Araftakiler

Bana göre üç tür insan vardır! Yukarıdakiler, aşağıdakiler ve ortadakiler. Buna: Siyah, beyaz ve gri de diyebiliriz…
Yukarıdakiler: Ezen!  
Aşağıdakiler: Ezilen!  
Ortadakiler ise: Oportünistlerdir!

Turan KARATEPE

Yukarıdakiler, üst tabakayı, aşağıdakiler alt tabakayı temsil ederken, ortadakiler, imrendikleri bir partiye, bir tarikata veya bir futbol kulübüne hayranlık duyarlar. Bunlar, sınıf bilincinden uzak, benmerkezcilerdir.

Dünya genelinde iktidarları belirleyenler: (Maalesef) Ortadakilerdir! 

Bir nevi anahtar konumundadırlar.

Okumak, araştırmak yerine TV tartışmalarından etkilenirler ve oylarını ona göre kullanırlar! 

Yakarıdakilere bir nevi aracılık ederler ve bununda farkında değillerdir!

Onların işlerini görürler ve şükrederler! İnançlıdırlar ve ritüelleri kaçırmazlar. Ailesiyle bir arada mutlu görünürler ve hatta gerçekten mutludurlar!

Erkekler: Baba yani ata, baş yüce, velinimettir. Sözleri, mutlak doğrudur!  Kadınlarda erkekler gibi inançlıdırlar. Babasına, erkek kardeşine, aile mensubu (amca, dayı) erkeklerin tümüne, komşusu erkeklere, dini önderlere ve nihayetinde kocasına “koşulsuz itaat” kültürüyle yetiştirilmiştir ve o yapının içinde ömür tüketir.  

Hal ve hareketleri mutaassıp kurallarla şekillenir. Onurlu, şerefli, namuslu diye övgülerle ödüllendirilirler. Kendilerinden olmayanları dinsiz, inancı zayıf, iffetsiz, sarhoş, devlet düşmanı vs, görürler ve onlara yapılan her türden cezai muamele için: “Hak etmişler” diyerek destek verirler. 

Bir mezhebe olduğu gibi, bir tarikat mensubu olmakla kendini daha güvende hissederler. Kendi dinini diğer dinlerden daha yüce, ırkını diğer ırklardan daha üstün, mezhebini diğer mezheplerden daha gerçekçi sayar ve bundan o kadar emindir ki; tek laf ettirmez ve şiddet kullanmaktan çekinmez; karşı tarafı küçümser ve hatta yeryüzünden yok edilmelerinden beis görmez!

Akrabası veya eskiden arkadaşı olsa bile, ölmüş hemşerisinin cenazesini, kendine tapusal alan saydığı mezarlığa gömülmesine müsaade etmezken, tehdit ederken;  ta’bi olduğu üsttekileri’n desteğini yanında hisseder.   

Bir nevi “Araf” diyerek de tanımlanan bu, gruba dünyanın her coğrafi bölgesinde rastlamak mümkündür!

O nedenle iktidarları belirlerler

Alttakilere göre iyi kazanırlar. Yukarıdakiler kadar olmasa da, aşağıdakilerden daha iyi beslenirler, iyi giyinirler, iyi evleri, iyi arabaları vardır ve çocuklarına iyi eğitim aldırırlar.

Aşağıdakilerin, yukarıdakilerin ve kendi yerlerinin kader olduğuna inanırlar. Aşağıdakilerin emeklerinin karşılığını alamadıklarında yaptıkları eylemleri yaratana, devlete ve yukarıdakilere karşı isyan olarak görürler. Oysa kendilerinden olmaları ve kendileri gibi yaşamaları önünde hiçbir engelin olmadığına inanmışlardır ve bu nedenle eylemsel hak arayış eylemlere katılmaları bir yana, şiddetle kınarlar! Öldürülen canları umursamadan, pervasızca kırılan camların ve bu nedenle olduğunu sandığı ekonomik zararın müsebbibi olarak bu gurubu sorumlu tutarlar.   

Ve bunlarda nasıl ki, üsttekilerin etkisindeler ise; alttakileri de etkileyebiliyorlar!..  

2016’ya kadar Hoca Efendi iken, Fetö teröristbaşının müritlerince kurumsallaşan eğitim sistemin dallarından “ablalar-abiler” öğrencilere ders vermek, ödevlerine yardımcı olmak maksadıyla girdikleri evlerde asla propaganda yapmazlardı! Giyimleriyle, davranışlarıyla, üsluplarıyla, oturuş, kalkışlarıyla; öylesine nezaketli, öylesine kibar ve öylesine etkileyiciydiler ki; o anda öğrencinin idolü oluyorlardı. Etkisinde kalan öğrenci ve ailesi ağabeylerin, ablaların sözünden çıkmayan birer mürit oluyorlardı…            

Dördüncü insan türü var mıdır? Neden olmasın! Olmadığını kim söyleyebilir ki?  

Tanrı ile insan arasındaki aracıları uzaklaştıran ve Tanrıyı yedi kat gökyüzünde değil “şah damarından daha yakın” bir yerde yaşatan türdür dördüncüler. Yani; Deist!

“Biz, ona, şah damarından daha yakınız” Kaf suresi 16. Ayet.  
Şah damarından daha yakın neresi olabilir? Kalbimiz mi, beynimiz mi? Ya da her hangi bir organımızı mı işaret ediliyor?

Şah damarımız gibi, kalbimizde, beynimizde ve diğer organlarımızda etten, kemikten yapılmış, ölümlüdür! Tanrı ölümsüz olduğuna göre; yakın olan organ olabilir mi?

Öyleyse, şah damarımızdan daha yakın neremiz? Tanrı neremizde?

Tanrının varlığını biliyoruz ama, herhangi bir nesne gibi, elle tutamıyoruz, herhangi bir canlı gibi, gözle göremiyoruz.

Zıtlıklar…

İster iyi olsun ister kötü olsun herkesin içinde “zıtlıklar” vardır. Buna göre, herkesin içinde vicdan, düşünce, iyiyi kötüyü ayırt edebilme kabiliyeti, karakter dizilimlerin varlığını biliriz ama, ne elle tutabiliriz ne de gözle görebiliriz!

Tanrı da, Şeytan da insanın içindedir…

Biri iyiliği diğeri kötülüğü temsil eder! Tercih insana bırakılmıştır. Doğumundan itibaren sahiplenmek zorunda olduğu ailesi ve onlarla beraber gelişen şartlar, koşullar, aldığı eğitim ile karakteri belirginleşir ve ona göre yaşar insan… 

Sanatı kutsayan ve sanatın kutsal felsefesiyle yaşayanlarda var!


Aşkı kutsayanlarda var!

İnsanlığın temelini şekillendiren “ahlak” ve ahlaklı olmaya yol gösteren deyimlerden “On Emir” ve “eline, beline, diline” uyarısına her hangi bir teolojik anlam yükleme gereği duymadan; “insan haklarını, doğa haklarını, çocuk haklarını”  savunarak, gözeterek, uygulayarak yaşayan, yaşatanların varlığıyla dünya daha güzel, daha yaşanılır olacaktır.  

Önce kendinizi sevin…