Asıl okunması gereken bu oluşumun kendisi

METİN CENGİZ

8 HAZİRAN 2013 CUMARTESİ

Gezi Parkı olayları gözden düşürülmek için iktidarından paralı yorumculara değin herkes elinden geleni yapıyor, şimdi de toplumsal açıdan yaptıkları ucuz çözümlemelerle profesörler devrede. Demokratik istekler ne de rahatsız ediciymiş, demokrasiyi ağzından düşürmeyenler apışıp kaldılar. Hükümetin hoşgörüsüz tavrını meşrulaştırmak için demagojinin bini bir para. Bazı coşkulu grupların tavrı Gezi Parkı gösterilerini gözden düşürmek için bahane olarak kullanılıyor. Ankara’da “ulusal renk” ağır basıyormuş. Diyelim ki böyle. Onların istekleri vatandaş isteği değil mi? Onlar bu halkın evlatları değil mi? Onların demokrasiye yönelik istekleri yok mu sayılmalı? Öfke göstericilere. Ama kimse nedense Ankara Belediye Başkanının “Tükrükte boğarız”, başbakanı karşılayan kitlenin: “Yol ver gidelim, Taksim’i ezelim”, “Azınlık şaşırma, sabrımızı taşırma” sloganlarını tartışmıyor. Bir taraftaki aşırılıkları dile getirirken diğer taraftaki aşırılıkları dile getirmemek… Partizanlığın, ucuz siyasetin bayatlamış hali? Hele de bu “azınlık” söylemi? Kim azınlık? Ülkenin dörtte bir oyunu alan CHPliler mi? CHP dışındaki sol mu? Hem azınlık olunca çoğunluğa tabi olunan rejim faşizmin alası değil mi? Demokrasi azınlığın haklarını çoğunluğa karşı korumanın adıdır.

Demokrasiye giden yol, uzlaşmadan geçer. Uzlaşmaya giden yol ise buluşulabilecek orta yolu arayıştan. Böyle tek taraflı bakış, olsa olsa iktidarın otoriterleşmesine yol açar. Herkes demokratik ortak noktalarda buluşmalı. Kaldı ki bu ülkenin kamburu Kürt meselesindeki çözüm de ancak gerçek demokratik adımlarla gerçekleşir. Türkiye gerginliği değil toplumsal barışı, otoriter yönetim yöntemlerini değil, gerçek bir demokrasiyi istiyor. Hükümete ve özellikle de başbakana çok şey düşüyor.

***

Hayata dair tek düşüncesi kalmamış olan, ancak üç-dört kişiye hitap eden “marjinal grupların” kimin işine yaradığı açıkça görülüyor. İktidar olup bitenleri şiddet kullanarak bastırmak için marjinal grupları kullanıyor. Şöyle de diyebiliriz: marjinal gruplar iktidarların ekmeğine yağ sürüyor. 
Oysa olup bitenler tamamen günümüz dünyasına özgü bir iktidar karşıtı olguya işaret ediyor ve ülkemizde bunun bir ilk olarak yaşanması onur vericidir. Arap ülkelerinde yaşananlar ile karşılaştırılamaz. Arap ülkelerindeki baskılara karşı yıllarca süren muhalif hareketlerin dışarıdan düğmeye basılmasıyla patlak verdiğini biliyoruz. Arap Baharı denilen, özgürlükçü hareketlerin de içinde yer aldığı bu muhalif hareketlerde bir başka dinamik güç de İslamcı gruplardan oluşuyordu. Tamamen dışarıdan dizayn edilen ve yaşadığımız çağı ifade etmekten uzak, konvansiyonel anlamda gelişen bir hareketti ve Tunus, Mısır gibi ülkelerde bile başarıya ulaştığı söylenemez. 
Ülkemizdeki olaylarla tek benzerliği sosyal medyanın özgürlükçü hareketlerde aktif bir rol oynamış olmasıydı. 
Ülkemizde ise olup bitenler, mecliste sandalyesi olan partilerin, sol grupların, hareketlerin yani konvansiyonel siyasi oluşumların tamamen dışında, bu siyasi güçlerle hiçbir bağlantısı olmayan, ancak hepsinin yararlanmaya çalıştığı; kendiliğinden gelişen, çağımıza özgü, özgürlükçü, gerçek demokratik çözümler isteyen, hayatın ve insanın iktidar ve siyasetin dışındaki anlamına vurgu yapan çağcıl bir oluşumu işaret ediyor. 
Asıl okunması gereken bu oluşumun kendisi. Bence bu oluşum dünyaya da çağımızla ilgili ders verici ve örnek olacak bir yenilik içeriyor. Türkiye halkı bu yenilikle farklı bir devinim kazanmış gözüküyor. Yorumcuların, partilerin tam da anlamlandıramadığı, adını koyamadığı, okuyamadığı da bu hareketin kendine özgü bu yanı. Özet olarak özgürlük ve demokrasi hareketi diye niteleyebiliriz. Tek başına ülkemizdeki kentsel bilincin artmasıyla da yaşam biçimine sahip çıkılmasıyla da çağdaş bir vatandaşlık bilincinin gelişmesiyle de anlatılamayacak bir sosyal olguyla karşı karşıyayız.

15 HAZİRAN 2013 CUMARTESİ

AKP mitingi Ankara’da heyecansız bitti. Yetkililerin kendilerine bile açıklayamadıkları bu miting, tam şark usulü, bir gözdağı verme, gücümüzden bir şey kaybetmedik deme mitingi. Oysa tarih iktidar hayranı kitlelerin sokaktaki gösterileriyle değil, bir avuç çapulcunun açtığı isyan bayraklarıyla yazılmıştır hep. Taksim’de bir avuç insanın başlattığı halk hareketini içlerine sindiremeyen iktidar ve AKP ne derse desin inandırıcılığını kaybetmiştir. Durmadan yalan söylemekle bu halk ne kadar güdülebilir? Çağımız özgürlük ve demokrasi çağıdır. Bu akış bir süreliğine durdurulabilir ama hepsi bu kadar. Pirus zaferini anımsayalım. Roma’ya saldıran Grek kralı Pirus zaferi kazandı ama kendi gücü de kalmadı. AKP ve hükümet iktidar sarhoşluğuna kapılmış gözüküyorlar. Mesajı anladık deseler de bu miting onların mesajı anlamadığının göstergesidir. Umarız bu ülke daha fazla bedel ödemeden başta çözüm süreci, demokratik bir anayasa olmak üzere, demokrasi ve özgürlük yolunda halkın verdiği mesaj doğrultusunda ilerler. Zira bu herkesin, başta da kendilerini halktan farklı gören, insanüstü güçlere sahipmiş gibi davranan sözde mağdurların, yani hükümetin ve iktidarın lehine olacaktır. Aksi takdirde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı açık olan ülkemize çok zararlar verecektir. Oysa ülkemiz bu türden kaos ortamlarını değil, barış ve çok kültürlü bir ortamda daha çok kalkınmayı, gerçek demokrasiyi ve daha çok özgürlüğü hak ediyor.

Şiirli günler dilerim

— (devam edecek)