Almayan var mı?

Kimi “Abant Toplantıları”nda tebliğci . Kimi “Türkçe Olimpiyatları”nın sürekli katılımcısı. Gazeteci ve Yazarlar Vakfı’ndan ödül almak için sıraya girenler mi, Fethullah Gülen’in iftar yemeklerinde hidayete erenler mi istersiniz, “Hocaefendi”yi yere göğe sığdıramayanlar mı? Tüm bunların karşılığı ise zarf içinde sunulan “Huzur hakkı”...

15 Temmuz darbe girişimi soruşturma ve yargılamalarıyla ortaya çıktı ki Fetö’nün başta ordu, polis ve adalet mekanizması olmak üzere devletin pek çok kurumunda, medyada, finans dünyasında, futbol camiasından, edebiyat, sinema ve sanat çevrelerine kadar ahtapot gibi birçok yerde yüzlerce kolu bacağı varmış.

15 Temmuz’dan bu yana bir türlü arkası gelmeyen Fetö operasyonlarından da anlıyoruz bunu. Arada devlet kurumlarında ne kadar muhalif varsa onlar da aynı torbaya konularak tasfiye ediliyor, bu da ayrı…

Şimdiye kadar çok konuşulduğu, yazılıp çizildiği halde dokunul(a)mayan “siyasi ayağın” ise hep olduğu yerde, egemen çevreler içinde el değmemiş olarak durduğunu görüyoruz.

Fetö’nün, egemen çevreler dışında, salt sağda değil solda da kolu bacağı olduğunu, derli toplu bir biçimde duayen gazetecilerden Hikmet Çiçek ortaya koydu.

Fetöcülerin tezgâhladığı Ergenekon davasında uzun süre tutuklu kalan Hikmet Çiçek’in özellikle 2010 Anayasa değişikliği referandumunda aldıkları “yetmez ama evet” tavrında bir araya gelen bu “solcu”ların taa Abant Toplantıları’yla başlayan Fetö ile ilişkilerini masaya yatırdığı “Fetö’nün Solcuları” adlı kitabı Kırmızı Kedi Yayınevi’nce geçtiğimiz günlerde yayımlandı.

UPUZUN LİSTE…

Hikmet Çiçek

Peki kimmiş bu “solcu”lar diye sorunca upuzun bir listeyle karşılaşıyorsunuz.

İçlerinde sol çevrelerin yakından tanıdığı başta Toktamış Ateş olmak üzere Murat Belge, Baskın Oran, Cengiz Çandar, Şahin Alpay, Oral Çalışlar, Ufuk Uras, Ruşen Çakır, Roni Margulies gibi daha önce “Karen’in çocukları” namıyla da maruf, tescilli liberal solcular sıralanıyor öncelikle

Ancak “Fetö’nün solcuları” bunlarla, bu kadarla sınırlı değil.

Hemen arkasından sür sökün ediyor nerde ne kadar ipini koparmış, dönek varsa…

Bir de kendilerine Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, DSİP diyenler var ki, Erdoğan’ın 2010 referandumundan sonra yaptığı balkon konuşmasında adını vererek teşekkür ettiği bu çevrenin Türkiye’nin bugünlere gelişindeki katkısı unutulamaz…

“Her cinsten 300 solcu” diyor Hikmet Çiçek…

“68’i profesör 100 akademisyen, 14 baro başkanı, hukukçular, sivil toplum kuruluşu yöneticileri, insan hakları kuruluşlarının eski ve yeni başkanları, sanatçı, yazar, medya mensubu 300 ‘aydın’…” (Hikmet Çiçek, Fetö’nün Solcuları, Kırmızı Kedi Yayınevi, sf. 65).

NE Mİ YAPTILAR?

Şunu yaptılar…

12 Ağustos 2008 günü büyük ölçüde Fetö projesi olan Ergenekon davası soruşturmasının derinleştirilmesini istedikleri bir bildiri yayımladılar!

