ANCAK, YUNAN ORDUSU İŞGAL ETSE DEĞİŞTİRİRDİ ADLARINI

Her şey, bütün niyet, oyun, saldırı gözler önünde. Cumhuriyet hızla tasfiye ediliyor, kimse görmüyor! CHP buharlaşsa neyi daha fazla yitiririz? ADD yok olsa varlığıyla yokluğu arasında ne fark olur? Bu etkisizlik, bu siliklik nereye kadar?

HALDUN ÇUBUKÇU
halduncubukcu@hotmail.com

AKP rejiminin yaptığını ancak Yunan işgal ordusu yapar, onların adını kaldırırdı.

Belki de değiştirmezdi.

Akıllı bir düşman ve mesela Anadolu’yu yeniden işgal edecek bir Yunan ordusu kendine karşı savaşmış da olsalar, kahramana, onura saygı duruşu olarak adlarını yerinde bırakır bir halkın bağımsızlık savaşı ve aydınlanma yiğitlerinin simgelediği değerlerle oynamaya kalkışmanın olası sonuçlarından uzak dururdu.

Ama 1922’deki Yunan ordusu ve başkomutanı Hacıanesti de aynı iktidardakiler gibi yapardı. Mustafa Necati, Reşat Çiğiltepe AKP’liler için ne ifade ediyorsa Hacıanesti için de onu ifade ediyor olsa gerekti, daha azını değil. Kimse bilmezden gelmesin; bugünkü “Hilafet Ordusu”nun Hacı fışfışları, Hacıanesti’nin gönüldaşları ve silah arkadaşlarıdır.

Ne var ki, artık Yunanistan’ın böyle bir serüvene atılacak tek başına bir gücü yok. Yunanistan bizim ona yansıttığımız kadar iyi, bizim ona davrandığımız kadar kötü ve belki bizden bir gıdım daha kompleksli komşudur ama iç düşmandan daha çok düşman değildir.

Başdüşman içdüşmandır.

BU DURUMU GÖRMEYEN KİM VAR? SAHİDEN KİM VAR?

AKP iktidarı bunun için Morton Abramowitz’ler tarafından kurgulandı, Colin Powell’lerin denetiminden geçti, Clinton’lar tarafından onandı ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin yerel taşeronu olarak istihdam edildi.
Görevi budur ve İhvancı “Ilımlı İslam” misyonunu, yani İzrael’e tam teslimiyeti “eyy İsrail” avazlı müsamerelerle yerine getirmektir.

AKP, 200 yıl önce başlayan Türk Devrimi’nin 100 yıl önce başlayan İstiklâl Savaşı’nın ve 97 yıl önce kurulan Cumhuriyet’in yeminli düşmanıdır. 200 yıl öncesindeki gericilik merkezidir, 100 yıl önceki işgalcilerin işbirlikçisi Osmanlı Sarayı’nın kılıç artığı Hilafet Ordusu’dur; 97 yıl önceki karşı devrimin merkezidir ve 11 Kasım 1938’den itibaren her gün ivmelenerek yükselen 27 Mayıs ve 60’ların sonu, 70’lerin ortalarına kadar süren halk hareketiyle geriletilmişse de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin darbeleriyle, ABD, NATO organizasyonlarıyla hedefe ulaşmış, ve maalesef bugün Ankara’yı ele geçirmiş rövanşist karşı devrim gücüdür.

Adım adım gitmekten koşturma evresine geçmiştir.
Atatürk adını silme psikolojik görevi hızla İstiklal Savaşı kahramanları ve silah arkadaşlarının adlarının silinmesi durumuna dönüşmüştür.
Cumhuriyet ilga edilmeden önce tarihsizleştirilir.

2 TEMMUZ’UN BUGÜNKÜ ANLAMI

Ve yarın; 2 Temmuz’da Madımak’tan sonra Ayasofya’yı yakmaya hazırlanıyorlar.
Bu en büyük simgesel taarruzlarından biri ve en büyükten sonraki ikinci değerde fiili ideolojik – siyasi taarruz olacaktır.

Ayasofya’yı ibadete açabilirlerse en önemli psikolojik eşik de hukukun en politik, en iktidar bağlısı rejim hukuku haline getirilmesi sayesinde aşılmış olacaktır. Başkentin İstanbul’a taşınması gibi, Merkez Bankası taşındıktan sonra zaten taşınmış demektir ya, ikincil derecede işler kalacaktır.

