Tek Helikopterin Feryadı

Tepemde tek başına uçan helikopter bile bu işte bir yanlışlık var diyor. Gösterişli ama vatandaşını koruyamayan, ormanını koruyamayan bir devlet var diyor. Yalnız bırakıldım diyor, gücüm yetmiyor diyor, tek başına bırakılmış bir helikopter bu kadar ormanı koruyamaz diyor

HİCRAN AYDOĞDU
Günlerdir içimde bir sızı gözümüzün önünde cayır cayır yanıyor ağaçlar sincaplar kirpiler kuşlar.
Evimizin üst tarafına kadar geldi ateş. Bazı arkadaşlarımız evlerini boşalttı. Görebilmek için denize doğru yürüdüm, ayaklarım suda yanan canımı seyrettim. Whatsapp grupları ile organize olan halk ayran, su taşıdı. Sahipsiz hayvanları koruma altına aldı. Her fırsatta alaşağı ettikleri müzisyenler organize olup, tepelerde sabaha kadar nöbet tuttular. 20 yaşındaki oğlum bile ben gideyim belki bir yardıma ihtiyaç vardır diye toplanma alanına gitti.
Araçlar yol kapatıyor denildi. Motorunu alan yardıma koştu. Teknesi olan, insanların denizden tahliyesine yardım etmeye gitti. 
Gelen ses kayıtları fotoğraflar inanılmaz. Sağda solda grup halinde Afganlar yakalandı. Onlar mı yaktı bilinmez. Ama Bodrum halkı şaha kalktı. Tatilciler yine denizde tabii, bir kısmı apar topar toplandı gitti.
 
Yangın devam ediyor.
Bodrumun tüm yeşil alanları siyaha dönmüş durumda. Asırlık ağaçlar yanıyor üstelik. Asırlardır hiç yangın görmemiş bölgeler yanıyor söndürülemiyor. Halk uğraşıyor jandarma uğraşıyor, polis uğraşıyor söndürülemiyor ,
Söndürülemiyor çünkü biz çok güçlü bir devletiz. Çünkü Türkiye, makam araçlarında dünya rekortmeni. Erdoğan’ın uçak filosu Almanya ve Fransa gibi ülkelerden daha büyük. Çünkü biz bir ülkeye aynı anda 6 uçakla gidebilen bir cumhurbaşkanına sahibiz. Çünkü bizim cumhurbaşkanımızın ve tebaasının 16 uçağı var.
Öyle güçlü bir devletiz ki cumhurbaşkanımız 1912 yılında yapılan ülkenin en işlek havalimanını kendi uçaklarına hangar olsun ve sadece kendi kullansın diye kapatabiliyor ve halkını ot bitmeyen uzaklıktaki başka bir havalimanına mecbur edebiliyor.
Bu güçlü devletin makam aracı sayısı 125 bin üstünde ve Cumhurbaşkanlığı’na ait lüks araç sayısının 268 . Türkiye, makam araçlarında dünya rekorunu elinde bulunduruyor. Öyle ki Almanya’da 9 bin, Japonya’da 10 bin, Fransa’da 8 bin makam aracı var. Ve ben karşımda orman yanarken tek bir tane helikopterin kendini parçalarcasına defalarca gidip gelerek o yangının içine dalarak su taşımasını seyrediyorum.
 
Son 15 yılda toplam 37 bin 46 yangında 141 bin hektar ormanlık alan kül oldu. 2019’da çıkan orman yangınlarının yarıdan fazlası ‘faili meçhul’ olarak kayıtlara geçti.
Orman yanar, iklimden yanar, cehaletten yanar, hatta alçağın biri devlete zarar vermek için keyfine yakar. Yaktığı yetmez, oturup uzaktan keyif ile seyreder bile. Buna engel olamazsınız. Ama devletin Anayasada yazan görevi, her koşulda halkını, vatanını, ormanını korumak, korumak için yeterli tedbirleri almaktır. Anayasa beni güvence altına almıştır, ormanımı hayvanımı yaşamımı güvence altına almıştır.
Tepemde tek başına uçan helikopter bile bu işte bir yanlışlık var diyor. Gösterişli ama vatandaşını koruyamayan ormanını koruyamayan bir devlet var diyor. Yalnız bırakıldım diyor, gücüm yetmiyor diyor, tek başına bırakılmış bir helikopter bu kadar ormanı koruyamaz diyor.
Sahi vergi ne demekti?  Halka hizmet sunmak için, halktan doğrudan ve dolaylı olarak toplanan paraya vergi denmiyor muydu? Bu tek başına uçan helikopter size sesleniyor. Verilen vergileri siz yanlış anlamışsınız, kendinize uçak değil, bana destek olacak, bu ormanları koruyacak uçaklar alacaktınız diyor. Ve yaşam hakkı anayasa tarafından güvence altına alınan ben de size sesleniyorum:
Alınan uçaklar sizin bitmek bilmez hırsınızı, lüks merakınızı değil, ülkemde çıkan yangınları söndürmek için kullanılacaktı. Çözümü her seferinde mesaj atarak, bizden para isteyerek bulacaksanız, biz niye vergi verelim ki? Nerede deprem vergileri diye sorunca da biz kötü oluyoruz, aramız bozuluyor Kaldırın şu vergileri. Lazım olunca mesaj atıp isteyin. Siz de rahat edin biz de rahat edelim. İşin kötüsü afet oluyor bizden para topluyor, yine kendi zevkleriniz için harcıyorsunuz.
Sizler saraylarınızda apar topar çıkardığınız kanunlarınızla yanan ağaçların yerlerini nasıl satacağınızın kaç para kaldıracağınızın hesabını yaparken, yanan ağaçların çığlıkları vatanseverlerin kulağını parçalıyor. Kimle konuşsam gözleri yaşarıyor, “ah ağaçlar ah içindeki hayvanlar” diye gözyaşı döküyor.

Siz ise ne ağaçtaki ne içimizdeki yangın sönmeden çıkardığınız yasa ile bağıra bağıra “yanan yandı geride kalandan nasıl kâr ederim” diyorsunuz sanki.

 

Ben bunları yazarken yangın Gökova’ya kadar indi İnsanlar denizden tahliye ediliyor. Geçen hafta Bodruma gelen annemin görüp hayran hayran seyrettiği güzelim ormanın yerinde ateş var, alev var ama alevin büyüğü içimde yanıyor. Çünkü biliyorum ki memleketimize zarar vermek için ne terör örgütlerinin, ne devletimizin dış düşmanlarının parmağını bile kıpırdatmasına gerek yok.
İşi bitince eşini yiyen karadul örümceği gibi içten içe yiyorlar ülkemizi.
Düşmanlarımıza ise yangın yerlerine gönderdiğiniz çayları içip, sigaralarını yakıp uzaktan izlemek kalıyor.
Zeytin Ağacının Son Şarkısı
İşte geliyor bana doğru
Kızıllığı vuruyor yapraklarıma
Kararmadan önce
Son kez bakın yeşillerime
Kaç insan oturdu gölgemde, saymadım ki
Kaç zeytin tanesi verdim kendimden
Hiç hesaplamadım
bana can veren dedenin,
Torununun torununa armağanıydım oysa
Yaklaşıyor bir kızıl fırtına tüm sıcaklığıyla
Geçmişi de
geleceği de yakıp kavuracak bu ateş
Ve ben yanacağım yaprağımdan
Köklerime dek.
Bir ateş, doğa ve ağaç görseli olabilir
PAYLAŞIMLARINIZ İÇİN