilâ, “Cahit Irgat’ın Ortalık’ı Üzerine ya da Kötümser Bir İyimserlik”, Gerçekçilik Savaşı, İş Bankası Yay.,

 

 

paylaşmanız için