Absürd cinayet , yalandan mahkeme, aptallaştırılmış dünya

Dr. ABDULLAH KÖKTÜRK

Suudi Arabistan rejimine muhalif olarak bilinen aynı zamanda Washington Post Gazetesi’nde köşe yazıları yapan Cemal Kaşıkçı Hatice Cengiz adındaki bir Türk kadınla evlenebilmek için çeşitli evrakları almak amacıyla 2 Ekim 2018 günü girdiği Suudi Arabistan İstanbul Konsolosluğu’ndan bir daha çıkmamıştı.

Birkaç gün sonra bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Kaşıkçı’nın vahşi bir cinayete kurban gittiği açıklandı.

Bu arada Suudi Arabistan’dan 15 kişilik bir katiller ekibi silah ve cinayette kullanacakları araç gereç ile gelmiş, konsolosluğa girmiş, işlerini bitirmiş, sonra da ellerini kollarını sallayarak uçağa binip ülkelerine dönmüşlerdi.

Ceset Yoksa Cinayet de Yoktur

Türk Hükümeti cinayet anında dışarıdan cinayet anının ses kayıtlarının dinlendiğini belirtiyordu. Ancak Suudi katillerin ülke dışına çıkmalarına izin verilmesi ilk absürtlük idi, İkinci absürtlük ise vahşi cinayet denmesine rağmen ortada cesedin olmaması idi.

İstanbul’da konsolosluk arandığı gibi, ormanlık alanlar ve kuyular da arandı. Ancak Kaşıkçının cesedine ulaşılamadı. En son cesedin asit ile yok edildiği söylendi.

Kaşıkçı Suudi Arabistan rejimine muhalif şeyler yazıyordu ama, rejim için çok da tehlikeli değildi. Çocukları dahil ailesi Suudi Arabistan’da yaşamaya devam ediyordu. Öldürülmesi gerekse bile kaldığı otelde veya İstanbul sokaklarında çok daha kolay öldürülebilirdi. Suudi krallığının böyle bir işe kalkışması bu olaydaki en büyük absürtlük olarak duruyor.

Suudi Arabistan’da Hayalet Mahkeme

Bu Pazartesi günü Suudi Arabistan 8 kişinin yargılanarak 7 ila 20 yıl arasında hapis cezalarına çarptırıldığını açıkladı. Ancak açıklamada sanıkların ismi bile geçmiyordu. Absürtler zincirinin son halkası olarak  cesetsiz cinayet, sanıksız, delilsiz, şeffaf olmayan bir mahkemede sonuçlanmıştı.

Mahkemeden önce Kaşıkçı’nın oğullarının cinayetle suçlananları affetmiş olması da ayrı bir absürtlük olarak ortada duruyor.

Kaşıkçı’nın oğullarının cinayetten sonra Türkiye’ye değil de ABD ye gitmeleri olayın başka bir gizemi.

Davanın Türkiye cephesinde ise, hiç biri Türkiye’de olmayan 20 Suudi vatandaşı cinayete karışmakla suçlanıyor.

Karanlık Noktalar

Kaşıkçı olayında oldukça fazla karanlık nokta ve cevap bekleyen sorular var. Bu sorulardan bazıları aşağıda;

Kaşıkçı olayı bir cinayet ise, ceset ortada yok. Ceset ortada olmadan cinayete nasıl karar veriliyor?

Kaşıkçı başına kötü bir şey geleceğini bile bile Suudi Konsolosluğuna neden gitmiş olabilir?

ABD de yaşadığı halde işlemleri neden ABD den değil de neden bizzat İstanbul’a gelerek halletmeye çalıştı ve neden kendini böyle bir riske attı?

Kaşıkçı’nın konsolosluğa girdiğini belgeleyen bir sürü kamera bulunmasına rağmen Suudi Arabistan İstanbul Konsolosu neden ilk açıklamasında Kaşıkçı’nın konsolosluk dışında olduğunu söylemiş olabilir? Konsolos bu kadar söylentiye karşın nasıl bu kadar rahat davranıp sonra da Türkiye’yi kolayca terk edebildi?

Konsolosluğa cinayet araçları ile giren 15 Suudi bu cesareti nereden almış olabilirler? Bu araçları ülkeye nereden soktular, sonra nasıl yok ettiler?

Türk Hükümeti, elinde vahşi cinayetin ses ve görüntü kayıtları olduğunu açıkladı. Hatta ses kayıtlarının canlı olarak istihbarat tarafından dinlendiğini açıkladı. O zaman bu kayıtları neden bu güne kadar kamuoyu ile paylaşmadı? Bu kadar kanıta rağmen Türk yetkililer neden katillerin ülkeyi terk etmesine izin verdi?

Türk emniyet teşkilatı neden cinayeti soruşturuyormuş gibi davrandı? Neden Belgrat ormanlarında bile ceset arayarak kafa karıştırdı. Elindeki kanıtları neden paylaşmadı?

Veliaht Prens’in cinayet emrini verdiği açık olsa da, Trump Prens Salman’a neden sahip çıktı ve güvendiğini açıkladı?

Olayın ardından Suudi Kralı ile görüşüp ABD’ye giden Kaşıkçı’nın oğlu neden kamuoyu önünde büyük tepki göstermedi. Hatta katilleri af ettiğini açıkladı?

Neden bağımlı medya her gün bu absürd cinayetle alakalı kafa karıştırıcı yeni bilgiler yayınladı?

Ne Olmuş Olabilir?

Bu cesetsiz, absürd cinayet, başka olayları gizlemek için bilinçli olarak yaratılmış olabilir. Örneğin Bu olaydan 10 gün sonra Türkiye’de terör örgütlerine yardımdan yargılanan Rahip Brunson çıktığı mahkemede tahliye edilip ülkeden ayrılmıştı. Bu cinayet algısı o günlerde ülkeyi terk etmesine izin verilen rahip Brunson’un yarattığı hayal kırıklığı ve şoku gölgelemek için çıkarılmış olabilir.

ABD, Suudi Arabistan ve Türkiye bu olayı yaratarak, bundan sonra dünyanın başka yerlerinde de muhaliflerin konsolosluklarda yok edilebilmesinin yolunu açmış olabilirler. Örneğin Türk bir muhalif herhangi bir 3. Dünya ülkesindeki Türkiye Konsolosluğu’nda buna benzer bir yöntemle kaybedilebilir.

Gazeteci Kaşıkçı da ölmemiş ve bu senaryonun içinde olabilir. Şu anda örneğin Güney Amerika’da yüz ameliyatı geçirmiş olarak emekliliğini yaşıyor da olabilir. Tüm dünyanın gözü önünde inandırıcı olmayan bu kadar olayın gerçekmiş gibi yaşatılması, dünya kamuoyunun aptallaştırıldığını bize gösteriyor. Bu olayı kurgulayanlar, bundan sonra kamuoyunun daha büyük hadiselerde de fazla tepki göstermeyeceğini düşünüyor olabilirler.