Böylece 29 Ekim 2023’te son nokta konacaktır: Halifelik yeniden ilan edilecek, zaten fiilen yok hükmündeki laikliğin ilgasıyla da Atatürk Cumhuriyeti’nin yıkımı tamamlanacaktır.  

Libya’dan Irak’a uzanan alanlarda da Genişletilmiş Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi yürürlüğe rejim politikası olarak daha net sokulacak rejimin önüne atılan kırıntılarla da “Osmanlı”nın yeniden ihyası hayallenirken önlerine öyle bir fatura konulacaktır ki Sykes Picot – Sevr güncellenerek uygulanacaktır.  Çünkü artı karşı koyacak güç bırakılmamıştır.

***

Ne kaldı?
Peki bu planı kim bilmiyor? ‘Derin Devlet’ denilen varsayımsal ve bana göre mahiyeti çoktan yeni rejime uyarlanmış odak bilmiyor mu, hâlâ var ise! Cumhuriyet’e bağlılık yemini içmiş, Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi ebedi olduğu hızla unutturulmaya yüz tutmuş ordu bilmiyor mu? MHP Ayasofya’da çan çaldığını sanıyor ve Üç Hilalli amblemi de gerçek değerini kazanmak üzeredir bundan dolayı bilmiyor olabilir ama hem Cumhuriyet’in, hem Halk’ın hem de Atatürk’ün partisi bilmiyor mu, görmüyor mu; neyin farkında?
Neyin?
Ya da çok iyi farkında ve bu karşı devrim sürecinin, ihanetin parçası!

Değilse bile, en masum şekliyle, liderinin Aleviliği ve “dinsiz CHP” politikasından dolayı feci halde bağlanmış, neresinden tutsan ‘çıkar’ dökülen etkisiz mi etkisiz, ceviz kadar beyni olan devasa vücut…

Ne yazar?
Peki ama ya siz CHP’liler?

KANIMIZ BU KADAR MI KURUDU, RUHUMUZ BU KADAR MI DONDU

Bırakın on milyonlarca Cumhuriyetçi’nin müdahalesini, kalanı bin kadar kişiyse bile, TC vatandaşı, Rum kökenli Ortodoks yurttaşımız, onlardan ayakta durmaya gücü yeten 200 – 300 kişi Ayasofya için sessizce kapısı önünde oturuşa geçse bu işi bitirir. Ne yapacaklar, TC yurttaşı azınlık statüsündeki o birkaç yüz kişiyi linç mi edecekler, coplayacaklar mı, kesecekler mi?

Oysa bizim değil ama onların o zulme maruz kalmaları bile Ayasofya’yı kurtarır.

Peki Mustafa Necati’yi, Reşat Çiğiltepe’yi nasıl kurtaracağız?
Binlerce, onbinlerce öğrenci ve veli Reşat Çiğiltepe okulunun, Milli Eğitim Bakanlığı’nın önünde gösteri yaptı mı: “Siz kimin adını kimden izin aldınız da satıyorsunuz, alçaklar” diye yakalarına yapıştı mı?

Mustafa Necati’nin evi önünde yine binler, mesela ADD’liler toplanıp Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı alçağın adının bulunduğu tabelayı söküp Mustafa Necati’nin bina boyunca posterini bayrak bayrak asıp “Siz kimin adını alıp da bu Cumhuriyet düşmanı ifritin adını veriyorsunuz vatan hainleri” diye sordu mu?

E müstahakız biz o zaman bu muameleye!
***

İstiklal Savaşı’nın yiğitleri, Cumhuriyet’in kurucuları için saldırı başlatılmışsa saldırgan kim olursa olsun denize dökmekten başka yol yoktur. Denizin onlar için fazlasıyla temiz olduğunu unutmadan… ( Deniz demişken, bir Deniz’imiz olsaydı şimdi, hepimizin aklından geçeni çoktan yapmış bizi de yanına almış olurdu.)

Yol ayrımındayız, zaman sıkışıyor. Büyük zorluklar içindeyiz ama düşman çok daha büyük zorluklara düşmüş durumda, acelesi patavatsızlığı, panik hali bundan; eriyor, tükeniyor
Cumhuriyetçi kitle ise  tarihinde hiç bu kadar büyük bir sayıya ulaşmamıştı ama aynı zamanda hiç bu kadar da örgütsüz, önderliksiz kalmamıştı.
Mustafa Necati, Reşat Çiğiltepe, Madımak ve Ayasofya… simgelerdir.
Her sınıf, her güç simgeleri üzerinden döğüşür
Ya bağımsız, gerçekten demokratik, laik bir Cumhuriyetimiz olacak, ya biz olmayacağız.

Hazır mısınız?