Askerler neden Erdoğan’ın arkasına dizildi?

DR. ABDULLAH KÖKTÜRK

Son günlerde Doğu Akdeniz üzerinden başlayan Yunanistan ile gerginlik ortamı, yılların Ege sorunlarının da ısıtılarak servis edilmesi ile uluslararası bir boyut bulmaya başladı. Bu gerginlik ortamı ekonominin içinde bulduğu sorunlardan bunalan Erdoğan iktidarına nefes alma imkânı sağladı. Ne var ki, olası bir savaş ülkeyi çok büyük felaketlere sürükleyebilir.

Televizyonlarda olmadığı kadar emekli general ve amiral Türk-Yunan gerginliği için sorunlara benzin döküyor. Bir emekli general iktidara yakın bir televizyonda -yaklaşık yüz yıldır Yunanistan’a ait olan- Meis adasının Türkiye tarafından işgal edilmesi gerektiğini söylüyor. Başka bir emekli amiral ise, Fransa donanmasını nasıl yeneceğimizi anlatıyor. Balyoz ve Ergenekon’da hapis yatmış emekli askerlerin bir bölümü iktidarın yanında olmak için birbirleriyle yarışıyor.

Televizyonda bir programa katılan emekli Doç. Dr. Tümamiral Cihat Yaycı “Montrö Sözleşmesi’ne göre 20 ve 21. Maddelerde çatışma riski durumunda boğazların kapatılabileceği yazılı, biz bu durumda Yunan ve Rum ticaret gemilerine boğazları kapatabiliriz” diyebiliyor! Oysaki 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi 20 ve 21. maddeleri savaş gemileri hakkındadır. Burada bile BM 2/3 çoğunlukla bunu kaldırabilir. Sözleşmenin 6. Maddesi ticaret gemileri hakkındadır. O da olası bir savaş tehdidi varsa, ‘Türkiye, ticaret gemilerine gece geçişini önleyebilir, sadece gündüz geçişine izin verir’ der. Montrö’nün hiç bir maddesi bir gerginlik durumunda ticaret gemilerinin geçişini engelleyici hükme sahip değildir. Dün telefonla konuştuğum sayın Yaycı, heyecanla hatalı söylemiş olabileceğini, kastettiğinin savaş gemileri olduğunu söyledi. Ben de telefon heyecanı ile soramamış olabilirim, şimdi sorayım; gerginlik ve savaş durumunda Yunan savaş gemilerinin Türk boğazlarında ne işi olacak?

Yine emekli Yarbay Ali Kurumahmut, verdiği konferanslarda Kanal İstanbul’un ne kadar gerekli ve önemli olduğunu anlatıyor. Kendisi emekli yarbay olmasına rağmen genç yaşında Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarlığı ve Danıştay üyeliği de yaptı. Şu anda halen Ulaştırma Bakanlığı danışmanı. Cihat Yaycı da sık sık onu referans veriyor.

Her gün bir emekli koramiral veya tümamiral televizyonlarda bize nasıl bir Yunan tehditi altında olduğumuzu anlatırken, Akdeniz’in doğal kaynakları için gerekirse savaşabileceğimizi söylüyor. Hepsinin önünde bir harita Ege ve Akdeniz’i parselliyorlar

Daha önceki bir yazımda, iktidarın parçalı yapısına değinip, yarı askeri rejime dönüşen sistemde dış politika ve güvenliğin askerlere bırakıldığını belirtmiştim. Dış politika askerde olunca da, sorunları silahla çözmeye çalışmasından daha doğal bir şey olamaz.

Askerlerin Erdoğan ile yakın ilişkisinin geçmişine bakmak için 5 Mayıs 2007 Erdoğan-Büyükanıt Dolmabahçe görüşmesine kadar gitmek gerekebilir. Dolmabahçe’nin sırrı Büyükanıt’la beraber karanlığa gömülse de, laneti bugüne kadar ulaşmıştır. Erdoğan’ın arkasına askerlerin bu kadar istekle dizilmesinin gerçek sebebi ortaya çıkana kadar bu lanet, TSK’nın ve ülkenin peşini bırakmayacaktır. Askerlerin iktidar ortaklığından ayrılıp asli görevlerine dönmesi için ise Türkiye’nin özgür ve demokratik bir ülke bir ülke olması gerekmektedir.