‘AK Yargı’ ya da AKP’nin “adaleti”

Yargının bir cemaat eline geçmesi ve ardından yaşanan süreçte, özellikle 2017 yılında referandumla yapılan anayasa değişiklikleri sonucunda, siyasi vesayet altına alınmasının bir hikâyesi var. Eski bir Cumhuriyet savcısı ve yargıç olan avukat Ruşen Gültekin işte bu hikayeyi anlatıyor

 

HİKMET ÇİÇEK

Türkiye adı konulmamış bir krizin tam ortasında. Adı: Adalet Krizi. Türkiye bu krize bir günde girmedi. Yargının bir cemaat eline geçmesi ve ardından yaşanan süreçte, özellikle 16 Nisan 2017 tarihli referandumla yapılan anayasa değişiklikleri sonucunda, siyasi vesayet altına alınmasının bir hikâyesi var. Eski bir Cumhuriyet savcısı ve yargıç olan avukat Ruşen Gültekin işte bu hikayeyi anlatıyor. Gültekin’in kitabı “AK Yargı”, Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıktı.

YARSAV

Gültekin, 2006 yılında, Yargıtay Savcısı olarak görev yaparken, kendisi gibi Yargıtay Savcısı olan Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun yargıda örgütlenme girişimini öğrenir. Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) kurulmuştur. Hemen bu yapı içinde yer alır. YARSAV’ın Yönetim Kurulu üyesi olur.

YARSAV’ın ilk açtığı dava, yargıç ve savcı sınavlarına ilişkin dava olur. Çünkü bu sınavlar, sonradan Fethullahçı Terör Örgütü olarak (FETÖ) bilinen  Adalet Bakanlığı  bürokratlarının gözetiminde yapılıyordu. Bu sözde sınavlarda, sadece, cemaat mensupları “kazanıyordu”. YARSAV’ın açtığı davalarla sınavlar durdurulur. AKP iktidarı buna çok sinirlenir. YARSAV’ın bir daha dava açamaması için yönetmelikteki düzenlemeyi değiştirir. Yasa çıkarır. Buna göre ancak siyasi partiler dava açabilecekti!

“Ancak, yargıç-savcı sınavları –bağımsız olmayan kurullarda– Adalet Bakanlığı’nca yapılmaya devam etti. Binlerce yargıç-savcı alındı. Denetim yoktu. İtiraz yoktu. Mülakat özneldi. O tarihte yazılı sınavlarda soruların çalındığını iddia etmek, iftira gibi algılanıyordu.”

YARSAV’ın bu mücadelesinden on yıl sonra 15 Temmuz 2016’da kanlı darbe girişimi oldu. “Sadece idari yargıda bu siyasi iktidar döneminde mesleğe kabul edilen yargıç ve savcılardan yüzde 95’i, 16 Temmuz sabahı ya terörist diye tutuklandı ya da meslekten ihraç edildi. Eğer 10 yıl önce bizim söylediğimiz adaletli meslek alım kuralları kabul edilseydi, bu sonuç olmayacaktı.”

Gültekin uyarıyor: “Bugün dahi bu haksız uygulama mesleğe alımlarda devam etmektedir. Ülkemiz bugün de tehlikededir. Devlete meslek memuru alım sınavları nesnel olmadıkça, yargı tarafından denetim sağlanmadıkça, hakka, adalete izin verilmedikçe, tehlike ortadan kalkmış değildir. Bu askeriyede, mülkiyede, adliyede, belediyede hep böyledir.”

Eski Cumhuriyet savcısı ve yargıç olan avukat Ruşen Gültekin

ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER

Kitaptan öğreniyoruz. DGM’lerin (Devlet Güvenlik Mahkemeleri) içinde asker üyeler vardı ve bu asker üyenin çıkarılmasını AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) istemişti. Asker üyeler çıkarılıp mahkemelerin bu şekilde devam etmesi gerekirken, AKP, DGM’leri tamamen lağvetti, yerine Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM) kurdu. ÖYM’lerde, önceki DGM’lerde yer alan tecrübeli, yetenekli yargıç ve savcılara yer verilmedi. Hatta sebepsiz yere görevden alındılar. Terör uzmanı olan yargıç ve savcılar çocuk mahkemeleri gibi uzmanlıkları ile tamamen ilgisiz mahkemelere atandılar.

