Bakan ve Çocuk

Nezaketsiz, bencil olmalarının yanı sıra içlerindeki hırsın vicdanlarını yemiş bitirmiş olması korkutuyor beni. Bir kadın, anne ya da değil, doğanın sahiplenme, koruma gücü verdiği bir dişi, nasıl bir çocuğu zaten bu kadar savunmasızken, o denli korunmasız hale getirebilir

HİCRAN AYDOĞDU
Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru olan çocuğa genel olarak  Korunma İhtiyacı Olan Çocuk denir, Korunma ihtiyacı olan çocukları korumak devletin görevidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nde her yıl 4 bin 500 çocuk koruma altına alınıyor.
Bu cümleleri alıp cebimize koyalım ve sonra hep birlikte şöyle bir gazete manşetlerine göz atalım.
Uşak’ta Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğüne bağlı Sevgi Evleri Çocuk Yuvası ile Kız Yetiştirme Yurdu’nda, 28 çocuğa cinsel istismar, taciz, şiddet, eziyet, kötü muamele ve hakarette bulundukları ileri sürülen 2 sanık ile “suçu bildirmeme” suçunu işledikleri öne sürülen aralarında yurt görevlilerinin bulunduğu 14 sanığın yargılanmasına devam edildi
Elazığ’da yurttan kaçan 4 kızın ifadeleri dehşete düşürdü. 6 yıl boyunca istismara uğradıklarını söyleyen kızlar, yaşadıklarını anlatmalarına rağmen işlem yapılmadığını savundu. Yurdun müdür yardımcısı ve psikoloğunun da tacizleri raporladığı ama yetkililerin ‘sessiz’ kaldığı ortaya çıktı.
Harput Bakım, Sosyal ve Rehabilitasyon Merkezindeki cinsel istismar iddialarına ilişkin 2007-2012 yıllarını kapsayan soruşturmada tüm personel açığa alındı.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda bakanlık koltuğunu devlet korumasındaki ilkokul öğrencisine verdi..
Derya Yanık, koltuğunu devrettiği çocuğun koruma altında olduğunu ifşa etti. Ramazan olduğu için de küçük çocuğa çikolata ve çay ikram etmediğini açıkladı.
Çocuğun fotoğrafı boy boy gazetelerde yayınladı. Yayınlanan videoda dikkatimi en çok çeken şey  samimiyetten uzak politikacı ağzı ile aslında çocukla konuşurmuş gibi görünürken medyaya yapılan şirinlik gösterisi oldu. 
Tamamı tribünlere karşı sahnelenen bu oyun kimi etkiledi bilmiyorum ama bu ülkede, o yurtların en başında, çikolata vermeyerek ramazan ayının “kutsallığı”na gösterdiği özeni, minicik bir çocuğa göstermemiş bir aile bakanı varken, o devlet yurtlarında çocukların bu kadar tacize uğramasına hiç şaşırmamak gerekir. Çünkü bu ülkede çocuk bayramında, milyonların gözü önünde, bir  çocuğu korumakla görevli bir kadın bakan tarafından bir çocuğun yurttaşlık haklarına tecavüz edilmiştir.
Şimdi bu şartlar altında söylenmesi gereken imam ve cemaat arasındaki ilişkiyi anlatan atasözüdür aslında, ama biz balık baştan kokar deyip edebimizden vazgeçmeyelim.
Ülkede bütün bunlar olurken, Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Hizmetleri Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle bir öğrencinin yurtta kalabilmesi için “Cumhurbaşkanına hakaret suçundan mahkum olmaması” şartının aranacağı açıklandı.
Artık ne kendimin ne de çocuklarımın bu ülkede güvende olduğuna inancım kalmadı.
O kadar çoklar ki sokakta kedimin, okulda oğlumun, bir kafede kızımın onlardan biri ile karşılaşması ihtimali korkutuyor beni.
Nezaketsiz, bencil olmalarının yanı sıra içlerindeki hırsın vicdanlarını yemiş bitirmiş olması korkutuyor beni. Bir kadın, anne ya da değil, doğanın sahiplenme, koruma gücü verdiği bir dişi, nasıl bir çocuğu zaten bu kadar savunmasızken, o denli korunmasız hale getirebilir.
Korkuyorum çünkü kendilerinden başka hiçbir şeyi sevmiyorlar. Kadına, çocuğa, hayvana, yeşile düşmanca davranıyorlar.
Artık açık bir şekilde onlar gibi olmak ya da olmamak söz konusu.
Ufacık bir çocuk taciz edilirken sessiz kalanlardan, sadece kendini, kendine biat edeni ve kendi düzenini koruyanlardan olmayacağım.
Bu, bir taraf seçmekse, ben o bir çikolata esirgenen çocuğun tarafında olmayı seçiyorum.
PAYLAŞMAK İSTERSENİZ