23 Nisan Ve Düşündürdükleri

Günümüz Türkçesiyle” Ulusal Yemin”  Erzurum ve Sivas Kongreleri kararlarına dayanır. Türk kurtuluş savaşının siyasi manifestosu olan altı maddelik bildiri toplam 1,5 sayfadır. İstanbul’da toplanan son Meclis-i Mebusan tarafından 28 Ocak 1920 de kabul edilmiş ve kamuoyuna açıklanmıştır

 

Misakı Milli imzacıları

 

ZEHRA SEMRA YALÇINKAYA

Mevsimlerden bahar, aylardan Nisan, günlerden 23… Çocukluğumuzun heyecanlı bekleyişi bugün sona erecek… Haftalardır her sınıfın ayrı ayrı yaptığı hazırlık bitmiş, tören için toplanma yerlerine gidilecek. Kızlar çeşitli çiçek-kelebek motifli giysileri, bazıları tele geçirilmiş tül kanatlarını takmış, başlarında yıldızlı, papatyalı taçları; erkek çocuklar en şık yelekli,  papyonlu kostümleri, folklor kıyafetleri, bazıları okul bando takımının trampetçisi olarak yürüyüşe katılacak… Geçilecek caddelerde anneler, babalar, eş-dost daha da heyecanlı bir sevinç içinde onları alkışlayacak.

Yürüyüş genelde mahalli bir statda yapılan gösteriler, günün mana ve önemini  anlatan uzuunn konuşmalar, tatlı bir yorgunlukla biterdi. Ogün sinemalar çocuklara açık, günle ilgili, çocuklara yönelik filmler gösterilirdi. Çocuk balolarına gidebilen sınırlı sayıda çocuğun tatlı yorgunluğu ve mutluluğuyla geçerdi.

Yıllarca kendi ilköğretim çağlarımızın, sonrada çocuklarımızın 23 Nisan’larında bu tatlı telaşı, heyecanı yaşadık. Son yıllarda günlük yaşamda teknolojinin daha çok yer alması, yaşam çabasının artmasıyla basite indirgenen törenler, Milli Mücadeleyi ifade eden bir anıta ve Atatürk heykellerine devleti temsil eden yöneticilerin çelenk koymasını seyrettiğimiz TV programlarına devşirilip, TV kanallarında bir-iki Milli Mücadele  filmi ve konuşma programlarıyla geçiştirilmeye başlandı. Son iki yıldır hayatımızı allak-bullak eden Covid-19 salgınıyla hepten toplumdan uzaklaştı.

 23 Nisan sadece bahar ayları içinde bir gün olmayıp, Türk Ulusunun kabuk değiştirdiği, devrimlere gebe, kutsal sayılabilecek bir gündür. Son 40-50 yılını savaşlar, kayıplar içinde geçiren Osmanlı Devleti; küçülmüş ve de çok uzaklardan tahakküm kurmaya çalışan sömürgeci İngiltere’nin kışkırtmasıyla, kendi içinden çıkan devletlerin ve farklı kavimlerin ayaklanmasıyla yangın yerine dönmüştü… Yetmezmiş gibi, Rusya’nın sıcak denizlere açılma hayali ve açgözlü Avrupa devletlerinin saldırı ve baskılarına uğramıştı.
Koca İmparatorluk çekirge saldırısına uğramış gibi yıpranmış, bir de Padişahlık yönetiminin acizliği, maddi yoksulluğu karşısında Avrupa devletlerinin ”hasta adam” nitelemesi yapıştırılmıştı.

Osmanlı Devleti, Balkanlarda fethettiği bölgelere Anadolu’dan Türk ve Müslüman nüfus göndermiş, bölgede nüfus dengesi sağlamaya çalışmıştır. Ancak Fransız İhtilali’nin getirdiği milliyetçilik akımıyla Balkanlarda Sırplar, Bulgarlar, Makedonlar, Romenler, Arnavutlar, yıllarca bir arada yaşamalarına rağmen ayaklanıp, kendi devletlerini kurmaya başlamışlardı.

1912-1913 Balkan Savaşları’nın sonucunda iyice dara düşen Osmanlı Devleti, elinden çıkan ülkelerden başka, bir de olup bitti ile 1914 te başlayan I.Dünya Savaşı’na ittirilince her şey felâkete dönüşmüş, savaş sonunda İtilaf Devletleriyle (İngiltere-Fransa-İtalya-Sırbistan-Yunanistan-Polonya-Japonya-ABD-Portekiz ve Brezilya) ile Osmanlı Devleti arasında yapılan Mondros Antlaşmasıyla (30 Ekim 1918), Osmanlı Devleti fiilen sona ermişti.

I.Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu, Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Rusya İmparatorluğu parçalanarak yerlerine yeni devletler kuruldu.  Bunlar: Polonya, Çekoslovakya, Avusturya, Macaristan, Litvanya, Ukrayna ve Estonya. Bu dönemde dünyanın siyasi haritası, hatta bazı ülkelerde rejimler değişti. Rusya’da komünizm, Almanya’da Nazizm, İtalya’da Faşizm ve Türkiye’de Cumhuriyet kuruldu.