AKP, o tarihe kadar yargıda olan liyakat sistemini böyle ihlal edecek ve sonradan bu durumun pek çok örneği görülecekti. Terör konusunda uzman yargıç ve savcılar görevlerinden alınacak ve yerlerine atanma tarihlerine kadar hiç bu suçlara bakmayan veya tecrübesi zayıf yargıç ve savcılar, yargıdaki liyakat sistemi hiçe sayılarak atanacaktı. Sonradan onların çoğunlukla FETÖ’cü yargıç ve savcılar olduğu anlaşılacaktı. Sonradan “kumpas” davaları olarak bilinen Ergenekon, Balyoz, Sözde Şike, Odatv, Amirallere Suikast vs. gibi rezaletlerin altyapısı böyle hazırlanıyordu.

İLK TERTİP

Gültekin hatırlatıyor. İlk operasyon Van’da başladı. Van ve Şemdinli operasyonları, Umut Kitabevi… “Cumhuriyet Savcısı” Ferhat Sarıkaya oradaki operasyonu yönetmiş ve bir iddianame hazırlamıştı. Daha sonra 15 Temmuz sonrasında tutuklandığında, kendisinin bu iddianameyi hazırlamadığını, eline verildiğini itiraf edecekti.

FETÖ, bir taraftan devlet içinde mevziler kazanarak ilerleme kaydederken diğer taraftan Türkçe Olimpiyatları, Abant Toplantıları ile topluma şirin görünmeye çalışıyordu. Meraklısı “FETÖ’nün ‘Solcuları” kitabını okuyabilir

HER HAFTA KAÇ KİŞİ TUTUKLANIYOR?

“AK Yargı”dan öğreniyoruz, Türkiye’de her hafta bin 500 kişi tutuklanmakta. Her hafta bir cezaevini dolduracak insan “içeri” giriyor. 28 milyon icra dosyası, 7 milyon ceza ve 4,5 milyon hukuk dosyası. AKP’nin yargı sisteminin ürettiği dosyalar…

2010 Anayasa referandumu ile yargı ve yargının en üst kurulu olan HSYK, FETÖ’nün eline geçti. Hani Fethullah Gülen’in “mezardakiler bile çıkıp oy versin” dediği referandum. FETÖ’nün ‘solcuları’nın “Yetmez ama evet” dedikleri referandum. Referandumdan hemen sonra yargıda sürgünler başladı.

“2010 referandumundan sonra bir yıl içerisinde toplam 12 ayrı yargı kararnamesi hazırlandı. Bu kararnameler ile bir yılda tüm yargı teşkilatları, Adalet Komisyonları ve Başsavcılıklar FETÖ’cü yargıç ve savcılara teslim edildi. (O tarihe kadar yargıda yılda iki kez kararname çıkar, yaz ve güz kararnamesi adı altında yargıç ve savcıların tayini yapılırdı.) 2011 yılı boyunca her iki ayda bir kararname çıktı ve yargı FETÖ’ye teslim edildi.”

YÜZDE 95’İ

2003-2016 arasında mesleğe kabul edilen yargıçların ve Cumhuriyet savcılarının yüzde 95’i 15 Temmuz’da FETÖ’den atıldı.

“Bu yargıç ve Cumhuriyet savcıları o dönemde hep kayırıldılar. Yurtiçi, yurtdışı eğitimlerine hep onlar gönderildi. Liyakat tamamen kaldırılmış, cemaatlerden, tarikatlardan gelenler hep en iyi yerlere getirilmişti… İşte bu kişiler 15 Temmuz’da atılınca yargı birdenbire bomboş hale geldi. Kendilerine bu kadar yatırım yapılmış, devletin parası hep bunlara harcanmıştı.”

“AK Yargı”, AKP’nin “adalet” anlayışını gözler önüne seriyor.