Abdal Neşet Ertaş, kaşıklı kovboylar bir de o para

Kendi deyimiyle, “yorulup gittiğinde” cenazesi önce cemevine götürülmek istenmiştir. Ve bilmeyen büyük bir kitle onun alevi olduğunu öyle öğrenmiştir. Hiç unutmam fanatik “Neşetçi” bir büyüğüm şaşkınlıkla şunu demişti: “Aa Aleviymiş” Ben sakladığını sanmıyorum ama bu konuda konuştuğu da duyulmadı

HASAN BALAN

Hacı Bektaş ilçesi Kırşehir’e sadece 46 kilometredir.

Çocukluğumdan bu yana defalarca gittim. Hatta sayısını da unuttum. Anadolu Aleviliğinin en büyük dergahı bu ilçededir. Elbette, en büyük pirlerden Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin kabri ve görkemli dergahıyla bilinir. 
Her yıl Ağustos ayında şenlikler düzenlenir.Ülkenin hatta dünyanın her yerinden Alevî inancına mensup insanlar koşar gelir.
Öyle bir kalabalık olur ki, insanlar geceyi dışarda geçirmek için bile yer bulamaz.
Her gidişimde Neşet Ertaş ustanın tarif ettiği gibi; “kara suratlı abdal Alevileri”nin gösterdiği ilgi hep dikkatimi çekmiştir.
Çoluk çocuk, yaşlı genç, her hallerinden fukaralık fışkıran bu insanlar, tüm olumsuz şartlara rağmen koşup gelir Huzuru Pir’e.
Bunları niye yazıyorum…
Uzun yıllardır aklıma takılıp durur. Bozkırın tezenesi büyük usta Neşet Ertaş gelir aklıma.
Kendi topraklarında yapılan bu etkinliklere neden bir kez bile katılmamıştır. Ya da davet mi edilmemiştir?
İşin bir ilginç yanı da öldüğü güne kadar çok az insanın onun Alevî olduğunu bilmesidir.
Üstad bu yönünden pek bahsetmemiştir. Oysa ki, Abdal olduğunu hiç gizlememiş övünerek söylemiştir. Abdalların fakirliklerinden, birçok yerde nasıl itelendiklerinden sıklıkla bahsetmiştir. Ki Abdalların Alevi olduğu da herkesçe bilinmez.
Kendi deyimiyle, “yorulup gittiğinde” cenazesi önce cemevine götürülmek istenmiştir. Ve bilmeyen büyük bir kitle onun alevi olduğunu öyle öğrenmiştir.
Hiç unutmam fanatik “Neşetçi” bir büyüğüm şaşkınlıkla şunu demişti: “Aa Aleviymiş”
Ben sakladığını sanmıyorum ama bu konuda konuştuğu da duyulmadı.
Sakın yanlış anlaşılmasın benimki eleştiri değil.
Öte yandan, yıllarca bu şenliklerden nemalanan gereksiz tipleri düşününce, niye Neşet Ertaş değil onlar diye üzüldüğüm de çok oldu.
O sahnede hep görmeyi istemişimdir. Hem yörenin sanatçısı olması nedeniyle, hem de o felsefeye mensup en büyük ustalardan olması nedeniyle
Anısına saygıyla.
Belden Çekilen Kaşıklar
Eski kovboy filmlerinde sıklıkla tekrarlanan bir sahne vardır.Bir kaç sinirli,asabi, suratları asık boylu poslu adam barın kelebek kapısını adeta tekmeleyerek içeri girer. Hani, tüm kafalar onlara döner bir anda.
Herkes tedirgindir, ne olacak diye merakla bakarlar. Adamlarsa, bellerindeki altıpatları okşayıp ortamı keser.
Bu sahnenin aynısı oyun havası pavyonlarında sabaha kadar tekrar tekrar yaşanır.
Koca koca adamlar, zıpkın gibi delikanlılar aynı havayla girer içeri. Ama kovboy filmlerinde olan olmaz orada. Bellerindeki de silah değil kaşıktır. Ceplerinde de zil vardır hani şu dansöz ablaların taktığından.
Para verip sahnedeki sazcı ya kendine küfrettireni bile gördüm.
Alsam mı Almasam mı?
İki yıla yakın bir süredir bir yere gittiğimiz yoktu. Oysa ailem Antalya Kemer’de ikamet ediyor. Yani deniz, kum, güneş.
Üstelik her şey dahil bedava. Gidemedik, hem maddi koşullardan hem hastalık kaygısından.
Küçük kızım isyan bayrağını açıp bir de anamı özleyince şartları zorlayıp çıktık yola.
Cepte üç otuz parayla.
İlk gün biraz da uzun zamandır nefes alamadığımızdan koştuk plaja.
Genelde araba park yeri konusunda şansım hiç yoktur. Bu şanssızlıgım orada da beni yanıltmadı tâbii.
Plajın önündeki parkta yer yoktu. Beşyüz metre ileriye park ettim. Başladık yürümeye. Hava çok sıcak. Rutin hallerimden biri olan kendi kendime söylenip şansıma ver yansın ederek giderken, birden gözüme katlanmış 100 TL çarptı yerde.
Anlık bir tereddütten sonra eğilip aldım
O da ne!
Katlanmış 100 TL nin içinde bir 200 yüzlük banknot daha.Toplamda 300 TL.
Kalbim güm güm.Elimde para öylece kaldım.
Alışık değilim bulmaya, kaybederim ben hep.
Ne yapmalı?
Eşim tuttu kolumdan sarstı şöyle inceden.
Yürüdüm ama hâlâ bakınıyorum “kim düşürdü” diye.
Yüzlerce insan yürüyor o yoldan.
Polise mi zabıtaya mı götürsem.Ya bir gariban düşürdüyse?
Yahu arkadaş beni mi buldun ya da ben seni niye buldum.
Aylardır bu günü bekledik ne güzel denizde oynayacaktım kızımla.
Al sana yine bir dert.
Yolda bile beni buluyor vs. derken bir de baktım akşam olmuş.
Denize girdim mi hatırlamıyorum.
Genel fikir kimseye güvenip vermemek yönünde oldu. Öyle ya kime vereyim
Düşüren aramazsa ya da orda aramazsa, kime gidecek bu para.
Bir haftalık tatilde bunun kısmet filan olduğuna inanmaya çalıştım.

Tatil de yaramadı yani.