“O 300 aydın arasında Aydın Engin, Baskın Oran, Ahmet İnsel, Ayşe Hür, Ali Nesin, Beril Dedeoğlu, Burhan Şenatalar, Büşra Ersanlı, Ertuğrul Kürkçü, Ferhat Kentel, Halil Berktay, İştar Gözaydın, Mehmet Altan, Mete Tunçay, Mithat Sancar, Murat Belge, Osman Kavala, Ömer Laçiner, Ömer Madra, Sezgin Tanrıkulu, Şebnem Korur Fincancı, Taner Akçam, Tanıl Bora, Tarhan Erdem, Toktamış Ateş, vb. gibi isimler vardı. FETÖ’nün “solcuları”ydı onlar.” (Agy).

Ancak gerçek rakamın 300’ün çok üstünde olduğunu görmek için 2010 referandumunu beklemek gerekecektir.

12 Eylül rejimi ile hesaplaşılacağına saf saf inanan, salt yolunu değil yönünü de kaybetmiş, evet oyu vererek Kenan Evren ve şürekasından hesap sorulacağını sanan tüm solcular, aslında şöyle ya da böyle, öznel olarak değilse de nesnel olarak bu başlığın altında yer aldılar.

Referandum sonrasında Erdoğan’ın teşekkür ettiği aynı ekip “100 aydın”ın imzaladığı bir bildiri daha yayımladı 2014’de.

Ergenekon ve Balyoz davalarının AYM’den döndüğü günlerde yayımlanan bu bildirinin başlığı “Yolsuzluğu da Ergenekon’u da aklama” idi.

İmzacıların en başta Baskın Oran, Cemal Uşşak, Ferhat Kentel, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Roni Margulies, Cengiz Aktar gibi yine o bildiğimiz isimler olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek.

“HUZUR HAKKI”

Kimi “Abant Toplantıları”nda tebliğci . Kimisi “Türkçe Olimpiyatları”nda sürekli katılımcı bu “solcu” adların. Gazeteci ve Yazarlar Vakfı’ndan ödül almak için sıraya girenler, Fethullah Gülen’in iftar yemeklerinde hidayete erenler mi istersiniz, “Hocaefendi”yi yere göğe sığdıramayanlar mı?…

Karşılıksız değil ama tüm bunlar…

“Huzur hakkı” diye bir şey var…

Katılımcı ve aynı zamanda tebliğci olmanın “huzur hakkı” iki zarf.

Salt katılımcıya ise başlangıç için olsa gerek, tek zarf veriliyor ki teşvik edici olsun…

Mazrufun en az 2000-3000 dolar olduğunu da kitaptan öğreniyoruz.

DON CAMİLLO’DAN BİR SAHNE

En güvenilir tanık, davanıza karşı taraftan bulacağınız tanıktır.

Fetö bunu çok iyi beceriyor.

Cumhuriyet’e en büyük düşmanlığı ancak bir Atatürkçü-Cumhuriyetçi-Kemalist yapabilir.

Sosyalizmi en iyi bir “sosyalist” kötüleyebilir!

“Fetö’nün Solcuları” kitabı Fetöcülerin bunu “hakkıyla” yaptıklarını/yaptırdıklarını kanıtlıyor.

Fethullahçılar’ın parlattığı “solcu” siyasetçilerin en başta geleni ÖDP’nin eski genel başkanı Ufuk Uras. Uras’ın “Hacı Reno” ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü Çankaya Köşkü’ndeki ziyareti haberlerini hatırlayınız…

TV ekranlarında nasıl da allanıp pullanmıştı.

Sanki Don Camillo’dan bir sahne …

Uras 2010 referandumu öncesi “yetmez ama evet” kampanyasının bayraktarlığını üstleniyor; “bir yetmez, iki defa “evet” diyeceğim. Hayır demek, solu sol yapan değerleri inkâr etmektir,” diyordu.

Fethullahçı medyaya en çok çıkartılan, en çok parlatılan siyasetçilerden başta gelen bir diğeri ise Ertuğrul Günay’dı. “Solcu” Günay’ın Kültür Bakanlığı’nda, bağlı bütün genel müdürlüklerin, bölge ve il müdürlüklerinin çok önemli bir kesimi değiştirildi.Yerlerine önceki dönemlerde İslamcı oldukları iddiasıyla görevden alınan bürokrat ve memurlar getirildi!