SAVAŞ ÖNCESİ YAPILANLAR

Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919 da Samsun’a geçmesiyle başlayan milli mücadele, yapılan Erzurum, Sivas ve diğer kongreler ve Türk Halkının yokluk ve yoksulluk içindeki kahramanca mücadelesi sonuç vermiş; 23 Nisan 1920 de, Türk halkına bırakılan bir avuç toprak içinde bulunan Ankara’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi (T.B.M.M.) kurulmuştur.

Toprakları işgal edilen Osmanlı Devleti 10 Ağustos 1920 de Paris’in banliyösü Sevr’de imzaladığı antlaşmayla, devletin bağımsızlığını ve topraklarının büyük bölümünü kaybetmiştir. Bu antlaşmanın bir sonucu olarak Türk Ulusu Misak-ı Milliyi ilân etmiş ve resmen Milli Mücadele’yi başlatmıştır.

Günümüz Türkçesiyle” Ulusal Yemin”  Erzurum ve Sivas Kongreleri kararlarına dayanır. Türk kurtuluş savaşının siyasi manifestosu olan altı maddelik bildiri toplam 1,5 sayfadır. İstanbul’da toplanan son Meclis-i Mebusan tarafından 28 Ocak 1920 de kabul edilmiş ve kamuoyuna açıklanmıştır.

Misakı Milli, özgün metin. Genelkurmay ATABE arşivi

Düşman orduları 1921 yazında Ankara’ya yaklaştığında ulusal amaç, Ankara’yı kaybetmemek, Eskişehir, Afyon, Kütahya’yı Bursa’yı kurtarmaktı. Ankara’da masa başında belirlenen Misak-ı Milli, I nci ve II nci İnönü’de, Sakarya’da, Afyon’da, Dumlupınar’da; savaş meydanlarında Türk askerinin gücüyle uygulandı….

Savaşların sonunda Mustafa Kemal ve arkadaşlarının komutasındaki Türk orduları 9 Eylül 1922 de İzmir’e girip Yunan ordusunu denize döktüler ve Türk Milleti’ni tekrar vatanına kavuşturdular.

Kurtuluş savaşı boyunca milli mücadeleye karşı iç savaş başlatan son Osmanlı Padişahı Mehmet Vahdettin, İstanbul’u işgal eden, yüzbinlerce Türk askerinin ölümüne sebep olan İngiltere’den sığınma talep ederek, 17 Kasım 1922 de İngiliz savaş gemisi Malaya zırhlısıyla ülkeyi terk etti.

SAVAŞ SONRASI

İstiklal Savaşı süresince halkın fedakârlığı ve Mustafa Kemal’in, askeri ve politik dehasıyla Lozan Antlaşması’nın yolu açıldı ve TBMM, 1 Kasım 1922 de saltanatı kaldırarak, ülkenin tek karar merkezi oldu. 24 Temmuz 1923 de Lozan Antlaşması imzalanınca; TBMM’nin kurulduğu dönemde hazırlanan ve ilk Anayasa olarak kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye’ye Ankara’nın başkent olması eklendi ve TBMM’ni İstanbul Hükümeti’nden resmen ayırdı.

29 Ekim 1923 Pazartesi günü Teşkilat-ı Esasiye Kanununa eklenen ”Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir, Türkiye Devleti’nin hükumet şekli CUMHURİYETTİR” ibaresiyle, yönetim sisteminin cumhuriyet olduğu kabul edilmiş ve büyük önder Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

Cumhuriyetin ilânıyla birçok alanda yenilikler yapıldı. Örneğin; harf değişikliği, medeni kanun kabul edildi-(kadın-erkek eşitliği), kadınlara seçme-seçilme hakkı, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması (laiklik), giyim-kuşamda yenilik, şapka devrimi, ölçü birimlerinin değiştirilmesi gibi.

Sonuç olarak Cumhuriyet döneminde yapılan devrimler Türk Ulusunu padişahın KUL’u olmaktan çıkarıp, kendini yönetme kararını verebilen BİREY’ler haline getirmiştir. Onun için 23 NİSAN çok önemli bir gündür. Bu gün TBMM’nin kararıyla bayram ilân edilmiş ve büyük önder ATATÜRK tarafından dünyada bir ilk ve tek bayram olarak Türk çocuklarına armağan edilmiştir. Büyük Önder Atatürk, istikbali taşıyacak olan çocuklara ve gençlere verdiği değeri böyle göstermiştir. Onu yaşarken görmek mutluluğuna ulaşan çocuklardan biri ağlayınca çok üzülen Ata, neden ağladığını sormuş, çocuk: sizi bir daha görebilecek miyim? diye ağlıyorum deyince, “aynaya her baktığında beni görürsün, sizler benim bir parçamsınız, ben de sizin” demiş …

Bizler bugünün yaşlıları, yaş almışları; pekçoğumuzun dedelerini-ninelerini Türk Ulusu’nun bağımsızlığı uğrunda kaybettiği bu günü : 23 Nisan’ı ve anlamını  hiç unutmadık ve dahi çocuklarımıza da unutturmadık. Eminim ki onlar da çocuklarına unutturmayacaklardır.