“Fetö’nün solcuları” bundan, bunlardan ibaret değil…

FETÖ’CÜLERİ SAVUNMAK İÇİN 1 MİLYON DOLAR

Fetö’nün solcu avukatları var bir de.

En güvenilir tanık, karşı tarafa mensup tanıktır kuralı Fetö davlarında avukat seçiminde ortaya çıkıyor.

Kitap, geçmiş hatalardan ders çıkaran Fetö’nün, darbe davalarındaki sanık savunmalarına solcu avukat tayin etme taktiği uyguladığını saptıyor…

“Ergenekon ve benzeri kumpaslarda sanıkları savunan, hatta sanık olan bazı avukatlar şimdi FETÖ’cüleri savunmaya başladılar. Bu avukatlara astronomik ücretler verildiği öne sürülüyor.

“Bugün artık biliyoruz. Bu tip insanlara “kullanılmış aptallar”, bu eyleme de “kullanışlı aptallık” deniliyor. Ve “kullanışlı aptallar”ın sayıları tahmin ettiğimizden çok daha fazla.” (Sf. 207)

“ ‘O kadar çok davaya müdahil oldum ve haklarında o kadar çok suç duyurusunda bulundum ki, bana teklif etmeye cesaret edemezler’ diyen Ergenekon davası avukatı şimdi FETÖ’cüleri savunmak için 1 milyon dolar alıyor!

“29 Mart 2016 günlü Aydınlık’ta Hikmet Çiçek- Seda Akyüz imzalı “FETÖ solcu avukat arıyor” başlıklı haberde, “Tatlı su solcularını tavlamaya çalışıyorlar” diyen, Balyoz davası avukatlarından biri kendisine de böyle bir teklif geldiğini ama reddettiğini söylüyordu. Ama şimdi kabul etmiş! Kaç para aldığını bilmiyoruz.

“Ergenekon tertibinin avukatlarından Celal Ülgen’e de böyle bir teklif gelmiş fakat o reddetmişti. Ülgen’e göre FETÖ, kamuoyu önündeki görünümünü, avukatlar aracılığıyla değiştirmek için böyle bir yöntemi tercih ediyor.” (Sf.207-208)

Turgut ve Aslı Kazan, Ersan Şen, Hüseyin Ersöz, Ömer Kavili, Kazım Yiğit Akalın, Salim Şen kitabın saptadığı adlar.

VATAN PARTİLİ AVUKATLAR

Kitapta yer almıyor ancak, aynı zamanda Vatan partisi yöneticisi olan Ceyhan Mumcu, Mehmet Cengiz ve Nusret Senem–dahası da olabilir- Fetö’yle ilişkileri olmadığı gerekçesiyle bazı darbe sanıklarının davalarını üstlendiklerine ilişkin bir habere Eskimiyen geçtiğimiz günlerde yer vermişti.

Avukat Vural Ergül’ün twitter hesabından paylaştığı bu habere ilişkin görsellerde, sözü geçen VP’li avukatların kimlerin davalarını üstlendiği bilgisi de yer alıyordu.

Fetö meselesinin daha çok su kaldıracağa benzer.

Cemaatlere dayanan iktidarda Fetö’den boşalan yerin hangi cemaatlerce doldurulmakta olduğu bir soru işareti. Fetö’nün yerini “Metö” nün mü ya da yoksa baş harfini şu an bilmediğimiz bir başka “…etö”nün mü aldığını/alacağını bilmediğimiz/bilemediğimiz bir süreçteyiz.

Medyaya yansıyan haberler, burnumuza gelen kokular iç açıcı değil.

Cumhuriyet’in tüm kazanımlarının, tek tek elden çıkmış, çıkarılmış olduğu bir süreç bu.

Sadece sosyalizmden değil, Laik Cumhuriyet’ten de geriye dönüşün mümkün ve gerçek olduğunu çoktan görmemiz gereken yerdeyiz.

Peki görüyor muyuz?

Hikmet Çiçek’in “Fetö’nün Solcuları” kitabı bize bunları tekrar tekrar hatırlatarak görmemize olanak sağlıyor.